Hayatımın ilk beş yılı kendimi hep yalnız hissettim. Kimse beni oyununa almıyor, sevmiyor, konuşmuyordu. O zamanlar bunun nedenini anlamıyordum ama büyüdükçe anlamaya başladım. Hayal gücüm çok genişti ve sürekli insanlara gerçek olmayan, kafamdan uydurduğum şeyleri anlatırdım, onlarda benden sıkılırdı,tuhaf bulurlardı beni. Ama şimdi düşünüyorum da iyi ki de sevmemişler beni, iyi ki onları uzaktan izlemişim, iyi ki o gün şansımı tekrar denemek için ayağa kalktığımda yere düşmüşüm. Bazen düşünüyorumda eğer insanlar beni sevseydi, oyunlarına alsaydı hayatım bambaşka olurdu. Hayatımda onlar olmazdı,Düşüncesi bile korkunçtu bunun. İyiki o gün düşmüşüm ve Emir yanıma gelip ceketini dizime bağlamış.yoksa nasıl yaşardım bilmem.
"artık hazırlanalım bence, geç kalacağız" balkonda öylece yan yana dizilmiş güneşin doğuşunu izlerken Doruk'un söylenmesiyle aklım başıma geldi, o an okulun olduğunu bile unutmuştum. Yavaşça ayağa kalkıp bize söylenmeye başladı
"bende olmasam kalıcaktınız böyle, iyi ki varım" hafif bir kahkaha atıp ayağa kalktım bende
"artık bana Doruk mom diyin" Can da gülümseyip oturduğu yerden derin bir nefes alarak ayağa kalktı
"tamam Doruk mom ama farkındaysan hepimizde o geceden forma var zaten" Hepimiz duraksadık, üstümü inceleyip geri başımı kaldırdım, üstümde forma olduğunun farkında bile değildim.
"harbi lan"
"tamam abi yürü sen" Kerem Doruk'a söylenirken balkondan çıkıp Emir'in odasına gittim, montumu alıp geri çıktım
" eğer zahmet edip aşşağı inerseniz aşşağıdayım ben bay kaplumbağalar"
"diyene bak, ilk hafta yoklama alınmaz diye bir hafta geç doğdun kızım sen" Doruk'un söylenmesine gözlerimi devirip odadan çıktım. Hepsi arkamdan geldi. Evden çıkıp aşşağı indik ve arabaya doğru ilerledim
"bir pubg atmamız yok mu?"
"yok"
"abi niye böyle yapıyorsun"
"leşlerimi çalıyorsun çünkü Can"
"oy çen çinirlendin mi?" ön kapıya ilerleyip sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa oturdum, yanıma da Emir oturdu
"tamam ama leş çalmak yok" hepsi arkada oyuna girip bağırışmaya başladılar,ben de arkama yaslanıp etrafı izlemeye başladım.
"oğlum çok bağırmayın lan"
"sus Emir"
"Kerem valla şu arkadaki yastığı ağzına sokarım senin ha!" beni dinlemiyorlardı bile.
"lan adam var!" gözlerimi devirip önüme döndüm, sürekli bağırıyorlardı. Onbeş dakika sonra okulun önündeydik.
"geldik" arabadan inip etrafımı inceledikten sonra hep birlikte okulun bahçesine doğru ilerledik. Birkaç adım attıktan sonra yan tarafımızdan bir ses geldi
"selam" kafamızı çevirip o yana baktığımızda karşımızda dünkü çocuğu, yani Furkan'ı gördük.
"dün çok fazla konuşamadık, aranızdan biri ağlayınca sıkmak istemedim. Dün geldim okula, kayıt yaptırmak için oradaydım ve sizin bağırışlarınızı duyup görevli birisini çağırdım. Böyle yani memnun oldum"
Çocuk baya sıcak kanlı birisine benziyordu, yüzüne hafiften gülümsedim. Bizimkilere baktığımda onlar da gülümsüyordu. Hemen atladım söze
"bizde memnun olduk" bana gülümseyip konuşmaya başladı
"çok yakın arkadaşlara benziyorsunuz, kaç yıldır arkadaşsınız?"
"oniki yıldır" diye atladı söze Doruk. Çocuk hayranlıkla bize bakıyordu.
"keşke benim de böyle arkadaşlarım olsa yaa, ne güzel hep biraradasınızdır şimdi siz" baya iyi bir çocuğa benziyordu, Emir bile hoş karşılamıştı.
"yani evet öyleyiz" Çocuk Kerem'e gülümseyip konuşmasına devam etti
"ne güzel,benim çok fazla arkadaşım yok aslında. Babamla yaşıyorum ama o şuan iş için Amerika'da o yüzden teyzemle kalıyorum birkaç aydır. Annem vefat etti de" bir anda yüzündeki mutluluk hüzünle doldu Furkan'ın. Onu çok iyi anlıyordum aslında..
"başın sağ olsun.." hüzünlü gözlerle bana baktı
"sağo ol, zaten ben bir yaşındayken felan ölmüş" boğazım düğümlendi resmen, yutkunamadım. onun durumu daha da kötüydü, ben en azından annemi hatırlıyorum, onunla birsürü anı yaşadım bu güne kadar. Ortamda biraz sessizlik olduktan sonra devam etti
"şuan hiç moralinizi bozmayın, bende zaten tanışmak için geldim ve çok memnun oldum. Bu arada 11/D sınıfı nerede?" gülümseyerek Furkan'a baktım
"bizim sınıf, gel birlikte çıkalım" heyecanla gülümsemeye başladı
"hadi ya! Şansa bak!" ağır ağır ilerleyerek sınıfa çıkıyorduk
"kaçıncı kat?"
"iki"
"iki ne ya! Artık hiç aşşağı inemem ben, birde çıkması var bunun!" hafiften kahkaha atıp yürümeye devam ettim. Bizimkiler baya ısınmıştı çocuğa
"pubg oynuyor musun?" Doruk'dan ne beklenirdi ki? Daha yeni tanıştığı çocuğa sorduğu soruya bak.
"evet" Doruk gülümsediği sırada Kerem atladı
"en sevdiğin film ne?" Kerem'den başka birşey bekleyemizdim zaten. Kerem'e göre bu soruya cevap vermek ölüm gibiymiş,cevap verirse başka filmlere ihanet edermiş, öyle derdi hep.
"off işte bu çok zor bir soru, bilemedim ki, yüzüklerin efendisi sanırım, Ay bir dakika hobitlere ihanet etmiş sayılırım, Ay bilemedim" Kerem heyecanla gülümsedi
"evet işte evet! Sonunda beni anlayan biri!" sınıfa vardığımızda hepimiz sıralarımıza yerleştik. Furkan'ı etrafını izlerken gördüğümde ona doğru konuşmaya başladım
"gel sende şuraya otur" parmağımla gösterdiğim bir yanımızdaki sıraya bakıp gülümsedi
"teşekkürler" sıraya oturup yerleşti. Matematik Hocası içeriye girip birşeyler anlatmaya başladığı sırada defterimi karalıyordum.
"Selin bu soruyu da sen yap" telaşla başımı kaldırıp hocaya baktım, tahtada bilmediğim bir dilde, yani matematik sorusu yazıyordu uzun uzun. Şu soruya bak adam bastıramadığı romanını paragraf sorusu diye itelemiş!
"şey hocam ben yapmasam?"
"dikkatini derse ver Selin" hoca soruya başkasını kaldırıp soruyu çözdürdü, Gözlerimi devirip arkama yaslandım. Haklısınız hocam, bizi öldürmek isteyen bir manyak var ve ben dikkatimi derse vereyim, çok mantıklı. Yarım saat sonra zil çaldı, herkes sınıftan çıktı, sadece biz vardık sınıfta, birde Furkan. Aklıma birşey geldi aniden, yanımızda Furkan vardı.. Tanıdığım herkesin öldürülmeye çalışıldığı ve hatta öldürüldüğü bir dünyada yaşıyordum, ve yanımda Furkan vardı.. Umarım Furkan'a zarar vermezdi, umarım.. Yoksa tek çarem Furkan'ı kendimden uzaklaştırmaya çalışmaktı.
"muhabbetinizde çok güzel" Doruk'un söylenmesiyle arkamı döndüm.
"ne yapmamızı istersin Doruk mom" arkadan gelen gülme sesiyle o tarafa baktık hepimiz, Furkan kahkaha atıyordu
"Doruk mom ne ya!" ayağa kalkıp Doruk'un yanağına bir öpücük kondurdum
"tamam tamam ağlama" Doruk'un yanaklarını sıkarken Furkan bize gülümseyip konuşmaya başladı
"ne güzel ya! Hayatım boyunca böyle arkadaşlarım olmayacağını bilerek yaşamak çok kötü" Furkan'a gülümseyip geri sırama oturdum.
"nasıl tanıdığınızı çok merak ediyorum" hemen atladım konuşmaya
"beş yaşında kreşteyken hiç arkadaşım yok diye uzaktan oyun oynayanları izlerdim, birgün şansımı denemek için kalktım, yanlarına giderken yere düştüm-" Emir sözümü kesip konuşmaya daldı
"bir ağlama sesi duyunca hemen gittim yanına, dizim kanıyor diye ağlıyordu, kandan nefret eder kendisi. İyi misin diye felan sordum işte sonra üçü geldi yanımıza,daha hiçbirimiz birbirimizi tanımıyorduk. Üçü kavga ediyordu ilk ben buldum diyerek,ertesi gün okula geldiği zaman bacağını biryere çarptı ve yine kanamaya başladı yarası. Tekrar Selin'in sesini duyunca yanına gittik dördümüz, yıkamak için çeşmeye götürdük, Doruk zorla yıkamaya çalışınca Doruk'a tokat atmıştı ağlayarak, böyle yani sonra bir bakmışız burdayız." Furkan hayranlıkla bizi dinliyordu. Hayran kalmıştı resmen, gülümseyerek konuşmaya başladı
"şaka gibi ya!" zil çalınca herkes içeriye girmeye başladı, arkalarından matematik hocası girdi. Kollarımdan yaptığım yastığa başımı koydum, Emir saçımla oynamaya başladı. Sonunda herşey eskisi gibi oluyordu. Gözlerimi kapatıp uykuya daldım.
"Seloş!"
"şşş"
"alooo" Doruk'un çıkardığı garip seslerle gözlerimi açtım. Hepsi toparlanıyordu yavaştan, bütün dersler bitmişti sanırım.
"Ben sana hayret ediyorum ya! Nasıl hiç uyanmadan kesintisiz uyuyabiliyorsun? Bütün dersler bitti!" doğrulup etrafıma baktım kimse yoktu sınıfta. sonra çantamı alıp ayağa kalktım. Furkan'ın çalan telefonuyla berber dikkatimi ona verdim
"alo? Nasıl yani? Neden? Ama bütün paramı harcadım bugün, yürüyerek mi? Saçmalama teyze!" şokla telefona bakarken bize döndü, sonra telefonunu cebine soktu
"ne oldu?" meraklı gözlerle Furkan'a bakarken konuşmaya başladı
"teyzem alacaktı da beni, gelmeiyormuş işi varmış, yürüyerek gel dedi"
"birşey olmaz biz bırakırız seni" Emir'in bu lafına şaşırmıştım aslında, normalde Ege'yi hoş karşılamamıştı.Furkan minnettar bi şekilde Emir'e bakıp teşekkür etti,sınıfın kapısına doğru yürürken camdan içeriye birşey girdi bir anda, arkamı dönüp yere baktığımda şok içinde kalakaldım. Maşaya tutturulmuş bir kağıt vardı yerde, sanki kilitlenmiştim de hiçbir anahtar açamazdı beni, donmuş kalmıştım. Notlara alışıktık hepimiz, sorun notlar değildi,sorun Furkan'dı.. Dehşet içinde bizimkilere çevirdim kafamı, gözlerinden okuyabiliyordum Furkan için endişelendiklerini.
"bu ne?" Furkan'ın sorusuyla Furkan'a çevirdim kafamı korkuyla, kaşları çatılı bir şekilde bana bakıyordu.önüme dönüp nota doğru yürüdüm yavaşça, sanki her adımım bir yıkım belirtisiydi.. Notu elime alıp içimden okumaya başladım
Her konuştuğun kişinin ölüm tarihini belirliyorsun ama farkında değilsin Selin Keser, o çocuktan uzak durmanı öneririm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM OYUNU
Teen FictionKüçüklüğünden beri dört erkek ile büyüyen Selin'in, kendini dış dünyaya kapatmış, sadece dört arkadaşıyla takıldığı sıradan bir okul gününde ansızın başına gelen o olaydan sonra hayatı tamamen değişmiş, olaylar çok daha farklı bir hal almıştır. Eski...