Sabahın çok erken saatinde titreyen telefonunun çıkarttığı rahatsız edici ses ile uyandı Ece. Tek gözünü açarak kimin aradığına bile bakmadan telefonu kulağına koydu. Dili dolanarak hala uyuduğunu en açık şekilde belli ederek
"Alo? dedi.Ece'nin aksine karşıdan gelen ses oldukça dinç ve enerjikti.
"Ece, gün aydı bence sen de ayılmalısın?"
Hala uyumaya çalışan diğer gözünü de açtı Ece. Duyduğu sesle ile zıpkın yemiş gibi doğrulup yatakta oturdu.
"Ege?"
"Hah günaydın."Ece telefonu gözlerinin önüne getirerek saate baktı. Ardından yeniden kulağına koydu ve şaşkınlıkla konuştu
"Ben bu saatlerde hava hala karanlık olur sanıyordum."
"En son ne zaman bu saatte uyandın?"
"Bilmem annem bebekken uyku düzenimin hep ters olduğunu söylerdi. Muhtemelen o zamanlar.."
"Hee iyi bari üzerinden çok geçmemiş."
"Şuan iltifat mı ettin yoksa yerdin mi anlayacak kadar ayılmadım. İstersen üç saat sonra bu konuşmayı yineleyelim?""Ece normalde hastaneye gidecektim. Arkadaşın yarına işi varmış nöbetleri değiştik. Bütün gün boşum, hava da güzel. İstersen Ormanköy'e gidip o göl kenarında kahvaltı yapabiliriz."
Ece Ege'nin anlattıklarını duymazdan gelir gibi şaşkınlığını dile getirdi
"Bunu nasıl başarıyorsun?"
"Neyi?"
"Gece geç saatlere kadar benimle konuşup sabahın nurunda uyanabilmeyi. Mesela ben muhtemelen gerçek uyanıştan sonra bu anları hatırlamayacağım.""Aşk başka iş başka Ece. Bünyemde ikisine de yer var. Ama sen lütfen şimdi tekrar uyuma. Zaten seni çok göremiyorum. Bu gün tek bir saati bile kaçırmayalım."
"Hımmm şuan kulağıma beni ayıltacak güzel sözler çalındı. Tamam uyandım. Yarım saate hazır olurum."
"Harika, öyleyse çıkıyorum ben."
"Neden, yarım saatlik yoldan mı geleceksin?"
"Hayır, sadece çok heyecanlanıyorum ve evde oturup bekleyemiyorum, kapında beklemek daha iyi."
"Bu da kulağıma güzel geldi. Demek insan bu saatlerde uyanınca da güzel şeyler olabiliyor çok ilginç. Hazırlanırken bunu bir düşüneceğim."Ece karşıdan gelen nefes sesiyle Ege'nin gülümsediğini anladı. Gözünün önüne gelen kıvrılan dudaklarıyla kendisi de tebessüm etti. Ve nedense o an yarım saat Ece'ye de çok uzun geldi.
"Ege, gelince haber ver mutlaka."
"Tamam canım. Görüşürüz."Telefon kapanınca Ece kendinden beklenmeyecek bir hızla ayağa kalktı. Elini yüzünü yıkamak için banyoya gittiğinde kapının kilitli olduğunu farketti. İçeriden gelen su sesiyle ne zaman açılacağını hesaplamaya başladı. Hesabı çok çıkınca da kapıya tıklattı.
"Hadi acele et."Ece odaya girip giyeceklerini hazırladı. O sırada banyo kapısının sesini duyunca yeniden koşturdu. Babasıyla karşılaşınca sırıttı.
"Günaydın baba, hayırdır sabah sabah?"
"Allah allah o kadar geç mi uyandım ben?"
"Haa yok bu kez ben erkenciyim."
"Hasta falan mısın, sen ve bu saatte uyanmak?"
"Değilim baba ama sen biraz daha bornozla kalırsan üşüteceksin."
"Dur bakalım ne çıkacak bu işin altından, içeride çok oyalanma annen de duş alacak."
"Annem niye duş alı... Ayyy tamam tamam sormadım, off düşünme Ece düşünme düşünme!"
Ece banyo kapısını kapatırken kendi kendine mırıldandı "bu atmosferden sonra hangi kuvvet beni erken kaldırabilir ki daha!"Saatine baktığında kendi rekorunu kırdığını düşündü. Yirmi dakikada hazırlanmıştı ve Ece'nin o gün yaşadığı ikinci mucizeydi. Titreşen telefonuyla Ege'nin de geldiğini anlayarak çantasını alıp kapıya gitti. Ayakkabılarını aldığı gibi arkadan babasının sesini işitti.
"Bize not da bıraktın mı?"
Dişlerini sıkarak yüzüne verdiği sırıtma ile
"Ne gibi not?"
"İşte siz bu satırları okuduğunuzda ben çok uzaklarda olacağım falan filan işte.."
"Vay canına gerçekten insanlar bu saatlerde espiri yapacak kadar uyanmış olabiliyor."
"Suyun kaldırma kuvvetini kullandım."
"Sudan önce seni uyandıran şeyler olmuş ama bunu düşünmek dahi istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK DÜŞLER
Lãng mạnHayat bir tahterevalliydi.. Bir ucunda Aylin diğer ucunda düşleri vardı. Hayatındaki dengeyi bir türlü tutturamayan Aylin'in düşleri hep havada kaldı. Ne zaman Aylin yükselecek olsa bir şekilde düşleri kırılıyor ve yükseldiği yerden hızla düşüyordu...