50. Bölüm-Bora

98 6 86
                                    

Selaaammmm!! Özlediniz mi beni fhahldagj Valla ben bir hafta sonra geleceğim dedim, azıcık kayma olmuş olsa da bir hafta sonra buradayım bakın, sözümde durdum yani. Hemen bölüme geçelim. Şarkıyı açmayı unutmayın, keyifli okumalar...


Kumsal'dan...

Oğuz abi beni uyandırınca mızmızlanarak uyanmıştım. Hayır yani, tek sorun Alparslan'ın omzunda uyuyor olmamdı. Ne var bıraksan? Uyuyorken nasıl yakınlaşabiliriz acaba? 

Söylene söylene ayağa kalkıp Hira'yı da yanıma alarak yukarı çıktım. Odama girdiğimizde kapıyı kapatıp arkamı dönmemle Hira'nın ağladığını görünce şaşkın bir şekilde ona bakakaldım. Hayda, ne olmuştu ki şimdi? 

Hira yatağa oturunca ben de karşısına oturup bağdaş kurdum. Şaşkınlığımı atlatamayarak "Kanka ne oldu?" dediğimde gözlerini silerken "Söyleyeceğim ama korkmak yok?" dediğinde istemsizce korkmuştum zaten. 

Tam "Söyle." dediğim sırada kapı çalmış ve içeri Alparslan girmişti. Ona döndüğümde hızlı bir şekilde "Ben içtimaya gidiyorum canımın içi, merak etme diye haber vereyim dedim. Siz geri dönün konuşmanıza." dediğinde panikleyerek ayağa kalktım. Bugün beni kalpten götürmeye kararlılardı galiba. 

Ona sarıldığımda o da bana sarılmıştı. Ne yapayım ya, korkmama engel olamıyorum işte. Endişeyle "Alparslan, dikkatli ol, tamam mı?" dediğimde başını sallamıştı. Hemen sonrasında eğilerek yüzümü avcunun içine alıp alnımı öptüğünde gülümsedim. Yüzümü avuçlarının içine almasını seviyordum, güvende hissettiriyordu. 

"Dikkatli olurum canımın içi, merak etme." dediğinde yanağından öptüm ve odadan çıkmıştı. Birkaç saniye arkasından baktıktan sonra iç çekerek Hira'nın yanına oturdum tekrar. Artık sadece bir şey olmasın diye dua edebilirdim. 

Aklımı ondan uzaklaştırmaya çalışarak Hira'ya "Seni dinliyorum?" dediğimde yutkunarak "Eylül aradı." diye söze başladı. "Onlar yurttayken Bora gelmiş. Benim nerede olduğumu filan sormuş. Onlar söylemek istememiş ama senin de olmadığını fark edince anlamış tabii. Şimdi de bana mesaj attı. Tehdit ediyor, birkaç saat içinde istediği yere gelmezsem..." 

Hıçkırırken sözünü tamamlayamadığında ben de öylece kalakalmıştım. Manyak mıydı bu ya? Ne istiyordu Hira'dan? 

Yutkunarak şaşkınlığımı atlatmaya çalışırken "Can abiye söyledin mi?" dediğimde başını iki yana salladı. "Yok. Ev bakmaya gitti o. Ne yapsam bilmiyorum Kumsal..." 

Dudağımı ısırırken düşünmeye başladım. Hira'yı asla yalnız gönderemezdim. Ama benim de onunla gitmem neyi değiştirirdi ki? Ne Hira'yı koruyabilirdim ne de kendimi. 

Can abiye haber versek? Delirirdi muhtemelen. Hem Hira'nın da ona haber vermek isteyeceğini sanmıyordum. 

Alparslan? O içtimaya gitmişti... Abimlerin ikisi de ortada yoktu. Eren'e söylemekten başka bir çare yok gibi görünüyordu. İkimizin yalnız gitmesinin bir mantığı yoktu çünkü Hira da ben de çok güçlü değildik. 

Hira'ya dönerek "Eren'e söyleyelim." dedim. "O bizimle gelir. Hem korur da." Hira kararsız kalmış gibi görünürken "En azından yanımızda biri olsun." dedim. "İkimizin yalnız gitmesi çok tehlikeli olur. O manyağın ne yapacağını bilmiyoruz sonuçta." 

Hira "İyi, peki." dedikten sonra ayağa kalktı. "Konum atmıştı zaten." 

Misafir odasında her şeyden habersiz ders çalışan Eren'e durumu anlattığımızda bizim aptallığımızdan girmiş, tehlikeli olan herkesi kendimize çekmemizden konuyu ilerletmiş ve en sonunda bizi o psikopatla asla yalnız bırakmayacağını söyleyerek giyinmek için bizi iterek odadan çıkarmıştı. 

ÇocuklarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin