27.bölüm "Yaşamak İçin Savaşıyorlardı"

27 3 0
                                    


(yazarın anlatımıyla)

Zaten hayat ne zaman onların istediği gibi gitmişti ki? Hep bir bela, hep bir üzüntü.. Sürekli olaylar oluyordu hayatlarında. Okula gidip gelen, aileleriyle tartışan, odalarından çıkmayan normal liseli gençler olmaktansa onlar çoğu şeyi kaybetmişti son aylarda..duymak istemediği şeyler duymuşlardı. Özelliklede Selin..bu güne kadar kardeşim dediği insanın ona aşık olduğunu öğrenmişti, ve diğerlerine yalan söylemek zorunda kalıyordu..daha başlarına ne gelebilir diye düşünürken şimdi de hayatlarını alıyordu evren onlardan. Şimdi bir mucize olabilir miydi? Hiç sanmıyorum..bu saatten sonra ne gibi bir mucize olabilirdi ki..
"aç şu kapıyı!"
"açamam!"
"ne demek açamam! Açacaksın bu kapıyı!" dışardan bir kadın sesi geliyordu, o gün adamı bacağından yaralayan sarışın kadın, bir de bütün bunları yapan o psikopat.
"açamam diyorum! Uzatma!"
"seni öldürürüm! Acımam öldürürüm!"
"önce hangimiz davranırsa!"
"delireceğim! Aç şu kapıyı!" ikiside birbirine bağırıp çağırırken zehirli dumanlar bizim altı kadersiz gencin içinde geziyordu, her saniye zehirliyordu onları..
"böyle bir şeyi kabul edemem!"
"edeceksin! Ben bile etmişken..sen de edeceksin!"
"senin kalbin yok be adam!"
"evet yok, kalbim yok benim!"
"sen nasıl bir manyaksın! Yanıyorlar lan içeride!"
"artık açmak istesemde açamam zaten, heryer alev altında!"
"su diye birşey var Allah'ın manyağı!"
"burada yok" kadın delirmek üzereydi, artık kaçış yolu yoktu, Yanıyorlardı..
"peki! Sen bilirsin!" kadın ateşlarin içine atlayı verdi birden, adam arkasından bağırıyordu
"manyak mısın!" kadının vicudu yanıyordu hafif hafif, önünde duran ateşlerden atlıyor, korkusuz bir şekilde ilerliyordu. En son kapıya geldi ve kilide bir silah sıktı, kapı açıldı yavaşça. Kadın içeriye dalıp kaşları çatılı bir şekilde onları izledi, buraya kadar gelmişti tamam ama şimdi ne yapacaktı? Nasıl çıkaracaktı onları ordan..itfaiye sesleri duyuldu evin dışından, kadın itfaiyeyi aramıştı zaten, bunu neden düşünememişti ki.. İtfaiye ekibi içeri dalıp hepsini çıkardı tek tek, bir kısmı da dışarıdan yangını söndürmeye çalışıyordu. Hepsini ambulansa yükledikten sonra etrafına baktı, adam kaçmıştı. Ama kendisinin vicudunda yanıklar vardı, o da uzaklaştı oradan.
"tansiyonu düşüyor!" aralarındaki durumu en kötü olan Doruk'du, en azından hiçbiri ateşle temas etmemişti. Hepsi ayrı ayrı ambulanslarla gidiyordu hastaneye. Bir anda Kerem sızlanmaya başladı, arkasından da öksürmeye başladı, doktorlar kaşları çatılı Kerem'e bakarken Kerem geli gibi öksürüyordu
"Kardeşlerim!"
"sakin olun, hepsi güvende!" Kerem'in yapabildiği tek şey ökürmekti, iki kelimeyi zar zor bir araya getiriyordu. Doğrulmaya çalıştı hafiften, ama doktorlar geri yatırdı Kerem'i
"sakin olun!"
"kerdeşlerim!" Kerem deliye dönmüştü, zabdedilemez haldeydi. Kerem dışında hiçbiri gözlerini açmamıştı, öylece baygın yatıyorlardı. Ağızlarında oksijen tüpleri, kollarında serumlar gidiyorlardı öylece, gittiklerinden haberleri bile yoktu..Kerem'den sonra ilk belirtiyi veren Furkan oldu, o da açtı gözlerini yavaşça. Öksürüyordu, deli gibi Öksürüyordu. Belki de tam onbeş dakika boyunca sadece öksürmüştür, sonunda zar zor sakinleşti.
"diğeri..İyi mi.." öksürmeye devam ediyordu
"hepsi gayet iyi, lütfen sakin olun" Furkan'ın gözlerinden süzülen yaşlar yatağa damlıyordu bir bir
"Ben iyiyim, beni bırakın arkadaşlarımla ilgilenin, lütfen!"
"Furkan bey hepinizle ilgileniyoruz, lütfen siz sakin olun!" öksürmeye devam etti. Yarım saat sonra hastaneye vardılar, kapılar tek tek açıldı, hepsi tek tek indi. Kerem oniki yıllık çocukluk arkadaşlarını öyle görünce mahvoldu, içi dört kez daha parçalandı..Furkan'ı gördü sonra, uyanmış öksürüp duruyordu, bu onu o kadar mutlu etmişti ki, en azından bir kişi daha kurtulmuştu..
"Furkan!" Furkan Kerem'e döndü zar zor, heyecanla doğrulmaya çalıştı
"Kerem!" yoğun bakıma geldiklerinde ikiside doğrulmaya çalıştı, ve doğruldular da
"biz iyiyiz, lütfen onlarla ilgilenin!"
"olur mu öyle şey!"
"olur!" ikiside kollarındaki serumu gösterdiler doktorlara, doktorlarda durumu kabullenip serumaları çıkarttı.
"size tekrardan bakacağız, şuan iyi görünüyorsunuz ama bakacağız" ikiside koşa koşa birbirlerine sarıldılar, yoğun bakımın ortasında sarılıyorlardı öylece. Bir süre öyle bekleyip birbirlerinden ayrıldılar, sonra hızla diğerlerinin yanına gittiler.
"kusura bakmayın ama temas edemezsiniz, vicutları zaten yeterince güçsüz, eğer en ufak bir mikrop kaparlarsa kaldıramıyabilirler" ikiside hızla geriye çekildi, ne kadar görmek isteselerde onların hayatları herşeyden önemliydi. Yoğun bakımdan çıkıp koridorda beklemeye başladılar. Kerem gözünden süzülen yaşlarla duvarlara vurmaya başladı, canının acıması umurunda bile değildi, delirmiş durumdaydı.. Bir kez daha kaldırdı o sert yumruğunu, duvara vurmak için süratle indirmeye başladı, bir el tuttu kolunu bir anda, duvara indirmeden koluna baktı önce, sonra da kolunu tüm gücüyle tutan Furkan'a. Furkan Kerem'i kolunu bırakmadan kendine doğru çevirdi, kolunu bırakıp iki eliyle iki omzunu kavradı.
"bana bak oğlum, kendine zarar vererek ataltamazsın, şuan uyanıksın, buda senin çok güçlü olduğun anlamına geliyor. Onlar da bizim kadar güçlü ve onlar da uyanacak, kalkacak yanımıza gelecekler, herşey çok güzel olacak, lütfen..güven bana" Kerem'in gözünden süzülen yaşların şiddeti daha da arttı, titreyen sesiyle konuşmaya başladı
"olmuyor abi işte..olmuyor"
"olacak, benim bu güne kadar hiç arkadaşım olmadı biliyor musun? Ve artık arkadaşlarım var, hem de beş tane. Ve ben bundan sonra sizi asla ama asla bırakmayacağım, söz" Kerem sessizleşi, Furkan'a sarıldı bir anda, sırtını ovuşturudu Furkan'ın gözyaşları içinde, sonra geri çekildi.
"gel şöyle otur" Furkan eliyle sandalyeleri gösterdi Kerem'e, Kerem'de başını sallayıp sandelyelerden birine oturdu, Furkan'da yanına oturdu. Yoğun bakımın önünde yan yana oturmuş bekliyorlardı öylece, ellerinden hiçbirşey gelmiyordu, en kötüsü de buydu zaten.
"ne kadar tuhaf, değil mi?" Kerem kaşlarını çatarak Furkan'a baktı, dediklerine anlam verememişti
"bir iki hafta öncesine kadar hiç arkadaşı olmayan sıradan bir çocuktum, ama şimdi yoğun bakımın önünde arkadaşlarımı bekliyorum. Hayat gerçekten sürprizlerle dolu.." Kerem önüne döndü hüzünle, birkaç ay öncesine kadar o da bu duyguyu tatmıştı. Hayatında gelişen olayların gelişme hızı şaşırtmıştı ilk zamanlar onu, ama artık sıradan olayları onun için. İçeride dört kişi de mücadele ediyordu hayatla, savaşıyorlardı, yaşamak için savaşıyorlardı.
"bunu yapan kişinin kim olduğunu çok merak ediyorum" Kerem başını kaldırıp Furkan'a baktı
"son zamanlarda yüzünü göstermişti, sonra tekrar göstermemeye başladı" Tam o sırada yoğun bakımdan bir doktor çıktı, ikiside hızlı adımlarla doktorun yanına gitti
"ne oldu!" doktorun ağzından çıkacak kelime onları o kadar korkutuyordu ki..
"çok zehirlenmişler, nefes almakta zorlanıyorlar. Şuan kesin birşey söyleyemeyeceğim ama herşeye hazırlıklı olun" Doktor yanlarından uzaklaşıp giderken kalakaldılar öylece. Beyinlerinde yankılanıyordu sürekli o korkunç cümle, herşeye hazırlıklı olun..herşeye hazırlıklı olun.. Yere, dizlerinin üstüne bıraktı kendini Kerem. Gözlerinden süzülen yaşlar yüz ifadesini değiştirmemişti, hala şok içindeydi. Furkan'da Kerem'in yanına diz çöktü hemen ağlayarak. Omuzlarını tuttu Kerem'in, ona destek verdi. Daha doğrusu destek vermektense ağlıyordu, ikiside ağlıyordu. Öylece koridorun ortasında ağlıyorlardı. Kerem'in dört arkadaşı da içeride yatarken o koridorda ağlıyordu, ama bu sefer tek başına değildi, yanında hayatına yeni giren ama hayatının bir parçası olan Furkan vardı, ve Furkan onları asla bırakmayacağına söz vermişti..
"onlarsız..onlarsız bir hayat..düşenemiyorum.." ağlamaktan zar zor konuşan Kerem'i tuttu omuzlarımdan kendine çevirdi Furkan ağlayarak, konuşmaya başladı
"öyle birşey düşünmene gerek yok zaten, kurtulacaklar"
"ama sadece biz kurtulduk,onlar.."
"onlar da kurtulacak" tekrar önüne döndü Kerem, ayağa kalkacak gücü yoktu artık, bu kadar şey çok fazlaydı ona, kim bilir daha neler bekliyordu onu.. İkiside biliyordu, bu saatten sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı..
"kalk hadi, böyle olmaz" ayağa kalktı Furkan zar zor, Elini uzattı Kerem'e, Kerem'de Furkan'ın elini tuttup zorla kalktığı ayağa, tekrar oturdular sandelyeye, beklediler öylece arkadaşlarını.. Kerem'in telefonunun çalmasıyla baraber telefonunu çıkartıp kulağına koydu
"alo? çok sevindim, tamam, yok iyiyim ben, görüşürüz" telefonu kapatıp cebine koydu, aslında o 'iyiyim' in arkasında birüsürü felaket saklıydı..
"kim?"
"okuldan aradılar, okul müdürü uyanmış, birkaç haftaya yürüyebilirmiş, o zaman açarlarmış okulu" ardından Kerem'in telefonu çaldı
"alo?, çok sevindim, anladım, iyi günler" telefonunu tekrar cebine koydu
"beni de okuldan aradılar, aynı şey için" Kerem başını sallayıp önüne döndü. Bir an için düşündü Kerem, eğer şimdi Furkan olmasaydı, kim olacaktı yanında? Böyle bir durumda kim destek olacaktı ona? Şöyle bir düşündü de, Furkan iyi ki vardı.. O an ne yapacaklarını bimiyorlardı, sadece ağlıyorlardı, başka ne yapabilirlerdi ki zaten..şimdi biri çıkıp bunların hepsi şakaydı dese kötü mü olurdu..sürekli bi oyunun içinde buluyorlardı kendilerini, sürekli bir olay, sürekli bir üzüntü, normal liseli gençler olmayı becerememişlerdi..bir doktor daha çıktı yoğun bakımdan, ikiside hızlı adımlarla doktorun yanına gitti
"ne oldu! Arkadaşlarım nasıl!"
"Can Doğan ve Emir Soykan çok riskli değil, ama Selin Keser ve Doruk Kara için tam birşey söyleyemiyeceğiz" gülümseyerek yanlarından ayrıldı, ikiside birbirlerine bakıp gülümsediler, en azından iki arkadaşı kurtulmuştu, burda birşeydi..
"diğerleri de kurtulacak..değil mi?" Kerem meraklı gözlerle Furkan'a baktı, büyük bir kararlılıkla yanıtladı Furkan
"evet, onlar da kurtulacak"

İNTİKAM OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin