Selamm Selin'in Askerleri^^
Artık size Selin'in Askerleri demeye karar verdim olur mu?? Yorumlarda belirtin <3
Bölüm sonunda oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn^^
___
"uyuyan güzel?"
"şş"
"Selinn!" gözlerimi açtığımda karşımda beni uyandırmaya çalışan Emir ile karşılaştım. Anlamsızca etrafıma bakıp yavaşça doğruldum
"günaydın"
"günaydın"
"formalarını yıkadı annem, hazırlan hadi" bana çekmeceden çıkardığı formamı uzattı, formayı alıp yan odaya geçtim. Üstümü değiştirip saçımı açtım. Tekrar Emir'in odasına geçtim.
"okuldan nefret ediyorum"
"yalnız değilsin" oturma odasında oturan Serap teyzeye gülümsedim
"görüşürüz"
"görüşürüz güzelim" evden çıkıp arabaya, Emir'in yanına bindim. Aklıma dün akşam balkonda oturmamız geldi, istemsizce bir tebessüm oluştu yüzümde. Çok güzel bir andı. Ama ben çok saçmalamıştım. Rezil olmuştum resmen! Saçmalama Selin, Emir'e mi rezil olacaksın! Ama çok mu
saçmalamıştım? Biraz tuhaf bir akşamdı dün. Saçma sapan şeyler yaşadım, hemde sebeplerini bilmeden. Kalbimin hızlanmaya başladığını hissettim. Son zamanlarda biraz tuhaftım sanki. On dakika sonra Doruk gilin evinin önünde durduk. Emir birkaç kere kornaya bastı. Evin kapısı açıldı ardından.
"tamam anne!" Doruk evden çıkıp arabaya bindi.
"senin gibi çantanın ben!" arkada çantasıyla Kavga ederken bize döndü
"günaydın"
"günaydın" Emir arabayı sürmeye devam ederken Doruk'a çevirdim başımı. Yanaklarımı sıkmaya başladı yavaştan.
"ne yapıyorsunuz?"
"iğrenç okula gidiyoruz"
"bu okula kim bulduysa ben onun anasını s-" Emir sözünü kesti
"sus oğlum sabah sabah" herkesi tek tek aldık evinden. Yarım saat sonra okulun önündeydik. Yavaşça arabadan inip etrafıma baktım. Bu sırada bizimkiler de indi arabadan. Bahçeye girdiğimiz sırada Furkan'ın sesiyle irkildim
"iyisiniz değil mi? Birşey yapmadı o herif!"
"evet evet, iyiyiz" yan yana dizilmiş sınıfa yürüyorduk öylece. Furkan'a söylemeli miydik teyzesinin o adamla bir işi olduğunu? Bilmese daha mı iyiydi? Hiçbir fikrim yoktu.
"nasıl kurtulduk oradan..bomba vardı.." teyzen seni çok seviyor Kerem. O olmasaydı bizde ölmüştük.
"bilmiyorum" o sırada aklıma yangında kaldığımız gelmişti. Tabii ya.. Bizi oradan da bu kadın kurtarmıştı. Yanımızda Furkan vardı çünkü.. Bu Oyunda o kadının oynadığı rolün ne olduğunu bilmiyordum ama, öğrenecektim.
"teyzem gelmeseydi sabaha kadar orada kalacaktık sanırım" gülümsedi. Teyzesi olmasaydı ölmüş olacağını bilmiyordu, bende bozmadım.
"Ben söz verdiğim zaman tutmamayı hep yenilgi olarak gördüm, ve hiçkimseye yenilmedim. Ve Size söz veriyorum ki sizi asla bırakmayacağım" Furkan'a bakıp gülümsedim. Beş kişi başladığımız savaşı altı kişi bitirecektik, ve bu bizim için sorun değildi. sınıfa çıkıp sıralara oturduğumuz zaman içim bir garip oldu. Aklıma yaşadığımız o kadar olay geliyordu. Ve çoğu da bu iğrenç okuldaydı. Ama ne olursa olsun geliyorduk bu okula işte, bizim farkımız da buydu..
"valla sırf bizi kaçırmak için okulu ayağa kaldıran o adama da helal olsun ne diyeyim" Doruk'a çevirdim başımı, bunun şakası olmaz dercesine bir bakış atıp gülmeye başladım. Aslında haklıydı.
"harbiden ya!" Furkan atladı söze
"başıma gelen en ufacık şeyde üzülür bir iki gün moralim bozuk gezerdim. Birde size bakıyorum da.. Başınıza gelen şeylerin hiçbir önemi yok aslında, asıl önemli olan birlikte olmanız..birlikte olduğunuz zaman herşeyin üstesinden geliyorsunuz zaten" Furkan'a bakıp gülümsedim. Haklıydı. Gülümseyebiliyorduk hala, gerçekten çok ilginçti. Çalan telefonum ile çantamdan telefonu alıp açtım. Arama yabancı numaradandı.
"alo?"
"kızım.." buz kesildim adeta
"b-baba?" o kadar özlemiştim ki ikisini de, ama sadece biri kalmıştı, ona da sarılamıyordum bile zaten.
"iyi misiniz? Herkes iyi mi?"
"iyiyiz baba! Sen iyi misin! Neredesin sen!"
"söyleyemem..ama unicornlar var burada" kaskatı kesildim. Ne konuşabildim, ne de haraket edebiliyordum.
"p-periler de var mı?"
"evet.." diye mırıldandı. "var.." hepsi kaşları çatılı bana bakıyorlardı. titreyen sesimle devam ettim konuşmaya
"kırmızı, sarı, yeşil?"
"kırmızı.." vicudum da titremeye başladı.
"en sevdiğin renk ne baba?"
"sarı.." heyecanla ayağa kalktım
"korkma tamam mı! Kurtaracağız seni!"
"kapatmam lazım.."
"görüşürüz!" telefonu kapatıp çantama koydum hızla.
"ne oluyor Selin!" hızla bizimkilere dönüp Anlatmaya başladım
"babam tehlikede! Eski şehirde bir depoda tutuluyor!" hepsi anlamayarak yüzüme baktı
"sana bunları o mu söyledi?" hayır dercesine başımı salladım
"bakın, babam küçükken bana bir masal anlatırdı sürekli. Perili orman diye bir masal. Ama ben her zaman masalı değiştirirdim. Unicornların ve perilerin gizli depolarda tutulduğunu, o yüzden depolara kimseyi girdirmediklerini iddia ederdim babama. O da doğrudur derdi. Ben ona neredesin diye sorduğumda söyleyemem, ama burada Unicornlar var dedi. Periler var mı diye sorduğumda evet dedi. Bu bir depoda olduğunu kanıtlıyor! Ama yerini açıkça söyleyememesi birinin onun başında beklediğini açıklıyor" hepsi heyecanla beni dinlemeye devam etti.
"küçükken annem gil ile sürekli oyun oynardık. Babamla takım olurduk genelde, annem tek olurdu. Eğer bir hayvan anlatacaksam kırmızı derdim ona, bu tehlikeli bir hayvan olduğunu gösterirdi. Bu bizim aramızda olan bir şifreydi. Eğer tehlikeli değilse yeşil, az tehlikeliyse sarı derdim. Ona kırmızı, sarı, yeşil diye sorduğumda kırmızı dedi. Bu da babamın tehlikede olduğunu açıklar" hepsi şok içinde bana bakıyordu. Telaşla devam ettim.
"eğer ona bir şehir anlatıyorsam renk sayardım. Aramızda anlaşmıştık. Her şehire bir renk vermiştik ve oyun oynarken renk söylerdim babama, o da bilirdi. En sevdiğin renk ne diye sorduğumda sarı dedi, sarı bizim aramızda Eski şehiri temsil ediyor" hepsi umut dolu gözlerle bana bakıyordu.
"sen..sen çok zekisin!" Emir heyecanla ayağa kalktığı sırada diğerleri de kalktı.
"oha diyorum, başka da birşey demiyorum!" hepsi heyecanla söylenirken Emir kesin bir yüz ifadesiyle konuşmaya başladı
"bu akşam Eskişehire gidiyoruz!" tamam derecesine başımı salladım. Sonra aklıma Furkan geldi. Teyzesine Eskişehir'e gideceğimizi söylerse mutlaka adamın haberi olurdu ve babamın yerini değiştirirlerdi. Furkan'a çevirdim başımı tereddüte. Emir olayı anlayıp Furkan'a döndü.
"ne teyzeme ne babana söylemek yok, hiçbirimiz söylemeyeceğiz, anlaştık mı?" Furkan başını salladı kesin bir yüz ifadesiyle
"Ben hallederim. Bu güne kadar hiç gizli iş yapmadım ama konu siz iseniz, kuralları çiğnemeye hazırım" Furkan'a gülümseyip tekrar sırama oturdum. Ben oturunca diğerleri de oturdu. İçim kıpır kıpırdı şuan. Yerimde duramıyordum, durmak istemiyordum. Aylar sonra babamı görebilme şansım vardı şuan. Nasıl yerimde durabilirdim ki! Bugün nasıl geçecekti kim bilir! İçim içime sığmıyordu. Herkesin ortasında bağırasım vardı. O kadar mutluydum ki, aylar sonra ilk defa bu kadar mutlu olduğumu hissediyordum. Gerçekten özlediğim bir duyguydu.. Bir an önce okul bitse de Eskişehir'e gitsem diyordum kendi kendime. Bugün uyuyamazdım da. Kafayı yemek üzereydim şuan! İçeriye giren fizik hocası için ayağa kalkıp geri oturduk, ardından hoca açıklama yapmaya başladı
"günaydın çocuklar. Birkaç hafta önce yaşadığımız olay korkutucuydu evet ama geçti gitti. Müdür bey şuan odasında işinin başında. Lütfen herkes rahat olsun. Kitaplarınızda yüzyirmialtı'ncı sayfayı açın" fizik kitabımı çıkarıp hocanın söylediği sayfayı açtıktan sonra arkama yaslanıp dersi dinlemeye başladım. Evet ben, dersi.. dinliyordum! Normalde uyurum ama bu sefer dinliyordum. Çünkü uyuyamayacak kadar heyecanlıydım şuan. Arkadan bir el deydiğini hissettim omuzma. Yavaşça arkamı dönüp bana seslenen Doruk'a baktım
"mutasyon felan mı geçirdin ben mi şizofrenim? Uyumak yerine ders mi dinliyorsun şuan?" gülümsedim
"evet, ders dinliyorum" önümü dönüp hocayı dinlemeye başladım. Normalde Kerem en arka sırada tek otururdu. Biz önden bir arkada Emir ile, bir arkamızda Doruk ve Can, en arkada tek başına Kerem otururdu. Biz ona her gün değiştirelim, Her gün biri tek otursun dedikçe itraz ederdi. O tek oturmak istiyormuş da, rahat rahat yayıla yayıla ders dinlemek istiyormuş bilmemne. Ama artık yanında Furkan oturuyordu. İki sıra arkamdaki Kerem'e seslenip gülümsedim.
"ne oldu Kerem? Yayılıyor musun?" gözlerini kıstı hafifçe
"komik mi?"
"evet!" gözlerini devirdi
"yanımda Furkan olması sıkıntı mı diyorsun yani?" tek kaşını kaldırıp bana baktı hafiften gülümseyerek.
"ortalığı karıştırmaya çalışma, öyle demek istemediğimi sende biliyorsun!" gülümsedi. Furkan atladı söze
"biliyorum biliyorum, Kerem anlattı bana" gülümseyerek bana baktığı sırada bende ona gülümsedim,ardından önümü döndüm. Arkası dönük tahtaya birşeyler yazan hocaya bakıyordum öylece. Onbeş dakika sonra Zil çaldı. herkes çıktı sınıftan koşarak, sadece biz kaldık.
"sonunda bitti ya, şükür namazı kılıcam şurada!" Doruk'a gülümsedim.
"Can makyaj mı yaptın sen?" Can Doruk'a bakıp ifadesini hiç bozmadan konuşmaya başladım
"aynen bende diyorum ne zaman fark edecekler. Rimel felan sürdüm biraz, alnık da var şuralarda" gülümsedim hafiften
"ne bileyim abi vampir gibi gözüküyorsun, baksana bembeyazsın"
"harbi mi lan"
"evet" Can yüzünü incelerken gülümsemeye devam ediyordum. Gerçekten hayatın bana verdiği en mükemmel şeylerden biriydi onlar. Her an yanıma olan mükemmel kişiler. Kerşete düşmediğimi düşünüyorum da, kabus gibi birşeydi bunu düşünmek. Onlar yok, anılarımız yok.. Gerçekten kabus gibiydi. Ama şuan onlar var, ve her daim yanımda olacaklar. Sanki hayat bizi bir arada tutuyordu. Ne olursa olsun hiç ayırmıyordu bizi. Sanki biz doğmadan önce kaderlerimiz bizim beraber olacağımız şekilde kurgulanmıştı. Herşey bunun üzerine kurulmuştu. Sanki ruhlarımız biz doğmadan önce de tanıyordu bizi. Bazı ruhlar evvelden aşinadır birbirine.. Zilin sesiyle herkes doluşmaya başladı. Bağırış sesleri artıyordu. Birkaç dakika sonra edebiyat hocası girdi sınıfa. Hiç uzatmadan dersi anlatmaya başladı direkt. Ben ise arkama yaslandım tekrar. Hocanın dediklerini dinlemeye başladım bir bir.
"iki hafta önce romeo ve juliet'i okumanızı söylemiştim, okudunuz bu?" bazıları evet bazıları hayır diyordu. Bizim ise öyle bir ödev olduğundan bile haberimiz yoktu.
"hocam çok güzel yaa, ne kadar romantik değil mi!" başımı o gün Emir'e gelip akşam birşeyler yiyelim mi diyen kıza, Aleyna'ya çevirdim. Şımarık şımarık konuşuyordu. Gözlerimi devirip hocaya döndüm. Hiç sevmezdim böyle aşklı meşkli şeyleri, anlamazdım da. Çok romantik şeylere gelemezdim ben.
"aynen Aleyna'cım. Peki sevdiğin birisine açılmak için ona ne söylerdin?" salak salak saçıyla oynamaya başladı.
"gel seninle romeo ve juliet olalım derdim" sıkıntılı bir nefes verip arkama yaslandım.
"çok ince bir düşünce Aleyna'cım, peki Caner sen ne söylerdin?"
"valla hocam açıkçası kimseyi sevmiyorum, sevmem de. Onun yerine yemek yemeyi tercih ederim. Çünkü insanlar sizi üzer, ama yemekler asla!" sınıftaki herkesden kahkahalar yükseldi. Bende gülümsediğim sırada hoca ile göz göze geldik.
"peki Selin'cim sen?" şaşırarak hocaya baktığım zaman kendimi kasmamaya karar verdim. Doğal davransam daha iyi olacaktı, olmadığım biri gibi süslü püslü sözler söylemeye gerek yoktu.
"valla hocam benlik şeyler değil bunlar. Kimseyi sevmedim sevmem de. Ama eğer diyorsunuz ki illa birisini sevdim birşey demem lazım gidipte gel romeo ve juilet olalım demezdim. Bir başkasını taklit etmektense gel seninle kendi hikayemizi yazalım derdim. Çünkü ben orijinal şeyleri daha çok seviyorum.ben her zaman kendi hikayemi yazarım" sınıftan yükselen oo seslerini susturmaya çalışan hoca en son sesini yükseltmek zorunda kaldı. Başımı Emir'e çevirdiğimde bana gülümseyerek bakıyordu.O sırada gözümün ucuyla Aleyna'ya baktım, baya bozulmuş görünüyordu. Bu çok hoşuma gitmişti. Hafiften gülümseyip hocaya döndüm.
"son olarak Emir, sen?" Emir hiç duraksamadan yanıt verdi
"elini tutup kalbime koyardım. Bak ne kadar hızlı derdim.kalp atışımı hızlandıran şeyin o olduğunu söylerdim ona. Hayatımın sonuna kadar birlikte olmayı değil, hayatım olur musun diye sorardım ona" utanmış bir ifadeyle Emir'e baktım, o sırada aklıma haftalar önce söylediği şeyler geldi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM OYUNU
Teen FictionKüçüklüğünden beri dört erkek ile büyüyen Selin'in, kendini dış dünyaya kapatmış, sadece dört arkadaşıyla takıldığı sıradan bir okul gününde ansızın başına gelen o olaydan sonra hayatı tamamen değişmiş, olaylar çok daha farklı bir hal almıştır. Eski...