Biraz da olsa umut uyandırmıştı bu durum Kerem'e, arkadaşlarının iyileşeceğine biraz da olsa inanıyordu. Furkan ona iyi gelmişti, aslında Furkan hepsine iyi gelmişti. Şimdi herşey zamanın akışına göre ilerliyordu, hiçbirşey yapamazlardı.
"biliyor musun, Bugün benim doğum günüm" Furkan kaşları çatılı bir şekilde Kerem'e baktı
"ciddi misin?"
"evet" Furkan baya şaşırmışa benziyordu
"Ben..böyle bir doğum günü..çok üzgünüm.." Kerem gözlerini yerden ayırmadan konuşmasına devam etti
"büyük ihtimal sürpriz yapacaklardı, hiç bahsetmediler çünkü, her sene böyle olur zaten" Furkan'ın üzüldüğü çok belli oluyordu yüzünden
"Ben..çok üzgünüm. Doğum günün kutlu olsun"
"teşekkür ederim" böyle bir doğum günü geçirmeyi kim isterdi ki? Arkadaşları baygın, kendisi yoğun bakım köşelerinde, kimse istemezdi böyle bir doğum günüyü.
"Ben acıktım biraz kantine gideceğim, bir şey ister misin?" hayır dercesine başını salladı Kerem, Furkan ayağa kalkıp yanından uzaklaştı. Kerem birsürü şey kuruyordu kafasında. Kurtulacaklar mı? Kurtulamazlarsa? Onlar olmazsa ben ne yaparım? Onlarsız bir hayat nasıl olur? Her ihtimali düşünüyordu kafasında, düşünmek istemiyordu ama düşünmeden edemiyordu işte. Aklına ilk gün geldi, tüm bu oyunun başladığı gün. Her şey bir şakayla başlamamışmıydı zaten..Normal liseli gençler olarak oturdukları sınıfında kapı kilitlenmişti bir anda, şaka sandılar, umursamadılar, ama şaka gittikçe büyüdü, sürekli büyümeye devam etti ve en sonunda bu raddeye ulaştı. Gerçekten çok ilginçti, bir anda hayatları o kadar hızlı değişti ki bu gerçekten çok ilginçti. Artık hayatında ne olduğuna anlam bile veremiyordu. Şuan tek dileği içeride çaresizce yatan arkadaşlarının iyileşmesiydi. Geçen sene bugünlerde çok mükemmel bir gün geçirmişti, her zamanki gibi sürpriz yapmıştı arkadaşları ona, ama bu gün geçen senekinden çok daha farklıydı, bu gün bir felaketti. Furkan kantine gideli onbeş dakika oluyordu, hala gelmemişti. Kerem Biraz endişelenmeye başladı, Furkan'ın başına birşey gelmiş midir diye düşündü, kantine gidip baksa mıydı? Olmazdı, eğer bir gelişme olursa burada kalmalıydı. Belki de kantinde sıra çoktu, birazdan gelirdi. Şuan olan olaylar Kerem'in kaldıramayacağı şekildendi. Normalde izlediği filmler gibi hayatı olsun isterdi hep, ama artık anladı, çok da güzel bir hayat değildi, o sıradan olmak istiyordu..aradan beş dakika daha geçmişti, Furkan'dan haber yoktu. Aklına aramak geldi, elini cebine attığında koltukta duran Furkan'ın telefonunu gördü, elini cebinden çekti yavaşça. Furkan hakkında endişelenmeye başlıyordu, gidip bakmak üzereydi. Tam ayağa kalktığı sırada başı dönmeye başladı, tekrar koltuğa bıraktı kendini, gözlerini ovuşturup kafasını kollarından yaptığı çerçeveye gömdü. Yavaştan kendine gelmeye başladığı sırada biraz uzaktan bir ses duymaya başladı
"iyiii kii doğdunnn Keremm!" hızla başını kaldırdığında gördüğü manzara karşısında şoka uğradı. Elinde pasta, üzerinde mumlarla Kerem'e doğru Yürüyordu Furkan, Kerem donup kalmıştı öylece, hiç beklemiyordu. Furkan Kerem'in yanına vardığında Kerem'e doğru eğilip pastayı uzattı
"dilek tut!" Kerem şaşkınlığını bir kenara bırakıp gözlerini kapattı, 'umarım en kısa zamanda arkadaşlarım iyileşir, herşey eskisi gibi olur' diye geçirdi içinden, ve pastaya üfledi. Mumlar söndüğinde Furkan pastayı sandalyeye koyup Kerem'e bir dakika işareti yapıp oradan uzaklaştı, birkaç dakika sonra elinde tabak ve bıçakla geri döndü. Bıçağı Kerem'in eline verdi yavaşça
"kes hadi!" Kerem şok ile gülümsedi Furkan'a, biraz da olsa yerine gelmişti morali. Kerem pastayı bir dilim kestikten sonra sandalyeye koydu, Furkan pastaları dilimleyip tabaklara koydu ve Kerem'e uzattı.
"Ben..çok teşekkür ederim..bu cidden çok mükemmel.." Furkan Kerem'e hafiften gülümsedi
"ne demek..tekrardan iyiki doğdun" birbirlerine gülümseyip pastayı yemeye başladılar, tabaklarındaki pasta bitince çöpe attılar tabakları, pastanın diğer kalanını tekrar poşetine koyup diğerlerine ayırdılar.
"bu iyiliğini asla unutmayacağım.." Furkan Kerem'e gülümsedi
"bende sizi asla unutmayacağım.." o sırada bir doktor çıktı yoğun bakımdan, hızlı adımlarla doktorun yanına gidip merakla doktora baktılar.
"birşey yok, değil mi?" Doktor gülümsedi
"hepsi hayati tehlikeyi atlattı, şimdi hasta odalarına alacağım, uyandıkları zaman görebilirsiniz" ikiside o kadar mutlu olmuşlardı ki, içlerinde yaşadıkları duygu tarif edilemezdi.
"Doktor bey, biz çok teşekkür ederiz!"
"görevimiz" Doktor gülümseyip yanlarından ayrıldığı sırada hala şoku atlatamamışlardı.
"Kerem"
"Furkan" birbirlerine bakıp kahkaha atmaya başladılar
"oğlum iyileştiler lan!" Furkan heyecanlı heyecanlı Kerem'e bağırıyordu
"evet oğlum evet!" birbirlerine sarıldılar bir anda, sımsıkı sarıldılar birbirlerine, o kadar mutlulardı ki sevinçten bayılacaklardı resmen. Birbirlerinden ayrıldıkları sırada konuşmaya başladı Kerem
"oğlum şuan o kadar mutluyum ki doktorlara bile sarılabilirim!"
"abi bende!" birbirlerine çaktıkları sırada yoğun bakımın kapısı açıldı, kapıya doğru baktıklarında sedyenin üzerinde olanlardan habersiz yatan Emir vardı. Hemen yer açtılar hemşireye, arkasından Selin çıktı, arkasından Can, arkasından Doruk. Sevinçleri her geçen saniye artıyordu. Sedyeleri takip edip yan yana dizilmiş odalarının önlerinde beklemeye başladılar. Hepsi yan yana odalarda yatıyordu, Kerem ve Furkan ise sevinçten yerlerinde bile duramıyorlardı, oturamıyorlardı bile. Bir sağa bir sola koşturup duruyorlardı.
"Furkan inanabiliyor musun ya! İyileştiler!"
"inanamıyorum abi inanamıyorum!" heyecandan elleri ayaklarına dolaşmıştı, ne yapacaklarını bilmiyorlardı. İstedikleri tek şey bir an önce arkadaşlarının uyanmasıydı. Furkan arkadaşlarını kaybetseydi nasıl olurdu diye düşündü tüm gün. Onları kaybetse birdaha insanlarla iletişim kurabilir miydi? Hiç zannetmiyordu. Çünkü onun bugüne kadar hiç arkadaşı olmamıştı zaten. Hayatında ilk defa birileri onu kabul etmişti, bir anda beş tane arkadaşı olmuştu onun. Ve eğer onları kaybetseydi birdaha kimseyle iletişim kuramazdı, insanlara güvenemezdi. Birkaç günde çok bağlanmıştı onlara, ve onları kaybedemezdi. Ama şimdi bütün kalbiyle inanıyordu onların uyanacağına. biliyordu, arkadaşları onu bırakmayacaktı..p
"ya hadi uyansınlar artık!" Kerem söylene söylene bir o yana bir bu yana koşturuyordu, o sırada odalardan birinden bir hemşire çıktı, hızlı adımlarla hemşirenin yanına gidip umut dolu gözlerle hemşireye baktılar, heyecanla hemşirenin ağzından çıkacak olan cümleleri bekliyorlardı. Hemşire gülümseyerek beklediklerini verdi onlara
"Can doğan uyandı, görebilirsiniz" ikiside heyecanla birbirlerine bakıp hemşireye döndüler geri
"teşekkür ederiz!" hızla hemşirenin yanından ayrılıp Can'ın odasına girdiler.
"Can!" Can halsiz bir şekilde yatıyordu yatakta, gülümsedi hafiften
"Kerem?" ikiside hızla Can'ın yanına gelip sarılmaya başladılar
"lan, dur, oğlum, nefes alamıyorum, sakin ol" ikiside az kalsın boğacaktı Can'ı, heyecanla geri çekilip Can'ı izlemeye devam ettiler.
"çok şükür oğlum ya!" Furkan'ın sesinden belli oluyordu heyecanı.
"oğlum..doğum günün kutlu olsun.." yangında bayılmış kalmış, buna rağmen Kerem'in doğum gününü düşünüyordu.. Bu olayın yanında kelimeler yetersiz kalırdı.. Kerem şefkatle Can'ın yüzüne baktı. Kerem'in umrunda olacak son şeydi şuan doğum günü, daha önemli birşey vardı, dostu uyanmıştı..
"abi önemli mi sence bu şuan! Sen iyisin iyi!" Can gülümsedi hafiften
"kötüye birşey olmaz oğlum!" gülüyorlardı tekrardan, evren onlara gülüşlerini geri vermişti, kim bilir ne zaman alacaktı..
"abi çok mutluyum şuan!" Furkan zıplaya zıplaya sevincini paylaşıyordu.
"diğerleri nasıl?" Can'ın sorusuyla heyecanlı heyecanlı cevap verdi Kerem
"iyiler iyi! Turp gibiler!"
"oğlum siz niye ayaktasınız?"
"biz ambulansta uyandık oğlum!" kapının sesiyle aynı hemşire girdi odaya, elindeki dosyadan bir isim okudu
"Emir Soykan uyandı, görebilirsiniz" gülümseyerek çıktı odadan, heyecanla birbirlerine baktılar tekrardan, sonra Can'a döndüler
"tamam siz gidin, bana da haber verin mutlaka!"
"tamam!" hızla odadan çıkıp Emir'in odasına girdiler heyecanla, o da aynı şekilde yatıyordu. Kendilerini o kadar mutlu hissediyolardı ki, daha ne isteyebilirlerdi ki hayattan, arkadaşları tek tek uyanıyordu, tek istedikleri de buydu zaten.
"Emir!" Emir bizimkilere baktı gözleri kısık bir şekilde
"Kerem..doğum günün kutlu olsun kardeşim.." yangın altında bile kalsalar unutmuyorlardı, gerçek arkadaşlık bu değil miydi zaten..
"abi düşünme bunları, iyi misin sen!"
"iyiyim tabii iyiyim, siz nasıl ayaktasınız?
" biz ambulanstayken uyandık"
"iyisiniz ama değil mi?"
"evet evet iyiyiz"
"Furkan, sen iyi misin abi?"
"iyiyim" Furkan sevildiğini hissediyordu ilk defa, bir kere de olsa sevildiğini hissediyordu..
"diğerleri nasıl?"
"Can uyandı, diğerleri de uyanmak üzere"
"iyi iyi" Emir'in gülümseyen suratı kaşları çatılı bir hal aldı bir anda, aklına takılan birşey vardı.
"biz..nasıl çıktık?" hepsi durakladı bir anda, sessizlik oldu odada.
"bilmem ki..aklıma bile gelmedi.."
"harbiden nasıl çıktık.." Furkan nasıl çıktıklarını sorgularken Kerem bir anda yerinden sıçradı
"lan! Ailelerimizi unuttum!" hepsi Kerem'e baktı anlamsızca. Kerem cebinden telefonunu çıkartıp ekrana baktı
*ANNEM kişisinden 82 cevapsız arama*
BABAM kişisinden 97 cevapsız arama*
"eyvah.." hemen telefonundan annesini aradı
"alo? anne sakin ol, evet anne iyiyim, anne bir dinler misin, anne! Dinle bi, dur ağlama, bak şimdi, Emir'in tansiyonu düştü bayıldı hastanedeyiz şimdi o panikle arayamadım seni, ama Emir iyi uyandı şuan, anne hayır ciddi değil, gidicez zaten birazdan, tamam, tamam anne, anladım, hadi görüşürüz" telefonu kapatıp cebine koydu.
"hepiniz aynı şeyi söyleyin tamam mı? Emir sen başkasını söyle" Furkan da cebinden telefonunu çıkartıp ekrana baktı
*TEYZEM kişisinden 54 cevapsız arama* baya endişelenip teyzesini aradı hemen
"alo? Teyze iyiyim, tamam anlatıyorum sakin ol, tamam, hani sana anlattığım arkadaşlarım var ya, işte aralarından Emir'in tansiyonu düştü bayıldı, hayır korkulacak birşey değil, uyandı şuan iyi, gelme gerek yok, tamam, görüşürüz." Furkan telefonunu cebine sıkıştırırken tekrardan aynı hemşire girdi içeriye, baya neşeliye benziyordu
"müjdemi isterim! Doruk kara uyandı!" heyecanla Emir'e döndüler hızla, Emir gülümsüyordu
"gidin hadi siz, ben ararım annemi, bana da haber verin mutlaka!" ikiside başlarını evet dercesine sallayıp odadan ayrıldılar hızlıca. Doruk'un odasına girdiler apar topar.
"kapıyı çalın kapıyı!" Doruk herzamanki Doruk'tu işte, herşeyi şakaya çevirebilen Doruk..
"oğlum yaa!" ikiside hızlı adımlarla Doruk'un yatağının etrafına toplandı
"siz niye ayaktasınız?"
"biz ambulansta uyandık"
"diğeleri nasıl?"
"Can ve Emir uyandı, Selin de uyanır şimdi"
"iyi de..doğum günün kutlu olsun oğlum.." gülümsedi Kerem hafifçe
"şimdi bunun sırası değil, iyisin sen değil mi?"
"saçmalama lan bana birşey olmaz, turp gibiyim turp!" birbirlerine gülümseyip gülüşüyorlardı
"anneni aramayı unutma tamam mı?"
"eyvah..ne diyim ki?"
"Emir'in tansiyonu yükseldi bayıldı felan de"
"tamam"
"bu arada kim kurtardı bizi?" duraksadılar hafiften, onlar da bilmiyordu ki..
"bilmiyoruz bizde.." o sırada yine aynı gülen yüzlü hemşire girdi içeriye
"şanslısınız, Selin Keser de uyandı!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM OYUNU
Teen FictionKüçüklüğünden beri dört erkek ile büyüyen Selin'in, kendini dış dünyaya kapatmış, sadece dört arkadaşıyla takıldığı sıradan bir okul gününde ansızın başına gelen o olaydan sonra hayatı tamamen değişmiş, olaylar çok daha farklı bir hal almıştır. Eski...