"selinn uyan hadi be kızım!"
"alooo dünyadan selin'e"
"ya selin Kerem durduk yere ağlayıp duruyor. Ne oldu diye sorunca da ağlıyor. Uyan da kurtar bizi" bu seslerle gözlerimi açtım hafiften. Üçü de birşeylerle uğraşıyordu, Kerem ağlıyordu. Emir yoktu
"günaydın" diye mırıldanıp doğruldum
"ne oldu Kerem?" Kerem daha da şiddetli ağlamaya başladı
"boşluktaymış, dizi izlemiş" Aslında Kerem'in bu yüzden ağladığını tahmin ettim. ama son zamanlarda başımıza birsürü şey geldiği için belki de Emir'in vurulmasına ağlıyor diye düşündüm.
"ağlama ya" Kerem bana döndü hafifçe
"nası ağlamayim ya, en sevdiğim karakter öldü!" kıyamam dercesine bir bakış atıp ayağa kalktım
"Emir nerde?"
"gelmiyecek bugün" tamam dercesine başımı sallayıp aşşağı indim. Onlar da peşimden indi.
"günaydın anne"
"günaydın kızım"
"bugün kahvaltı yapmıyacağım"
"olur mu öyle şey!"
"olur, okulda yerim"
"iyi tamam sen bilirsin" anneme gülümseyip bizimkilere döndüm.
"ben elimi yüzümü yıkayıp geliceğim, zaten formayla uyumuşum."
"tamam bekliyoruz biz" merdivenlerden ağır ağır çıkıp lavaboya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Geri aşşağıya indim.
"hadi çıkalım" hepsi peşimden geldi. Arabaya Kerem'in yanına arka koltuğa oturdum. Sürücü koltuğunda can, yanında da Doruk vardı. Kerem boş bakışlarla dışarıyı izliyordu
"takma kafana çok, gerçekte ölmedi zaten" ağlamaya başladı
"dizide öldü ama seloş"
"gerçek değil ki zaten"
"anlayamazsın" diye mırıldandı. Başımı Kerem'in omuzuna yaslayıp camdan dışarıyı izlemeye başladım
"abi çok saçma ya, gerçek olmayan şeyler için ağlanır mı"
"sen ne anlarsın Doruk!" Kerem hep böyleydi,dizi izler sonra boşluğa düşerdi.
"abi başka bir diziye başlarsın sende" Kerem Can'a döndü sinirle
"bunun üzerine nasıl diziye başlayabilirim! Bu ihanet olur!" hafiften gülümsedim. Çok kafasına takıyordu böyle şeyleri
"abi ne ihaneti saçmalama" Doruk haklıydı. Başka bir diziye başlamanın neresi ihanetti?
"ya siz ne anlarsınız, başrol öldü ya başrol!"
"tamam işte! Geri dirilir o merak etme, başrol ölse dizi biter!" Doruk'un lafına hafif gülümsedim. Kerem yine ağlamaya başladı
"dizi bitti zaten!" kahkaha atmamak için zor tutuyordum kendimi.
"abi bu da nasıl diziymiş ya!" Doruk'un cümlesine kıkırdayıp başımı kaldırdım. Bir süre sonra okula vardık
"inin hadi, geldik yine bu iğrenç yere" Doruk haklıydı. Burayı görür görmez aklıma dün gece geliyordu. Buraya gelmek istemiyordum artık, ama mecburdum. Çünkü annem gile birşey söyleyemezdim. Arabadan inip okulu inceledim. Derin bir nefes alıp içeri girdim. Onlar da arkamdan geldiler. Okulun bahçesine girer girmez Ege'yi gördüm, bana doğru koşuyordu
"selin!" nefes nefeseydi. Diğerleri de çok ciddileşmişti
"ne oldu?" diye sordum meraklı gözlerle
"dün okulda ne oldu? Yangın çıktı mı gerçekten?" bir yalan üretmem lazımdı. Yalan üretme hızımı bir görseniz!
"bilmiyorum, ben de çıktım" hafiften teleşlandım
"tamam" sırıttı
"Emir nerede?" sanane ya sanane!
" hasta olmuş" gülümsedi
"anladım, nesi varmış?" ya niye bu kadar merak ediyosun niyee!
"başı ağrıyormuş"
"abi sanane çocuktan" Doruk aklımı okudu resmen. Ege bana döndü merakla.
"aralarından biri sevgilin mi?" dondum kaldım öyle. Ne sevgilisi? Ne saçmalıyor bu!
"hayır tabikii!" bu çocuk gerçekten gerizekalı
"güzel" at gibi sırıtıyordu birde!
"sanane lan!" Kerem'in bağırışıyla sinirlenip hızlı adımlarla sınıfa doğru yürümeye başladım. Diğerleri de peşimden geliyordu.
"muhattap olma ya şu çocukla!" sıralarımıza oturduk. Bu sefer yanıma Can oturdu. Sarı saçlı, mavi gözlü matematik hocamız girdi içeriye.
"günaydın, çocuklar dün okulda yangın çıkmadı. Kim bastı bilmiyoruz, öğrenmeye çalışacağız bir bilgisi olan lütfen söylesin"
Bir psikopat sizi okuldan çıkarıp bizimle oyun oynamak için bastı.
"matematikten birşey anlamıyorum zaten, biraz uyuyacağım ben" Can gülümsedi. Kollarımla yastık yapıp başımı koydum, hafiften gözlerim kapandı.
"selin, zil çaldı hadi" Can'ın sesiyle gözlerimi açtım hafiften.
"Hangi dersteyiz?"
"matematik dersi bitti, üçüncü derse gireceğiz şimdi" doğruldum
"lan çok tatlı olmuşsun, yanağın kıpkırmızı olmuş" Doruk'a dönüp hafiften gülümsedim
"Ben hep tatlıyım" gülümsedi
"orası doğru" gülümsedim. Ayağa kalktım
"kantine mi gitsek?" diye mırıldandım
"olur" hepbirlilte sınıftan çıkıp bahçeye indik. Ağır ağır kantine yürümeye başladık.
"ne alayim size?"
"çukolata" diye mırıldandım
"cola"
"kraker"
"tamam hadi gittim ben" Doruk hızla kantine gitti ve sıraya girdi. Bizde masalardan birine oturduk. Koridorun başından gelen sesle başımı kaldırıp o yöne doğru baktım
"Doruk, Kerem, Can benim odama gelin" bağıran müdürdü
"abi yine ne ya!"
"Doruk gel bi" ağır ağır müdürün yanına gittiler, müdür onları alıp odasına götürdü. Neden götürdü bilmiyordum ama çok sıkılmaya başlamıştım. Aniden Ege gelip oturdu masaya
"sonunda ya!" boş gözlerle Ege'ye baktım
"senin derdin ne?" kaşlarımı çatarak Ege'ye bakıyordum
"sensin" diye mırıldandı. Yüzüne hala kaşlarım çatık bakmaya devam ediyordum
"bugüne kadar hiç sevgilin olmadı değil mi?" ona ne!
"sana ne?" gülümsedi
"olmadı..çünkü seni rahat bırakmıyorlar"
"bende çok meraklıyım zaten sevgili yapmaya!" gülümsedi. Sessizlik
"neyse ben gideyim, gelir şimdi seninkiler" gülümseyip yanımdan ayrıldı. Bu çocuğun derdi neydi benimle? Öylece kalakaldım masada tek başıma. onbeş dakika sonra üçü birden Yanıma geldi
"ne olmuş?"
"ödevleri eksik yapıyormuşuz felan" gözlerini devirdi Can. Zil çaldı, ayağa kalkıp sınıfa doğru ilerlemeye başladık. Sınıfa varıp sıralarımıza oturduk. Bir çocuk gülerek sınıfa girdi
"ders boş! Maç yapalım" bizimkiler dışında bütün erkekler çıktı dışarıya. Kızlar da ağır ağır çıktı. sınıfta sadece biz kaldık derken arka sıralardan bana gülümseyen Ege'yi gördüm. Gözlerimi devirip önüme döndüm. "Bu son ders zaten, gidelim mi?" hepsi dünden razı gibi ayağa kalkıp çantalarını aldılar. Bende çantamı alıp kapıya doğru ilerledim.
"yarın okuldan ayrılıyorum" aynı anda kafamızı Ege'ye doğru çevirdik. Kaşlarımı çatarak ona baktım
"istanbuldan taşınıyoruz, söylemek istedim"
"görüşürüz.." diye mırıldanıp sınıftan çıktım.
"Emir'in yanına gidiyoruz değil mi?" hepsi başını salladı. Aynı şekilde bindik arabaya. Kafamı cama yaslayıp etrafımı izlemeye başladım. Artık korkmaktan çok sıkılmıştım. Kapı kilitlenir mi, not gelir mi, yangın çıkar mı. Sürekli korkarak yaşamaya başlamıştım hayatı, ve ben bu durumdan aşırı yorulmuştum. Yolculuğu etrafımı izleyerek geçirmiştim.
"geldik" ağır ağır arabadan inip kapıya doğru ilerledim, zili çaldım. Kapıyı annesi açtı
"hoş geldiniz çocuklar" serap teyzeye
gülümseyip içeri girdim, diğerleri de arkamdan geldi.
"Emir!" Emir oturma odasında gülümseyerek bana bakıyordu. Yanına gidip sarıldım.
"ah!"
"eyvah! Çok pardon unutmuşum ben" hemen geri çekildim, gülümsedi.
"birşey olmaz"
"ooo kardeşim!" içeri dalıp koltuklara oturdular bir bir.
"birgün görmeyince bile özlüyorum seni!" gülümseyerek yüzüne baktım, o da hafiften gülümsedi.
" bana bak Emir, eğer birdaha böyle kalbin felan durursa öldürürüm seni ha!" gülümsedi
"tamam.." diye mırıldandı. yanaklarını sıkıp arkama yaslandım.
"yemek mi söylesek?" bu fikir baya hoşuma gitmişti
"ayy evet ya, Can senin sesin güzeldir bir hamburger söylesene" Can bana dönüp tamam dercesine başını sallayıp telefonunu çıkardı
"alo, bize beş menü, tamam olur adresi vereyim ben" Can telefonla konuşurken ben Emir'in yanaklarını sıkıyordum. Can telefonu kapattı. Ve tam o sırada oturma odasının camından içeriye birşey düştü. Hepimiz kafamızı o yöne çevirdiğimizde korkudan titremeye başladığımı hissettim.maşayla tutturulmuş bir kağıt.. Ağır ağır gidip kağıdı maşadan ayırdım ve sesli okumaya başladım
Emir iyileşti, herşey çok güzel zannediyorsunuz değil mi? Herşey gitgide daha da kötü bir hal alıcak.ve siz tam herşey bitti derken bu oyun daha da güçlenicek. Ve bu oyunun sonunda siz kaybedeceksiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM OYUNU
Ficção AdolescenteKüçüklüğünden beri dört erkek ile büyüyen Selin'in, kendini dış dünyaya kapatmış, sadece dört arkadaşıyla takıldığı sıradan bir okul gününde ansızın başına gelen o olaydan sonra hayatı tamamen değişmiş, olaylar çok daha farklı bir hal almıştır. Eski...