Gözlerimi açıp saate baktım, 14:00 olmuştu saat. Çok fazla uyuyordum son zamanlarda, ama hala yorgun hissediyordum kendimi. Hafiften etrafıma baktığımda gördüğüm manzara karşısında dona kaldım öylece. Hayattaki herşey durmuştu sanki o an, kalbim bile durmuştu resmen. Kafamdaki herşey susmuştu. Ne olduğuna anlam bile veremiyordum. O an ölmüştüm, gerçek anlamda ölmüştüm. Yerde kanlar vardı, odada hiçkimse yoktu. Hemen doğrulup yere bakmaya devam ettim, kilitlenmiş kalmıştım. Zaten hayat her zaman zorluklar çıkarmaz mıydı karşına, her darbede öldürmezmiydi seni. Zar zor ayağa kalkıp bağırmaya başladım, deli gibi bağırıyordum. Duyan kimse yoktu işte, sıkıntı da oradaydı..
"nerdesiniz!"
"Emir"
"Doruk!"
"Kerem!"
"Can!" gözlerimden süzülen yaşlar etrafımı bulanık görmemi sağlıyordu. Etrafı iyice incelediğimde Emir'in telefonunu buldum, kanlar içindeydi
"Serap teyze!" delirmek üzereydim. Başımı ellerimin arasına alıp bağırıyordum öylece.
"hayır! hayır! hayır!" ölmek istiyordum, tam şuan tamamen yok olmak istiyordum. Bağırırken duvara yapıştırılmış kanlar içinde olan postit dikkatimi çekti, korkuyla gidip okumaya başladım
Sana daha önce onlarsız yaşamaya alışmanı söylemiştim. Artık onlar yok. Deliriyorsun, ve bu benim çok hoşuma gidiyor Selin Keser
Tekrar bağırmaya başladım, delirmiş gibi bağırıyordum, delirmiştim de..
"lütfen olmasın! lütfen olmasın!" delirmiş haraketler sergilerken aklıma Serap teyze geldi. Hemen kapıyı açıp mutfağa gittim, masanın üzerinde bir not vardı
Çok erken uyumuşsunuz o yüzden not bırakmak zorunda kaldım. Ben teyzenlere gideceğim ayağı kırılmış kocasıda iş için şehir dışında sürekli, o yüzden ben bakacağım ona.uyanınca ararsınız beni. Baban da antalyadan İstanbula gelecekti ya, iptal oldu, işi çıkmış. Kafanıza göre takılın siz
Serap teyzenin notunu masaya bıraktıktan sonra anahtarı aldıp evden çıktım. Ağlayarak etrafımı izliyordum öylece. Hiçkimsem yoktu şuan, dünyada bir hiçtim..
Ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Bu oyuna şahit olan tek kişi Furkan'dı, ona gidecektim.. Ne araba kullanmayı biliyordum, ne yolu. Öylece kalakalmıştım yolun ortasında. Aklım o kadar durmuştu ki aramak yeni aklıma gelmişti. Cebimden telefonu çıkarıp sınıf grubundan Furkan'ın numarasını bulup aradım
"alo?, ben Selin,attığım konuma gelir misin? Gelince anlatırım" Furkan'a konum atıp cebime koydum telefonu, kaldırıma oturup beklemeye başladım. Öyle bir ağlıyordum ki bütün organlarım yerinden çıkacaktı resmen. Hayat her zaman beni buluyordu böyle belalara, belaları kendime çekiyordum resmen. Titreyen ellerime saçlarımı çekiştirmeye başladım, nefes alamayacak hale gelmiştim. Neredeydi benim süper kahramanlarım? Süper kahramanlar ölür müydü? Hayır, süper kahramanlar ölmezdi.. Onbeş dakika sonra bir araba durdu önümde, koşa koşa yanına gidip anlatmaya başladım
"arabaya bin, anlatıcam herşeyi!"
"Selin ne oluyor!" arabanın ön koltuğuna ilerledim hızla, o da yanıma oturdu.
"okula sür" ağlamaktan zar zor konuşuyordum.
"anlat artık Selin!" hiç düşünmeden anlattım herşeyi. Uzun uzun, her detayıyla.şokla dinledi beni. arada bir o da yorum yaptı.
"inanamıyorum ya!" ağlayarak konuşmaya devam ettim
"ilk başlarda bende inanamıyordum, ama artık gerçek olduğunu biliyorum."
"ne çeşit bir manyak lan bu!" bir bilsem Furkan, bir bilsem..
"okulda olduklarından emin misin?"
"hayır, ama olabilirler" okulun önünde durduğumuzda koşarak okula girdim, Furkan da arkamdan koşuyordu. Kimse yoktu okulda, müdür olayından dolayı tatildi. Ben koşuyordum, arkamdan Furkan koşuyordu. Ne kadar güçsüz olsamda onlar için herşeye değerdi. Yavaşça bacaklarımın kendiliğinden durduğunu hissettim, benden bağımsız haraket ediyorlardı resmen. Benim artık kendimi taşıyabilecek gücüm bile kalmamıştı. Aniden Furkan geldi koşarak, elimi tutup koşmaya devam etti. Bende onunla koşuyordum, yan yana koşuyorduk öylece
"pes etme!" diye bağırdı
"bunun üstesinden geleceğiz, birlikte" diye ekledi. koşarak okula girdiğimiz sırada çok korkunç bir manzara karşıladı bizi. Duvarda koskoca YANLIŞ ADRES yazıyordu. Ağlayarak Furkan'a baktım, sinirden deliye dönmüşe benziyordu
"ne lan bu!" bana döndü hayal kırıklığıyla
"başka nerede olabilirler?" üzüntüyle hayır der gibi başımı salladım
"b-bilmiyorum!" sinirle ellerini saçlarına götürüp etrafı inceledi.
"sikerim böyle işi!" Nereye gitmiş olabilirlerdi..
"ölmek istiyorum artık!" başımı ellerimin arasına alıp ağlayarak başıma vuruyordum. Furkan kollarımı tutup yüzüme bakarak konuşmaya başladı
"nerede olurlarsa olsunlar, onları bulacağız. Birdaha ölmek istiyorum diye birşey duymuyacağım. Bugüne kadar birsürü şeyin üstesinden gelmişsin, bunuda atlatacaksın. Ve bu sefer yanında ben olacağım"
"neredeler peki!" kollarımı bırakıp etrafına baktı.
"bilmiyorum, ama bulacağız" hayatımda hiç onlardan ayrı kalmamıştım, bu çok iğrenç bir durumdu. Hayat her zaman sevdiklerimizi alırdı elimizden, bu yazılı olmayan bir kuraldı.
"şimdi arabaya gidiyoruz, karar veririz nereye gideceğimize" başımı tamam derecesine sallayıp arabaya doğru koştuk, koşuyorduk çünkü kaybedecek zamanımız yoktu.
"bir dakika" Furkan arabanın camındaki postiti alıp okumaya başladı, sonra bana uzattı şok içinde
Üzgünüm Furkan ama artık sende bu oyunun içindesin, yaşama şansın yok
Şok içinde Furkan'a çevirdim kafamı, sinirli bir şekilde bana bakıyordu
"b-ben özür d-dilerim" hepsi benim hatamdı, eğer Furkan'a hiç haber vermeseydim o da normal insan gibi yaşayabilecekti.
"Özür dilenecek hiçbirşey yok. Gerekirse bu oyunun içinde olurum ama sizi kaybetmem. Hayatımda ilk defa arkadaşım oldu benim, ve şimdi gidip arkadaşlarımı bulacağım. Seninle beraber" ona tamam dercesine başımı sallayıp Hemen ön koltuğa bindim, yanıma da Furkan bindi. Hala ağlıyordum, ağlamamak için hiçbir sebep yoktu. Ağlamaktan başka hiçbirşey gelmiyordu elimden.
"aslında bizi kaçırdığı bir ormanlık alan vardı, anlatmıştım zaten sana. Orada olabilirler, ama neresi bilmiyorum"
"tarif edebilir misin bana?"
"ahşap bir ev vardı böyle, içinde birsürü mobilya vardı. Koltukları beyazdı. Dışarısında da kurumuş yaprak vardı birsürü" kaşları çatılı bana baktı
"orası babam amerikaya gitmeden önce sürekli gittiğimiz yer. Aynı orası gibi tanıttın. Belki de orasıdır, gidip bakalım bi" büyük bir umutla Furkan'a baktım, o kadar mutlu olmuştum ki, ama üzüntülerim mutluluğumu bastırıyordu. Öylece ilerliyorduk arabayla. Onları bulmak için herşeyimi verirdim. Hava hafiften kararıyordu, biz yollarda geziyorduk öylece..
"şimdi onları bulacağız, lütfen sakin ol biraz"
"olamıyorum işte, aklıma birsürü şey geliyor. Ya başlarına birşey geldiyse? Ya acı çekiyorlarsa?"
"bunları düşünme, herşeyin en olumlusunu düşün"
"zaten birkaç ay öncesine kadar öyleydim, yaşama sevincim öldü ilk baş, sonra ruhum, şimdi de bedenim ölmeye başlıyor.." sessizlik oldu. Ses çıkarmıyordum ama Gözlerimden yaşlar süzülüyordu hala, dışarıdan suskun gözüküyordum ama içim kan ağlıyordu. Amacı bana acı çektirmekti, ve başarıyordu da. Acı çekiyordum, hissedebildiğim tek duygu acıydı artık..
" en kısa zamanda yüzleşmek istiyorum o şerefsizle"
"Ben derdini öğrenmek istiyorum artık,
Yüzleştim de ne oldu? Hiçbirşey öğrenemedim, ne adamla ilgili ne de neden yaptığıyla" sessizlik oldu. Öylece ilerliyorduk arabada. Olayların nasıl bu kadar hızlı geliştiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Birkaç ay önce okula beraber gittiğim insanları şu anda hayatıma birkaç gün önce giren bir çocukla arıyordum, hayat gerçekten sürprizlerle doluydu. Bana hayatımda verilen en mükemmel hediyeydi onlar, biz bugüne kadar hiç ayrı düşmemiştik, onlardan ayrı düşmek çok korkutucu bir duyguydu. Artık nefes almak bile zor geliyordu bana. Ölsemde kurtulsam diyordum içimden. Küçükken ölümden korkan kız, o gün ölmek için Allah'a yalvardı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM OYUNU
Teen FictionKüçüklüğünden beri dört erkek ile büyüyen Selin'in, kendini dış dünyaya kapatmış, sadece dört arkadaşıyla takıldığı sıradan bir okul gününde ansızın başına gelen o olaydan sonra hayatı tamamen değişmiş, olaylar çok daha farklı bir hal almıştır. Eski...