4.Bölüm ~ Tanışma

4.7K 512 54
                                    

Emir yavaş yavaş gözlerini açtı. Güneşin ilk ışıklarının doldurduğu oda alacakaranlıktı. Tavana diktiği gözleriyle aklına gelen son görüntüler içinde bir panik duygusu yarattı. Etrafa bakındığında odanın hastane odası olmadığını anladı. Karşı koltukta uyuyan kız da hiç hemşireye benzemiyordu. Aklından aslı olmayan bir sürü senaryo geçti. Neredeydi?
          Kızı incelemeye başladı. İkili koltukta yarı uzanır halde uyuyordu. Kapalı gözlerinden görünen uzun kirpikleri, fındık kadar burunu, uyurken aralanmış dudakları vardı. Kumral dalgalı saçları topladığı tepesinden sol omzuna doğru uzanıyordu. Sağ omzunda kan lekeleri vardı ve üşüdüğünü belli eden bir duruş sergiliyordu. Emir'in gördüğü bu manzara karşısında aklında tek bir kavram oluştu: Masum. Bir bebek kadar masumdu, ancak kimdi? Ve kendisi buraya nasıl gelmişti? Bu ev kimindi? Ve motoru? Aklına gelmesiyle doğrulmaya çalıştı. Ancak hareketlenme sonucunda darbe aldığı yerleri canını acıttı ve biranda istemsiz bir inleme ağzından çıktı. Duyduğu ses ile anında uyanan Aylin Emir'e baktı. Emir de Aylin'e. Aylin'in beyni sessizce kulağına doğru fısıldadı: "gözleri siyahmış."
"Uyandınız mı? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
"Kimsin sen ve ben buraya nasıl geldim, burası neresi, eşyalarım nerede?"
Ardı arkasına gelen sorular karşısında tedirgin olan Aylin çekingen tavırlarla cevap verdi:
"Dün gece bir takım kişiler sizi biraz hırpaladı. Bende ne yapacağımı bilemedim ve sizi buraya getirdim. Burası benim odam."
"Neden bir hastane değil?"
"Çünkü sizi hastaneye ulaştırmam mümkün değildi."
Emir kaşlarını çatar gibi yaparak geceye dair küçük de olsa bir şey hatırlamaya çalıştı.
"Aç mısınız size hemen sıcak bir çay yapayım, sonra da güzel bir kahvaltı hemen toparlarsınız."
Direk ayağa kalktı Aylin. Yatağın yanından geçerken Emir bileğinden tuttu. Korkuyla hızla bileğini çekip bir adım uzaklaştı Aylin.
"Sakin ol. Sana bir şey yapacak değilim. Sadece merak ettiğim şeyler var. Neden bana yardım ediyorsun?"
Aylin'in korku dolu bakışları geçmemişti. Tanımadığı bu adamla odasında olmak her geçen dakika daha çok rahatsızlık veriyordu.
"Siz elinizi yüzünü yıkayın, ben bir şeyler hazırlayayım. Kafede konuşuruz."
"Kafe?"
Anlamsız bakışlarını sürdüren Emir bir türlü kafasını toparlayamıyordu.
"İçerisi kafe, bu oda kafenin içerisindeki bana ait oda, benim evim!"
          Direk odadan çıkıp mutfağa girdi. Hasan Amca gelmeden, kafe açılmadan göndermeliydi bu adamı. Yoksa çok farklı düşünürlerdi ve bu düşünce hiç hoş olmazdı. Mutfağa geçip çay demledi. Ve kahvaltı tabağı hazırladı. Kapının eşiğinde izlendiğinden bihaber duyduğu sesle korkup elindeki tabakları düşürdü. Toparlamak için yere eğildiğinde "gitti yine maaşın bir kısmı" diye düşündü. Emir hemen yanına gelerek Aylin'in yanına eğildi. Karnındaki tekme darbelerinden dolayı eğilirken inledi.
"Beyefendi lütfen gidip içeride bir masaya oturur musunuz, ben hallederim."
"Özür dilerim niyetim seni korkutmak değildi. İzin verin yardım edeyim."
Bir yandan kırıkları toplamaya çalışıp bir yandan Emir'i ikna etmeye çalışıyordu. Emir de aynı şekilde toparlamaya ve özür dilemeye çalışıyordu. Birbirine yakın iki beden birbirlerini duymadan çalışıyordu. Ortama giren üçüncü ses ile ikiside aynı anda kafalarını kaldırıp kapıya baktılar.
"Ne oluyor burada?"
Gelen Hasan Amcanın oğlu Sarp'tı. Sarp Aylin'den bir yaş küçük olmasına rağmen bedensel gelişmişliğinden dolayı asla belli olmuyordu. Uzun boyu, sarı saçları, ela göz rengi ile tüm kızları tekrar tekrar kendine döndürdüğü için özgüveni aşırı derecede fazlaydı. Ukala ve serseri tavırlarının yanında sorumsuzlukları da olunca babası Hasan Bey'i hep utandırıyordu. Kafeyi ona devredip kenara çekilmeyi çok istemiş çok denemişti ancak oğlu buna yanaşmayacak kadar aklı bir karış havadaydı. Öte yandan kafeye sıkça gelip gitmekten de vazgeçmiyordu. Aylin'in de her kız gibi kendisine tapmasını beklerken ondan ilgi duymaması Sarp'ın hem hoşuna gidiyor hem de kızdırıyordu. Sırf egosunu tatmin etmek için Aylin'e sarkıntılık ediyor, onu etkilemeye, elde etmeye çalışıyordu. Hasan Bey bir kaç kez bu durumu farketmiş, Aylin'i sevdiği için bir gelin olarak çok iyi olabileceğini düşündüğünden sesini çıkarmamıştı. Aylin de bu durumdan çok rahatsız olmasına rağmen, işini ve odasını kaybetmemek için sesini çıkarmamış, Sarp'ın tavırlarını görmezden gelmişti. Şimdi gördüğü manzarayı nasıl açıklayacağını düşünüyor, kırdığı tabakla kesintiye uğrayacak olan maaşı için endişe ederken şimdi bir maaşının olmayacak olmasına endişeleniyordu.
"Evet Aylin, ne oluyor burada?"
          Aylin ne söylemesi gerektiğini bilmediğinden sessizliğini koruyordu. Tuttuğu cam parçası elini kesmişti ancak bunun farkında bile değildi. Yere damlayan kanı farkeden Emir ayağa kalkıp bir peçete aldı ve Aylin'in elindeki camları alarak oraya bastırdı. Aylin ortamın yarattığı şok ile ne olup bittiğini anlayamıyordu. Emir kızın tepkisinden karşısındaki kişinin erkek arkadaşı olduğunu düşünerek kendisi bir açıklama yapma ihtiyacı hissetti.
"Kafeye kahvaltı için gelmiştim. İçeriden tabakların sesini duyunca yardıma ihtiyaç var mı diye bakmak istedim. Olan bu."
"Personel harici kişilerin mutfağa girmesi yasaktır."
"Haklısınız kusura bakmayın. Sadece yardım etmek istedim. Ben en iyisi kahvaltımı masa da bekleyeyim."
"İyi edersin!"
Sert çıkan Sarp'ın sesi Emir'in mutfaktan çıkmasıyla fısıltıya dönüştü. Aylin'in yanına yaklaşarak
"Sen elin heriflerini odana mı alıyorsun?"
"Hayır tabiki de ne çirkin itham bu!"
"Bu saatte kafe açılmıyor Aylin hanım?"
"Erken uyanınca erkenden açtım bende."
"Peki şuna cevap ver öyleyse, ben içeriye anahtarla girdim. Madem kafe açık kapı nasıl kilitli oluyor yoksa bu adam noel baba gibi bacadan mı girdi?"
Ne diyeceğini bilemeyen Aylin öylece karşısında dikiliyordu. Kapıdan Emir'in sesi geldi.
"Kahvaltı için acele eder misiniz, işe yetişmem gerekiyor."
"Git şu herifin kahvaltısını ver, ben bunları süpürürüm. Sonra yalanlarını dinlemek için burada bekleyeceğim."
          Aylin dolan gözlerini Sarp'ın görmemesi için kaçırdı. Tepsiye koyduğu kahvaltıyı ve çay bardağını içeriye götürmek için hareket etti. Yaptığı iyiliğin sonuçlarının bu noktaya geleceğini düşünmemişti. Kesin kovulacaktı. Üstelik adını da çıkaracaktı. Hasan Amcanın, Hatice Ablanın yüzüne nasıl bakacaktı. Kendisini nasıl aklayacaktı? Dün gece pencereden kavgayı gördükten sonra arkasını dönüp yatağına yatmadığı için pişmanlık duyuyordu. Masaya koyduğu kahvaltı tepsisiyle mutfağa geri dönmek için hareketlendi.
"Benim de cevap bekleyen sorularım var Aylin hanım!" Diye seslendi Emir.
Aylin bu duruma artık sinirlenmişti. Bir hışımla geri döndü. Masaya ellerini koydu.
"Bakın, dün gece birileri sizi dövüyordu. Ben de halinize acıyarak o kişileri kaçırdım. Size yardım edebilmek için odama alıp yaralarınızı sardım. Motorunuz kafenin önünde ancak kullanılabilir mi bilmiyorum çünkü arabalarıyla çarpıp öyle gittiler. Hastaneye götüremeyecek kadar heybetlisiniz, ambulans ve polise haber veremeyecek kadar korkağım. Buyrun bu da telefonunuz ancak oda bu olaydan nasibini aldı."
Parçalanmış telefonu masaya bıraktı. Arkasını dönüp gidecekken yeniden durduruldu.
"Bir dakika?"
Geri dönüp Emir'in kara gözlerine baktı. Ne söyleyeceğini beklemeye başladı.
"İlginiz için teşekkür ederim. Sanırım erkek arkadaşınıza karşı sizi zor durumda bıraktım. İsterseniz ben açıklama yapabilirim."
"Erkek arkadaşım değil, patronum! Kendim hallederim. Kahvaltınızı edin ve gidin lütfen."
Aylin mutfağa doğru ilerlerken Emir arkasından seslendi.
"Kafe açılmadığı halde kahvaltı için sizi zorlayan bendim. Bu nedenle ben içeriye girdikten sonra kapıyı tekrar kilitlediniz."
Duyduğu açıklama ile Sarp'ın sorusuna cevap verdiğini anlamıştı. Aylin kendini gerçek bir ahmak gibi hissediyordu. Mutfağa girdiğinde Sarp süpürdüğü cam parçalarını çöpe döküyordu. Soru soran gözlerle Aylin'e bakınca, Aylin de Emir den duyduğu cevabı söyledi. Ne kadar inandırıcı olduğunu bilmiyordu. Ancak Sarp daha fazla üstelemedi. Aylin biran önce konuyu değiştirmek için soru sormaya başladı.
"Sen neden erkenden geldin?"
"Aslında babam gelmeden kasadan para almak için geldim."
"Bu şekilde para almanın yasak olduğunu biliyorsun?"
"Sen de belirli saatlerin dışında müşteri almanın yasak olduğunu biliyorsun. Müşteriden gelecek parayı direk cepleyecektin değil mi?"
"Bu kadar kötü düşünmeyi nasıl başarıyorsun?"
"Sen de bu kadar güzel olmayı nasıl başarıyorsun?"
Aylin sinirle aldığı taze doldurulmuş çay bardağını içeriye götürürken Sarp arkasından seslendi.
"Bence bugün sen beni görmedin, ben de seni. Babam ikimizi de hoşgörür böylece."
"Kasadaki açık üzerime kalacak ama?"
"Banane!"
Aylin daha da sinirlenmişti. Çayı alıp Emir'in masasına götürecekti ki masanın boş olduğunu gördü. Kapıya bakınca motorun da orada olmadığını gördü. Kahvaltı olduğu gibi duruyordu. Yanında bir not vardı "Her şey için tekrardan teşekkürler, iyiliğinizi bir şekilde ödeyeceğimden emin olabilirsiniz. Emir."
Böylece isminin ne olduğunu öğrenmiş oldu. Son sözleriyle kaba davrandığını düşündü. Sarp'a kızıp hırsını ondan almıştı. O haliyle nasıl gitmişti ki, üstelik motoru da çalışmıyordu. Tanımadığı adam için böyle endişelenmek garip gelmişti. Masayı toparlamaya başlayınca Sarp geldi. Kasaya yönelerek parayı aldı. Aylin'in yanına gelip hızla yanağından bir makas aldı. İğrenerek başını geri çeken Aylin
"Ne kadar aldın?"
"Çok değil 500₺. Bence babam anlamaz bile. Hadi kaçtım güzellik. Kimse kimseyi görmedi unutma!"
           Canı sıkılan Aylin odasına girerek biriktirdiği paradan 500 ₺ alıp kasaya koydu. Hasan Amca tabiki de anlıyordu kasadaki açığı. Her seferinde oğlunun yaptığını da biliyordu. Ama bu kez Aylin bu sabah yaşadığı olayın bilinmesini istemiyordu. Bir iyilik oldukça maddi hasara neden olmuştu onda. Açmak istediği işyeri hayali biraz daha ertelendi. Etrafı toparladıktan sonra odasına gidip üzerini değiştirdi. Tekrar kafeye dönüp kapıyı açtı. Bir zaman sonra Hatice Hanım sonrada Hasan Bey geldi ve koşturmaca başladı.
                                     ~~~~~~
Emir Aylin'e yeterince yük olduğunun farkındaydı. Üstelik zor durumda kalmıştı. Kendisi için bu kadar iyilikte bulunan bir insanı sıkıntıya sokmak istemedi. Patronum dediği kişinin patronluktan daha fazlası olduğu belliydi. Kimsenin hayatında böyle anlamsız yakıştırmalara maruz kalmak istemezdi. O yüzden Aylin'in yaptığı yarım yamalak açıklamadan sonra içeriye gittiği gibi kalkıp kasadan aldığı kağıda not yazdı ve yavaş yavaş yürüyerek kafeden çıktı. Karın bölgesi çok fazla acıyordu. Motoruna baktığında hışıra uğradığını gördü. Bunu ona yapan her kimse elbet ödeşeceklerdi. Biraz ilerledikten sonra üniversitenin yanına geldi. Bu şekilde eve gitmesi imkansızdı. Etrafına bakınarak telefon edebileceği bir yer aradı. İlerideki büfeyi gördü. Yanına kadar gitti ve telefon etmek istediğini söyledi. Büfecinin garip bakışlarına maruz kaldı. Sonunda telefonu gösterdi. Kızgın olsa da direk Anıl'ı aradı. Uzun çalıştan sonra açtı.
"Anıl evde misin?"
"Annemlerdeyim. Hayırdır erken uyanmışsın. Geçen güzel geçmedi mi?"
"Ooo geçmez mi, yaşadıklarımı aynen sana yaşatmayı düşünüyorum."
"Dostum benden hoşlandığını biliyorum ama tipim değilsin, ben kadınları tercih ediyorum."
"Siktirtme bana tipini babanın arabasını al yüksekokulun oraya gel. Gelirken motorcu Kadir ustayı ara oda gelsin motoru alsın."
"Ayşegül'ü okula mı bıraktın ne centilmence bir hareket. Ama fazla erken bir saat."
"Anıl! 10 dakikan var. Yoksa kendine başka ev bakarsın!"
          Çat diye telefonu kapattı. Büfeciye borcunu ödedi ve okulun kenarındaki kaldırıma oturdu. Neye uğradığını şaşıran Anıl uyuyamadığı için homurdanarak ayağa kalktı. Babasının araba anahtarını komodinin üzerinden sessizce aldı ve otoparka gitti. Arabayı çalıştırırken Kadir Ustayı arayarak onu da yatağından kaldırdı. Üniversitenin yanına geldiğinde gözleri Emir'i aradı. Dilenci gibi kaldırımda otururken görünce gözlerini kısarak yakınına gitti.
"Oha amk! Ne oldu sana?"
"Sövme be piç!"
"Kim yaptı bunu?"
"Bilmiyorum."
"Çok fena benzetmişler seni, anlatsana nasıl oldu?"
"Kadir Ustayı aradın mı?"
"Evet gelir şimdi anlat hadi, gel önce arabaya geçelim."
Arabaya Emir'i oturttuktan sonra ustanın gelmesini beklediler. Beklerken Emir sabah uyandığı yeri, Aylin'in söylediklerini ve yaşadıklarını anlattı.
"Orospu çocuklarına bak sen! Kimdi oğlum onlar?"
"Ben şehir magandaları diye düşündüm ama sen Emir Arslan mısın diye sorunca bir magandadan daha fazlası olduğunu anladım."
"İyi de senin dostun da düşmanında benim. Kim lan bu... Bir dakika Burak olmasın? Yediği dayağın hesabını sormak için böyle bir şey yapsın?"
"Benim de aklıma geldi, ancak onun gibi namert birisi karşıma kendi çıkamayıp adam yollar. Neyse öğreniriz elbet."
"Kadir usta geldi. Sen kal ben ilgilenirim."
Anıl arabadan inip durumu Ustaya anlattı. Kamyonun kasasına motoru taşımasına yardım etti ve onu yolculayıp arabaya bindi.
"Hastaneye gidelim mi?"
"Hayır hayır eve gidelim, yatmak istiyorum."
"İşe gitmezsen babana ne diyecez?"
"Grip olmuş dersin, uğraşamam annemlerin evhamlarıyla."
"Tamam"
Arabayı eve doğru sürerken Anıl aklına gelenle dudağı kıvrıldı.
"Emir lan, kız güzel miydi?"
"Hangi kız?"
"Şu ilk yardımını yapan kız."
"Güzeldi"
"Vallaha mı? Anlatsana?"
"Neyini anlatacağım oğlum belliki kızın sevdiği biri var."
"Vay anasını, sen bir kıza dokunmadın ama kızın yatağında uyandın."
"Boş boş konuşma önüne bak hadi."
Anıl bıyık altı gülerek sustu. Emir arkasına yaslanıp gözlerini kapattı. Sabah uyandığında kızın uyuyan masum yüzü gözünün önüne geldi. Ne kadar narin ve ürkek bir kız. Bir o kadar da cesur ve güçlü. Böylesine zıt özellikleri nasıl bünyesinde tutabildi. Ve bir kafede yaşıyor. Bu da Emir'e çok ilginç geldi. Onu tanımayı, hayatına dair her şeyi öğrenmeyi istedi o an. Buna bir fırsatı olur mu bilmiyordu ama teşekkür amaçlı bir şeyler yapmalıydı. Tabi önce toparlanması gerekti.
            Eve geldiklerinde Emir direk bluzunu çıkardı ve ayna karşısına geçti. Karnında gördüğü morluklara içi acıyarak sövdü. Yüzünde de vardı ama daha hafif. Kızın müdahale ettiğini anladı. Anıl'a döndü. "Eczaneye bir sor bakalım şu çürüğü geçirecek bir şey var mıdır?"
"Olur başka bir isteğin var mı?"
"Yok."
"Bana çok kızgın mısın peki?"
"Kızacaktım ama fırsatım olmadı. Lütfen bir daha böyle ucuz oyunlara dahil olma."
"Ne bileyim oğlum çok ısrar etti. Sen de ondan sonra kimseyi almadın hayatına. Belki dedim hala onu bekliyorsundur bir fırsat olur."
"Bekleyeceğim son insan bile değil. Müzmin bir bekar olarak ölürüm ama beni aldatan bir kadınla aynı hatayı tekrarlamam."
"Tamam anladım. Ben gidip ilaç bakayım. Sonra da inşaata geçerim."
"Babam sormadıkça bir şey deme."
"Anlaşıldı, dikkat et kendine."
Anıl gittikten sonra Emir kendini sıcak bir duş için banyoya soktu. Havluyla banyodan çıktıktan sonra çalan kapıyı açtı. Anıl kremi ve ağrı kesiciyi uzattı.
"İçinde kullanım şekli yazıyor."
"Eyvallah, kolay gelsin."
"Akşama görüşürüz."
"Anıl?"
"Efendim?"
"Şunu da bir yere versene."
Elindeki dağılmış telefonu uzattı.
"Baya tahribat vermişsin oğlum."
"Hepsinin dönüşü muhteşem olacak merak etme."
"Ona ne şüphe. Benim çekmecede eski telefon var onu kullan."
"Eyvallah"
          Anıl gittikten sonra üzerini giyinip ilaçları aldı tv karşısındaki ikinci yatağım dediği koltuğuna uzandı. Elinde Anıl'ın telefonu akşamdan beri açmadığı hattını açtı. Bir zaman sonra dün gece onu evde bulamayan Ayşegül'ün sitem mesajları gelmeye başladı. Okumadan direk sildi. Boş gözlerle televizyona bakarken uyuyakaldı. Bir kaç saat sonra alışık olmadığı telefonun sesine gözlerini açtı. Arayan Anıl idi.
"Emir nasılsın?"
"Uyuyorum Anıl."
"Baban seni sordu üşütmüş dedim. Sonra Füsun Teyzeyi aradı. Heran kalkıp gelebilir haberin olsun."
"Suratımı görünce ne diyeceğim ona?"
"Kapıya çarptım dersin."
"Çok komik Anıl! Neyse Ece yi arayayım kapat."
Emir Direk Ece'yi aradı.
"Abicim ne yapıyorsun?"
"Annemle sana geliyoruz, istediğin bir şey var mı?"
"Var abim, gelmeyin."
"Neden, babam rahatsızlandığını söyledi? Haaaa yoksa sen? Aman abii yaaa..."
"Ece senin aklın neden hep belden aşağı çalışıyor?"
"Ne düşünmem gerekiyor?"
"Ne yap et annemi buraya getirme."
"Ben?"
"Sen gelebilirsin. Ama annem babam sakın haaa."
"Tamam bakalım neler yapabilirim. Akşama geleceğim ama. Görüşürüz."
"Tamamdır."
          Telefonu kapattıktan sonra karnından gelen sesleri susturmak için mutfağa girdi. Kendisine bir sandviç yaparak yeniden uzandı. Haftalardır hiç dinlenmeden inşaatta çalışıyordu. İzin günlerinde son sınavları için kitap başındaydı. Dinlenmeye gerçekten ihtiyacı vardı. Yatmak iyi geliyordu. Neredeyse yaşadığı olaya iyi ki diyecekti. Tabi ucuz kurtarmıştı, o kız sayesinde. Aylin yeniden aklına geldi. O herif geldiğindeki korkulu bakışları, şaşkınlığı ne diyeceğini bilemeyen halleri. Garip bir kızdı, tanımlayamıyordu bu yüzden de tanımak istiyordu. Öte yandan aklını kurcalayan başka şeyler de vardı, bunu kimin yaptığı gibi. Nasıl öğreneceğine dair hiçbir fikri yoktu. Her kim yaptıysa bir şeyleri ödetmek istediği  veya bir konuda gözdağı vermek istediği belli ama ne konuda? Bunu da açıklayacaktır elbet o yüzden en iyisi o kişiden gelecek ikinci adımı beklemek. Kapının çalmasıyla zorlukla ayağa kalktı. Dürbünden bakınca Ece'yi gördü. Merakından koşarak geldiğine emindi. Tutulacak olduğu soru yağmurundan nasıl sıyrılacağını bilemeden kapıyı açtı.
"Abicik ben geldim."
"Hoş.."
"Abiii!! Ne oldu sana? Kaza mı geçirdin?"
"Aynen güzelim, dün gece motor kazası geçirdim. Öyle çok önemli bir şey değil, annemler paniklesin istemedim."
"Abi yüzün gözün yara bere içinde nasıl önemli değil."
"Değil Ece, içeriye girmeyecek misin?"
Ece içeriye girince abisine belinden sıkıca sarıldı. Karnındaki eziklere bastırıyor ve Emir'in çok canını yakıyor ama Emir dişlerini sıkarak acısını bastırmaya çalıştı.
"Karnın aç mı çorba yapayım mı?"
"Yedim bir şeyler gel otur senden bir şey rica edeceğim."
"Hayırdır inşallah, sen? Benden? Bir şey istemek? Kaza esnasında kaskın vardı değil mi?"
"Tamam vazgeçtim."
"Söyle söyle şaka yaptım hadi."
"Benim için bir tişört alır mısın?"
"Tişört mu? Sana mı?"
"Hayır hayır bir kız için, sen kendi bedeninde al."
           Ece gözlerini kısarak abisine baktı. Duyduklarını anlamlandırmaya çalıştı.
"Benim bedenimde bir kıza tişört alacağım. Kim bu kız, neden ben alıyorum, birisiyle hediyeleşecek kadar görüşüyorsun da ben neden bilmiyorum?"
"Ece bazen gerçekten yoruyorsun. Kaza olduğunda kızın biri bana yardım etti. Bende yardımına karşılık bir şey yapmak istedim."
"Yapılan insani bir davranışı ödüllendireceksin yani. Peki neden tişört?"
"Çünkü benim kanım onun bluzuna bulaşmıştı."
"Ne kadar ince ruhlu bir abim var. Tamam yarın alırım."
"Şimdi"
"Anlamadım?"
"Şimdi al yarın vereyim."
"Daha yeni geldim ama?"
"Olsun daha çok kafamı dinlerim böylece."
"Aşk olsun!"
Ece gitmek için ayağa kalktığı sırada kapı çalındı. Önce saate bakan Emir sonra Ece nin soru soran bakışına baktı.
"Bilmiyorum abim, Anıl'ın işten çıkmasına daha var, annem olmasın?"
"Olmaması lazım, tamam ben bakarım, annemse kovalarım."
Kapının gözetleme deliğinden bakıp koşarak Emir'in yanına geldi. Sessiz bir şekilde konuşmaya başladı.
"Abi Ayşegül geldi. Herhalde kazayı öğrendi."
Kaşları çatılan Emir " İyi de kazayı öğrenemez ki! Ben burda yokum Ece kovala onu."
"Bu dünya harikası görevi bana verdiğin için çok teşekkür ederim abicim. Zevkle!"
Kapıya doğru yürüyen Ece'ye seslendi.
"Ece, bence kazayı bilmiyor sakın çaktırma."
Tamam işareti yaptıktan sonra kapıyı açan Ece. Ayşegül ile karşı karşıya geldi.
"Evet ne istiyorsun?"
"Ececim nasılsın, epey oldu görüşmeyeli çok özlemişim seni."
"Benimle olan özlemini gidermek için yanlış eve geldin."
"Emir'i merak ettim de. Dün gece sözleşmiştik ancak evde bulamadım. Başına bir şey mi geldi diye korktum."
"Ahh canım ne kadar da düşüncelisin(!) Ama aramızda kalsın abimin yeni bir kız arkadaşı var dün gece onunla kaldı. Hala eve gelmedi."
Yüzünün rengi değişen Ayşegül duyduklarını idrak etmeye çalıştı. Hiç beklemediği bu cevap hayal kırıklığına uğratmıştı onu. Çünkü hala kendisini sevdiğine oldukça ikna olmuştu. Ece Ayşegül deki sessizliği fırsat bilip biraz daha üzerine gitmeye devam etti.
"Yani evet abimin başına bir şey geldi ancak çok güzel bir şey geldi. Neyse canım bana olan özlemin de dindiyse seni yolculayayım."
"Görüşürüz Ece!"
"Selametle güzelim, bence buraya habersiz gelme, mazallah abimi iş üstünde basarsın falan!"
Ece kahkalar atarak imalarda bulundu. Ayşegül her duyduğu şey ile daha çok ezilerek merdivenlerden inmeye başladı. Kapıyı kapattığı gibi arkasını dönen Ece, Emir ile burun buruna geldi.
"Ay abi korkuttun beni."
"Ne saçmalıyorsun sen? Kovala onu derken yalanları sırala mı dedim?"
"Köklü çözüm olsun dedim. Ama yüzündeki ifadeyi görsen varya sen de mest olurdun?"
Ece sırıtıyordu .
"Anneme ne söyledin sen?"
"Evde kız varmış dedim."
"Aferin sana? Herkese hayatımda biri varmış gibi lanse ettin, babamı da arasaydın oldu olacak?"
"Annem aradı zaten. Babam söylendi tabi bir kız için işi aksatmana ama onu da annem halletti."
"Ece off! Karıştırdın ortalığı resmen. Gerçeği bilselermiş daha iyiymiş. Hemen toparlayacaksın bu işi."
"Ya abi bence hemen bir kız bul ve söylediklerimi gerçekleştir. İnan bu yol daha kolay."
"Ece git hadi gerçekten sinirlendiriyorsun beni."
"Neyse ben tişört alıp geleyim sen de sakinleşmiş olursun."
"Bana bak bu işi de yüzüne gözüne bulaştırma. Kendi kıyafetlerin gibi saçmalama. Basit bir tişört olacak. Beyaz olsun."
"Ooo rengi de belli. Hay hay efendim!"
Kapıdan çıkan Ece'in yalanlarının yol açtığı sonuçları düşünmek ile geçen ilacın etkisiyle yeniden başlayan baş ağrısı Emir'in kafasında toplandı. Bir ilaç daha alıp Anıl gelene kadar kendisini yeniden uykunun kollarına bıraktı.
          Çalan kapının sesine gözlerini açtı. Ağır adımlarla kapıya gidip direk açtı. Karşısında gördüğü şeye inanamayarak gözlerini ovuşturdu. "Sen? Nasıl buldun burayı?"
"Sizi merak ettim, nasıl oldunuz?"
"İyim, iyim ama nasıl ya?"
"Sevindim iyi olmanıza."
"Burayı nasıl buldun?"
Sorusu karşısında sadece gülümseyerek ona baktı Aylin. Emir böylesine güzel gülümseyen bir kıza daha önce rastlamamıştı. İnanamayarak sordu:
"Sen melek misin?"
Elini ona doğru uzatan Emir gerçeklik testi yapmak için dokunmak istemişti. Tam yüzüne dokunacakken gözlerini açtı. Kapı kırılacak kadar sert bir şekilde çalıyordu. O kadar gerçekçi bir rüya görmüştü ki içinde bulunduğu zaman kavramını yitirdi. Sersemleyen Emir ayağa kalkıp kapıyı açmakla rüyanın etkisine sokulmak arasında kaldı. Aklına gelen şeyle gözleri fal taşı gibi açıldı ve hemen ayağa kalktı. Kapıyı gülümseyerek açtı. Ancak gördüğü kişi ile öylece kapıda kaldı...

Efendim bir bölümün daha sonuna geldiniz.
Umarım okurken keyif alıyorsunuzdur.
Daha güzel bölümlerde görüşmek üzere. Beğenilerinizi ve yorumlarınızı esirgemezseniz sevinirim.
Şimdiden beğenen herkese teşekkürler😍😍😍

KIRIK DÜŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin