Selam Selin'in Askerleriii^^
Spoiler vermek gibi olmasın ama çok heyecanlı bir bölümm :))
İyi okumalar dilerim <3
___
"teşekkürler, iyi günler" Doruk kuryenin elindeki pizzaları Can ile beraber içeriye taşırken ben Kerem ile pubg oynuyordum.
"öldür Seloş!"
"lan dur mermi bitti!"
"öldürdüm!"
"işte bu bee!" biz birbirimize Çakarken onlar masayı hazırlıyordu.
"çorba parası çıktı desene" gülümseyip masaya geçtim. Kerem de arkamdan geldi. Hepimiz masalara yerleştiğimiz sırada pizzaları yemeye başladık. Hem yiyip hem sohbet ediyorduk.
"cidden yemek istemiyorum" başımı Furkan'a çevirdim hızla. Doruk'un verdiği pizzayı ittiriyordu. Kaşlarım çatılı onları izlemeye başladım
"yok öyle birşey"
"Ben sana demiştim zaten bana isteme diye"
"saçmalama Furkan" Can atladı hemen
"bana bak çocuk, ye şunu asabımı bozma benim" yalandan takındığı sinirli yüz ifadesine bakıyordum Can'ın. Gözlerim Furkan'ın gözlerine kaydı tekrar. O kadar üzgün, yorgun ve çaresizdir ki, gözünden okunuyordu bu.
"canım istemiyor, cidden" Ben atladım söze
"yiyeceksin abi" Furkan istemeye istemeye önüne çekti pizzayı. Gerçekten birkaç saat önce yaşadığımız şeyler hiç normal şeyler değildi. Dışarıdaki yağmur şiddetini arttırırken Kerem söze girdi
"şuan polisler tarafından aranıyoruz farkında mısınız?" babam bizden bağımsız bir şekilde hiç sohbete katılmadan yemeğini yiyordu öylece
"şaka maka harbiden ha" söze atladım hızla
"bulurlar mı bizi?"
"vallahi eğer plakayı aldılarsa neden olmasın" pizzamdan bir ısırık daha aldım
"birde bu çıktı başımıza" hiç konuşmayan Furkan birşeyler mırıldandı
"kim söylemiş olabilir.."
"bilmiyoruz ki abi, saçmalık yani. Suç bile yok ortada, fake suç bu" hafiften gülümsedim
"telefonum nerede benim?" telefonumu ararken Doruk gülmeye başladı
"abi kız telefonunu yanına koyduğunu bile unutmuş ya, şaka gibi" yanıma baktım hemen, telefon yanımda, masanın üstündeydi. Gözümün önündekini görmüyordum cidden. Elimle kafamı göstererek Konuşmaya başladım
"benim burası onaltı gigabyte, birşeyi yüklemek için birşey silmek gerekiyor" hepsi gülerken telefonumu alıp cebime koydum. Furkan bizden tamamen kopmuş bir şekilde istemsizce pizzasını yiyordu. Üzgün gözlerle ona bakıp yemeğimi yemeye devam ettim. Yemekler bittikten sonra herşeyi toplayıp kaldırdıktan sonra koltuklara geçtik. Babam ise uyumaya gitti.
"oha filmin fragmanı çıkmış" Kerem telefonundan birşeyler izlerken Doruk ve Can telefonlarından birşeylere bakıyorlardı. Furkan ise arkasına yaslanmış ruhsuz ruhsuz bir noktaya bakıyordu.
"üzme kendini bu kadar.."
"söylemesi kolay.." hüzünle bakıyordum Furkan'a. Ne kadar çok yıkılmıştır kim bilir.
"merak ediyorum..sebebini öğrenmek istiyorum, babam neden beni istemiyor Selin..ne yaptım ben Ona. O niye böyle biri.." ne diyeceğimi gerçekten bilmiyordum. Ne söylenirdi ki böyle bir durumda?
"belki de göründüğü gibi değildir"
"ne göründüğü gibi değil Selin baksana, babam beni vurmaya çalıştı.."hüzünle başımı önüme çevirdim tekrar. Ne söyleyebilirdim ki ona. Furkan'ın bu oyuna sonradan katıldığını düşünürdüm, meğerse en başından beri oyunun içindeymiş.. Doruk Can ile uğraşırken Kerem telefonundan belki de kırk kere aynı videoyu izliyordu.
"oğlum kapat şunu, videoyu ezberledim sayende" Doruk Kerem'e söylenirken Kerem telefondan başını kaldırmıyordu.
"dur abi detay yakalamaya çalışıyorum"
"her fragmanda detay mı olur sanki"
"evet olur. Ayrıca Furkan içime kurt düşürdü" Doruk Furkan'a döndü hızla
"abi detayı buldum diyodun söylesene çocuğa" ikiside aynı anda söylendi
"olmaz!"
"olmaz!"
"kendisi bulması lazım, söylemem ben" Doruk anlamayan şekilde Kerem'e baktıktan sonra Can ile uğraşmaya devam etti. Furkan az öncekinden biraz daha iyiydi sanırım. Ortamdaki sessizliği bozan Kerem'in videosu eşliğinde oturuyorduk öylece. Kerem ayağa kalkıp bağırmaya başladı bir anda
"buldum!" hepimiz olduğumuz yerde sıçrayıverdik.
"oğlum manyak mısın ya!" Can Kerem'e söylenirken Furkan heyecanla Kerem'in yanına gitti. Birkaç saniyeliğine derdini unutmuşa benziyordu.
"göster!" Furkan da telefona bakarak konuşuyordu.
"şuradaki tabelayı görüyor musun, normalde çıkmışlardı kasabadan ya, ama hala sürünün simgesi var, ve burası kasaba değil" heyecanla birbirlerine çakıp yerlerine oturdukları sırada onları izliyordum öylece. Furkan birkaç saniyeliğine olsa da tüm sorunlarını unutmuştu sanki, ama şuan da tekrardan yüzü düştü. Telefonuma gelen mesajla telefonumun ekranına baktım. Mesaj okuldan geliyordu.
"hepiniz okuldan bekleniyorsunuz, önemli bir duyurumuz var" hepsinin telefonu titredi sıra sıra. Hepsi mesajı okuyup birbirlerine baktı.
"gidecek miyiz?" yavaşça başımı salladım
"zorundayız, birsürü devamsızlığımız var" hepsi ayaklandı
"Ben Fırat amcaya not yazıyorum" Emir kağıda bişeyler yazarken odama çıktım hızla. Üstümdekileri çıkartıp altıma siyah bir kot şort giydikten sonra üstüme siyah, üstünde yazılar olan bir tshirt geçirdim. Saçımı açıp geri bizimkilerin yanına gittim
"hazır mısınız?"
"evet" hepimiz evden çıkıp arabaya bindik. Arkaya, Kerem, Doruk ve Furkan'ın yanına bindim. Sürücü koltuğunda Emir, yanına da Doruk binmişti. Okula gidiyorduk öylece. Saat sabahın dokuzuydu, bu saatte ne gibi bir duyuru olabilirdi ki?
"lan müdür ölmüş olmasın" Emir telaşla söylenirken Furkan atladı
"valla olabilir adam gidiciydi zaten" birlikte gülmeye başladık. Evet, gülebiliyorduk..
"var mısın ikiyüzon'a!" Doruk heyecanla Emir'e bağırıyordu. Bu fikri beni de heyecanlandırmıştı
"evet evet!" Emir hemen reddetti
"bu yolda olmaz bir ara boş yolda hızı ikiyüzon'a alırım" hayal kırıklığıyla arkama yaslanıp etrafımı izlemeye başladım. Gözüme hayattan bezmiş, hiçbirşeyi umursamayan Furkan çarptı. Onu anlayamazdık, onun psikolojisini anlamak çok zordu. Artık bir ailesi yoktu onun..
"geldik" hemen Aşşağı inip etrafıma baktım. Hiçkimse yoktu, sadece biz vardık. Hep birlikte bahçeye girip yürümüye devam ettik. Etrafımı inceliyordum öylece. Çok mu erken gelmiştik? Okula girip karanlık koridolarlarda önümü görmeye çalışıyordum.
"abi niye karanlık bu okul? Yok mu hiçkimse?"
"kimse var mı?" sesim koridorlarda yankılanırken aklıma çok korkunç bir fikir geldi. Olmamalıydı, bu olmamalıydı.. Korkuyla arkamı döndüğüm sırada hızla kapatıldı kapılar. Şok içinde bakakaldım öylece. Hepsi kapıya dönüp ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı, ve onların da kafasına dank etti.
"hayır ya!" Doruk birkaç küfür savururken kapıya doğru koşup hızla vurmaya başladım
"açın kapıyı!"
"aç kapıyı manyak!" Kerem gelip ellerimi tuttu, ve kendine çevirdi beni
"ne kadar vurarsan vur..boşuna.." sinirle ellerimi indirip bizimkilere bakıyordum
"ne yapacağız.."
"bilmiyorum" çaresizce etrafıma bakınıyordum öylece. Ve bir anda gelen cesaretle bağırmaya başladım
"çık karşıma! Eğer cesaretin varsa çık karşıma!" korkmuyordum. Hiçbir şekilde korkmuyordum. Buda bir oyundu ve ben korkmuyordum, hatta çıkmasını istiyordum karşıma. Çıksın ve konuşsun istiyordum. Ve Furkan'dan asla beklemediğim bir cümle çıktı ağzından, hepimizi şok eden o cümle..
"Allah'ın belası herif çık karşımıza!" hepimiz şok içinde Furkan'a bakıyorduk öylece. Arkadaşları için babasını karşısına almıştı, bizim için..
"Adnan mısın nesin! Çık karşımıza!" Doruk da bağırmaya başladı. Karanlık koridorda hiçbirinin yüzünü tanıyamıyordum, seslerini ayırt edebiliyordum sadece.
"ne yapacağız?" sesimde en ufak bir titreme bile yoktu. Gram korkmuyordum. Ne ellerim titriyordu ne vicudum. Akışa bırakmıştım artık, ne olursa olsun diyordum içimden, zaman bizi ya kurtaracak, ya da batıracaktı..
Koridordan gelen ayak sesleriyle bütün dikkatimi koridora verdim. Karşımıza soğuk bakışlarıyla Adnan çıktı. Dikildi karşımızda öylece
"karşınızdayım" ve o an kendimden bile beklemediğim birşey yaptım. Hızlı adımlarla ilerleyip büyük bir tokat attım adama. Hepsi arkamdan gelip beni çekiştirmeye başladı
"Selin!"
"bırak!" kolumu çekmeye çalışırken adam sinirle bize doğru döndü
"ne yaptığının farkında mısın?" gülümseyerek konuşmaya devam ettim
"evet, sana tokat attım" deliye dönmüşe benziyordu, ama bunu asla yansıtmıyordu. Belinden çıkardığı silahı anlıma yasladı Anında. Başımdan akan terler bir bir yere damlıyordu.
"siz geri çekilin, Selin kalsın"
"hayır!" Emir'in titreyen sesine acımasızca cevap verdi
"yoksa Selin ölür" hepsi yavaşça geri çekildi. Kafamdaki silahı tuttum hızla
"vur! Vur hadi"! Adam silahın namlusunu çekti hemen. Asla ama asla korkmuyordum. Arkadan telaşla bağırıyorlardı.
"baba!" Adnan denen adam geldiğinden beri ilk defa konuşmuştu Furkan.
"hadi!" gözleri gözlerime bakıyordu nefretle.
"vursana beni! Vur!" tetiği daha da Sıkıca kavradı parmağı, ben ise vurması için bekliyordum. O sırada üstümüzde sahne ışığı yandı. O gün ormandaki gibi yanan sahne ışığı. Sadece ikimizin üzerindeydi. Işık yanınca daha net görmeye başladım adamı.
"sıksana hadi! Ne bekliyorsun!" o an adamın gözü arkaya kaydı. Başımdaki silahı çekmeden arkama baktım hafifçe. Furkan'ın çaresiz gözleriyle bakışıyordu. Geri önümü döndüm hızla. Adam da tekrar bana baktı.
"sık! Sende kurtul bende!" ve tam o sırada hayatımı başıma yıkan, nefesimi kesen o olay gerçekleşti
"bırak kızımı!" koşarak koridordan çıkan annemi gördüm karşımda. Kanlı canlı annem vardı, karşımdaydı, nefes alıyordu, konuşuyordu, Yürüyordu. Annem yaşıyordu.. Adam başımdaki silahı hızla çekip anneme döndü
"sana gelme demedim mi!" sahne ışığı yerine herkesi aydınlatan normal ışık geldi. Şok içinde anneme bakıyordum öylece. Halisülasyon mu görüyordum ben? Delirmiş miydim? Yoksa gerçekten annem karşımda mı duruyordu?
"anne.." ağzımdan sadece tek bir kelime çıkabildi. Şuan ne olduğunu, ne hissedeceğimi, ne düşüneceğimi bile bilmiyordum.
"kızım!" annem bana doğru koşarken adam onu durdurdu.
"sarılamazsın!" adam annemi tutup ittirdiği sırada korkuyla bağırdım
"anne!" annemin gözünden yaşlar süzülmeye başladı
"derdin ne be adam! Almadın mı hırsını!"
"almadım, sen ve kocan ölene kadar da almayacağım. Ardından hepsini öldüreceğim" Tam o sırada babam geldi diğer koridordan.
"Zuhal.."
"Fırat.." birbirlerine duygulu duygulu bakarken araya girdim
"ne oluyor burada!"
"çocukları ve karımı bırak gidelim! Yapma artık manyak herif!" o an kafamda birşeyi netleştiridim.adamın derdini annem de biliyordu babamda. İyi ama nasıl..?
Hala annemin yaşadığının şokunda olduğum için söylediklerini zar zor duyuyordum.
"herşey senin yüzünden oldu!" babam sinirle atladı
"asıl senin yüzünden oldu!" kaşlarım çatılı bir ona bir ona bakıyordum. Sanki yaklaşıyorduk, herşeyi öğrenmeye yaklaşıyorduk. Adam hızla başını Furkan'a çevirdi. Şok içinde etrafına bakıyordu Furkan.
"anneni kim öldürdü, öğrenmek ister misin?" Furkan hiçbir tepki vermedi. Dehşet içinde babasına bakıyordu sadece
"annem..trafik kazasında öldü.." adam delirmiş gibi bir kahkaha attı
"hayır..annen öldürüldü" Furkan kaşlarını çattı anlamayan bir şekilde
"anneni var ya, bu adam öldürdü! " başım dönmeye başladı, vicudum öyle bir gerildi ki, sanki birdaha asla konuşamayacak gibi. Adamın işaret parmağı babamı gösteriyordu, benim babamı..
"n-ne?" Furkan şok içinde babama bakıyordu. Babam hüzünle bana baktı
"kızım..herşeyin bir amacı var..izin ver anlatayım.." ne yani doğru muydu..babam..Furkan'ın annesini mi öldürmüştü..
"ben eskiden polisim, bir gün karakoldayken bir kadın geldi yanıma, gözleri, kolları mosmordu. Bana kocamdan şiddet görüyorum dedi. Daha ben konuşamadan telefonu çaldı ve hemen ayrıldı karakoldan. O günden sonra o kadını görmedim. Aylar sonra bir gün evde oturuyordum, saat akşam 21:00 gibiydi. Zuhal Selini uyuturken uyuya kalmıştı. İkisi birden uyuyordu üst katta. Ben ise aşşağıda televizyon izliyordum. Kapı çaldı üst üste"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM OYUNU
Novela JuvenilKüçüklüğünden beri dört erkek ile büyüyen Selin'in, kendini dış dünyaya kapatmış, sadece dört arkadaşıyla takıldığı sıradan bir okul gününde ansızın başına gelen o olaydan sonra hayatı tamamen değişmiş, olaylar çok daha farklı bir hal almıştır. Eski...