73. Bölüm ~ Ece

1.3K 164 277
                                    

Ece heyecandan üçer beşer indiği merdivenlerin sonunda arabaya yaslanmış bir şekilde Ege'nin kendisini beklediğini gördü. Ege başını kaldırıp Ece'ye bakınca gülümsedi. Ece gülümsemesinin verdiği enerjiyle daha fazla heyecanlandı. Kızaran yanaklarıyla Ege'ye odaklanıp gülümserken merdivenlerden düşecek gibi oldu. Son anda trabzana tutunup ayakta kaldı.

Ege panikle hızla yanına çıktı.
"İyi misin, bir şey olmadı değil mi?"
Ece yine sakar gibi görünmüş olmanın utancıyla kendisine içten içe lanetler yağdırarak sıktığı dişleriyle
"İyim iyim." diyerek kestirip attı.
"Fırsatçılık gibi görmezsen inene kadar elini tutabilirim?"

Ece çok da memnun olmadığı bu teklif karşısında öylece durup baktı.
"Kantinin ortasında bluzumu çıkarttırmanı fırsatçılık olarak görmediysem, birbirimizi tanımaya çalıştığımız bu süreçte elimi tutmanı da görmem. Ancak bir çocuk gibi beni merdivenlerden indirmeni de istemem."
"Eee tamam öyleyse nasıl istersen."

Aşağıya inip arabaya bindiler. Aralarında garip bir sessizlik oluştu. Ege arabayı çalıştırmadan Ece'ye döndü. Akşamın açılışını yapmak ister gibi yeniden gülümsedi.
"Hoş geldin. Bu arada söylemeden edemeyeceğim çok hoş gözüküyorsun."
Ege'nin çabası karşısında az evvelki kendine olan kızgınlığını bir kenara bırakan Ece
"Hoş buldum. İltifat için teşekkür ederim. Nöbete gidecek bir doktora göre sen de oldukça hoş gözüküyorsun."
"Bu özenim hastalarıma değil, hastası olduğum kadına."

Ece hiç beklemediği bu itirafla iyice kızardı, önüne dönerek başını eğdi. Kalp atışı hızla artarken sakinleşmek için çaktırmadan derin derin solumaya çalıştı. Ege utandırdığını anladığı anda o hallerini doya doya izlemek istemesine rağmen arabayı çalıştırarak önüne bakıyor gibi gözüküp göz ucuyla Ece'yi izlemeye çalıştı. Gördüğü güzellikle Ege de istemsiz gülümsüyordu. Göğsünde patlayan çağlayan yüzünden dudaklarının yayılmasına engel olamıyordu. Radyodan açtığı romantik bir müzikle planladığı yere doğru sürdü.

Uzunca yol katedip şehir merkezinden uzaklaşınca Ece'nin hiç aklına gelmeyen nereye gittikleri sorusu o an beyninde yankılanmaya başladı. Belli belirsiz panik haliyle bir gözü Ege'ye bakarken, diğer gözü yola odaklanmıştı.
"Ege biz nereye gidiyoruz?"

Ege Ece'nin ses tonundaki gerilimi hissetti. Bu nedenle onu rahatlamak isteyerek hiç beklemeden cevap verdi.
"Ormanköy yakınında çok sevimli bir restorant var. Minik bir göl kenarında. Üniversitedeyken arkadaşlarla çok giderdik. Uzun zamandır gidemedim. Senin de sevebileceğini düşündüğüm için oraya gitmek istedim."
Yola odaklanan Ece
"Daha önce o taraflara hiç gitmedim."
"Bu fikirden hoşlanmadıysan hemen geri dönebilirim."

Ece eline aldığı telefonuyla geri dönmeyi isteyerak ona güvenmediğini mi hissettirse yoksa yola devam edip korkmaya mı başlasa bilemedi. Elindeki telefonu dairesel hareketlerle döndürerek düşünürken Ege arabayı kenara çekip tamamen Ece'ye döndü.
"Keşke öncesinde söyleseydim nereye gittiğimizi. Sanırım ikinci buluşma için çok doğru bir seçim olmadı. Lütfen rahatla Ece seri katil falan değilim, şimdi hemen buradan geri dönüyorum."

Ege oldukça ciddi bir şekilde açıklama yaptı. Ece telefonunu çantasına atarak derin bir nefes aldı.
"Devam edelim lütfen, göl kenarındaki restorantı merak ettim."
Ege gözlerinin içine bakarak sordu
"Emin misin?"
"Evet eminim."
"Peki, zaten çok bir şey kalmadı. Beş altı dakikaya oradayız."

Ege arabayı yeniden çalıştırıp yola devam etti. Gerçekten geçen beş dakika sonrasında ağaçlara asılı fener ışıklarıyla aydınlatılmış, doğayla iç içe ahşap bir restoranta geldiler. Soğuk havanın etkisiyle dışarısı sessiz ve sakindi. Uzaktan gelen su sesiyle rüzgarın ağaç yapraklarını hışırdatması duyuluyordu sadece. Arabadan inip aynı sessizliğe kapılarak restorant kapısından girdiler. Kapının açılmasıyla üzerindeki çan zili çaldı. Sadece garsonlar kapıya odaklandı. İçerisi dışarının aksine oldukça kalabalık ve gürültülüydü.

KIRIK DÜŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin