37.bölüm "savaş bitmişti, ruhlarımız özgür kaldı.."

22 3 0
                                    

Selam Selin'in binlerce askerii^^

Bol eğlenceli ve duygusal bir bölüm ile karşınızdayım

Bölüm ile ilgili yorumlarınızı yazmayı unutmayın :)

İyi okumalar dilerimm <33

____

Yağan yağmur şiddetini artırırken annem gile ne diyeceğimi düşünüyordum. Ne diyebilirdim ki anneme? 'anne biz istenbul'dan kaçıyoruz da haberin olsun' mu diyeyim anneme. Hava hafiften aydınlanıyordu. Üzerime çöken uyku ile bedenimin ağırlaştığını hissettim. Telefonumu çıkarıp annemi aradım
"bir yerden başlayalım bakalım"
"alo?"
"kızım neredesin sen deli etme beni!"
"anne sakin ol bir, ve beni iyi dinle. İstanbul'dan çıkmak zorundayız ve şuan istanbuldan çıkıyoruz ve yanımızda bir büyük var bana güvenebilirsin. Hangi şehire gittiğimizi söyleyemem yoksa peşimden gelirsiniz ama bana güvenmek zorundasın. En yakın zamanda görüşeceğiz seni çok seviyorum"
"Selin ne diyorsun kızım sen!"
"kapatmak zorundayım,görüşürüz" isteksizce telefonu kapatıp dikiz aynasından Betül'e baktım.
"sahi,nereye gidiyoruz?"
"İzmir'e" cidden şaka gibiydi. Doğup büyüdüğüm şehri terk etmek ne kadar zor olsa da, buna mecburduk.hepsi ailesini arayıp bahane uydurdular. Yepyeni bir hayata doğru gidiyorduk, kim bilir neler bekliyordu bizi.. Ne kadar süre boyunca ailemden uzak kalabilirdim bilmiyorum ama, herşeyin en iyisi uzaklaşmaktır bazen. Kendimizi soyutlayıp kenara çekilirsek, belki de biter herşey,bu oyun sona erer, ve birdaha asla hatırlamayız.

(10 saat sonra)

"böbreğim çıktı benim, ne zaman varırız?" kadın Can'ın söylenmelerine gülerek yanıt verdi
"geldik bile" hava yavaştan aydınlanmış, güneş doğuyordu.araba yavaşça bir villanın önünde durdu. Etrafta sadece birkaç villa daha vardı. Arabadan inip villayı incelemeye başladım. Villa iki katlı, bahçeli, çok lüks bir villaydı. Ve sanırım aynı zamanda yeni evimizdi. Hepimiz yavaşça eve doğru yürüdük. Kadın evi açar açmaz evden çeşit çeşit gelen çiçek kokuları yüzüme çarpıyordu. Mükemmel bir koku vardı evde. Hepimiz içeriye girip etrafımızı incelerken gözüme Betül ve Furkan'ın olduğu bir fotoğraf çarptı.
"şuraya oturabilirsiniz" kadın eliyle büyük bir L koltuğu gösterdi. Hepimiz yan yana dizildik koltuğa.
"şimdi adamlarımı arayacağım evinizden lazım olan şeyleri getirecekler gizlice, ne istersiniz?" hemen söze atladım
"ceket" kadın anlamsızca bana baktı
"dolabımda küçük çocuk ceketi var bir tane, üstünde biraz kan var, onu istiyorum" Kadın kaşlarını çattı
"kan mı?"
"evet, uzun hikaye" kadın bir anda aydınlanmış gibi gülümsedi
"şu tanıştığınız gün Emir'in sana bağladığı ceket.." bu sefer anlamayan taraf bendim
"siz..?"
"Furkan anlatmıştı bana heyecanlı heyecanlı, ayrıca Emir ile senin de çok yakıştığını söyledi" ne diyeceğimi bilemedim, dondum kaldım öyle. Ne konuşabiliyordum, ne de dönüp bizimkilere bakabiliyordum, neye uğradığımı şaşırmıştım bir an. O sırada yavaşça başımı bizimkilere çevirdim. Yanımda oturan Emir ile beni inceliyorlardı tuhaf tuhaf. Sanki hayatında ilk defa insan görüyorlar gibi. Doruk gözlerini bizden ayırmadan konuşmaya başladı
"oğlum hiç yakışmıyorlar aslında"
"abi biz yakıştıramıyoruz, kardeş gibi büyüdük sonuçta" o sırada Emir ile göz göze geldim, göz göze gelsek de asla ama asla gözlerini kaçırmazdı. O yüzden anında gözlerimi kaçırıp Betül denen kadına döndüm
"benim isteğim bu kadar, birde rastgele tişörtlerimi alın yeter" hepsi tek tek isteklerini söylerken benim aklım hala Emir'deydi. Yakışıyor muyduk harbiden? Ne diyorum ben yine! Saçmalıktan başka birşey değildi bu.
"tamam ben adamalarımı arıyorum şimdi, siz de kafanıza göre takılın" kadın kulağında telefon ile üst kata çıktı. Hepimiz baş başa kaldık.
"Kerem sana da bir kız bulalım artık"
"birdaha asla sevgili yapmam, birkere oldu ve birdaha asla olmaz"
"niye oğlum ya"
"abi kız izlediğim Filmlere saçma dedi ya, ayrılama sebebi yemin ederim"
"manyak bu çocuk cidden" Doruk Kerem ile kavga ederken Can telefonuyla oynuyordu.
"Doruk sen önce kendine bir bul istersen" Doruk gözlerini kısarak bana döndü
"sana mı bulsak Selin?" Gözlerimi devirdim
O sırada kadın yavaş yavaş yanımıza geldi
"konuştum kıyafetlerinizi getirecekler. On dakikalık bir mesafede bir lise var, orayla da konuştum eğer saat yediye kadar kayıt yaptırırsak bu gün başlayabilirmişsiniz. Saat daha altı şimdi yola çıksak hallederiz" ilk baş tereddütle birbirimize baktıktan sonra onayladık.
"olabilir aslında, sıkıntı yok yani"
"hadi o zaman" kadın hızla kapıya doğru giderken bizde peşine takıldık. Arabaya aynı şekilde yerleşip yola çıktık. Biraz uykum vardı ama artık herşey düzene binecekti. O iğrenç okuldan kurtulmuştuk. Yepyeni bir okul, yepyeni insanlar, yepyeni bir hayat vardı önümüzde. Ne ara İzmir'e gelmiş, yeni okul için kayıt yaptırmaya gidiyorduk bilmiyordum ama, herşey çok güzel olacaktı.. On dakika sonra okulun önünde durduk. Arabadan inip okulu inceledim. Okul üç katlı kaliteli bir okuldu. Hızla içeriye dalıverdik. Müdürün odası zemin katta olduğu için hemen girdik odaya.
"merhaba, Betül ben, bunlarda size bahsettiğim çocuklar" biraz kel, sakallı bir adamdı. Bizi gülerek karşılayıp kolonya uzattı.
"hoş geldiniz çocuklar,yeni müdürünüz cahit ben"
"hoş bulduk" Betül adam ile konuşurken "müdürümüz olmayı çok istemezsiniz" diye geçirdim içimden. Çünkü En son müdürümüze olan şeyleri anlatmama pek gerek yoktu. Konuşmayı pek dinlemedim. Sadece bana sorulan sorulara gelişigüzel cevap verdim. Duvarlarda bulunan panoları inceliyor, tavandaki avize yere düşse kime isabet ederdi diye düşünüyordum. O sırada Betül teşekkür ederek ayağı kalktı. Herkes bir anda ayağı kalkınca daha ne olduğunu anlamadan bende kalktım. Betül ile adam el sıkışırken artık okula kabul edildiğimizi anlamıştım. Kapıdan çıkarken adam bize sınıfımızı söylüyordu. Odadan çıkar çıkmaz sınıfımızı gördüm. Şuan mutlu olduğum tek şey zemin katta olmasıydı.
"saat 6:57 çok az kaldı, kapının önünde bekleyin birazdan alırlar sizi içeriye" yavaşça kapının önüne gidip beklemeye başladık. Kadın arabaya binip uzaklaştığı sırada zil çaldı. Herkes yavaş yavaş sınıfa giriyordu. Değişik değişik tipler vardı heryerde. Nasıl alışacaktık bilmiyordum ama, başka çaremiz yoktu. Bize doğru güler yüzlü esmer bir kadın geliyordu
"siz Kerem, Selin, Emir, Can, Doruk'sunuz değil mi?"
"evet"
"gelin hadi" hepimiz kadının arkasından sınıfa girdik. Sınıfta aşırı derecede bir gürültü vardı
"sessiz olalım! Sınıfımıza yeni birileri katıldı, şimdi kendilerini tanıtacaklar" herkes pür dikkat bizi izlemeye başladı, hemen söze girdim
"Selin ben" ellerimle hepsini tek tek gösterdim
"Emir, Can, Doruk, Kerem, İstanbul'dan geliyoruz, bu kadar"
"boş yerlere oturun, daha sonra sizi yerleştireceğim" sadece altı kişinin yanı boştu. Sanırım yan yana oturamayacaktık. Esmer bir çocuğun yanına geçtim oturdum hızla.Emir kıvırcık saçlı, sarışın, sessiz görünen bir kızın yanına, Doruk sarışın bir çocuğun yanına, Can esmer güzel bir kızın yanına, Kerem de kızıl,kıvırcık ve biraz uzun saçlı, çilleri olan, mavi gözlü bir kızın yanına oturdu. Kız o kadar dikkat çekici ve güzeldi ki, harika görünüyordu. Kerem tuhaf tuhaf kızın saçına bakıyordu
"saçın boya mı?" sorduğu ilk soru ile kız Kaşları çatılı bir şekilde Kerem'e döndü. Kerem cidden delirmişti, kıza sorduğu ilk soru bu muydu cidden? Kız gülümsedi
"hayır, doğal hali"
"saçın turuncu?"
"evet ama genelde kızıl derler" kızın ses tonu çok hoştu. Kerem önüne dönüp dersi dinlemeye başladı. Arkamda oturan Emir'in sırtıma hafifçe vurmasıyla arkama döndüm
"bu çocuk cidden odun, saçın boya mı ne ya!" gülümsedim
"Kerem farkı!" tekrardan önüme dönüp hocanın tahtaya çizdiği şeyleri anlamaya çalışıyordum. Tekrardan arkamı dönüp söylenmeye başladım
"Fizik dersinden nefret ediyorum" Emir bir tahtaya bir bana bakıyordu
"Selin matematik dersindeyiz" cidden mi! Arkamı dönüp tahtayı inceledim, cidden matematik ile Fiziği ayırt edemediğime inanamıyordum. Hızla arkamı döndüm
"matematikten de nefret ediyorum" gülümsedi.
"siz sevgili misiniz?" donuk bir ifadeyle Emir'in yanında oturan kıza baktım. Bize gülümsüyordu.
"yoo arkadaşız"
"yazık olmuş, yakışıyorsunuz aslında" Emir ile göz göze geldiğim an kızardığımı hissetmeye başladım. Gören herkes yakıştırıyordu bizi. Anında önüme dönüp derse odaklnmaya çalışsamda başarısız oldum. Kız arkada Emir'e birşeyler söylüyordu
"sevgilin yok mu senin ya"
"yok yani benlik değil"
"hiç olmadı yani"
"yok olmadı" neden bu kadar merak etmişti ki? Ona ne yani Emir'den?
"her zaman ilk olmayı severim" nasıl birşeydi bu! Kız resmen koşmuştu Emir'e! Anında arkamı döndüm
"vites kaçta?" kız anlamsız bir şekilde bana bakıyordu,Ben ise öldürecek gibi
"vites diyorum kaçta sürüyosun?"
"anlamdım?"
"koşuyorsun ya çocuğa hani" Emir kaşları çatılı bir şekilde bana bakıyordu. O sırada öğretmenden bir ses yükeldi
"kimse konuşmasın ben öğretmenler odasına gidip geliyorum" hocaya dönüp bakmadım bile, buga girmiş gibi kıza bakıyordum.
"bu seni ne kadar alakadar eder?" ne diyordu bu böyle?
"oniki yıldır arkadaşım o benim, çok alaka eder" kız hafiften sırıttı
"kimin ne zaman ne olacağı belli olmaz canım" Emir araya girdi
"lütfen keser misiniz şu muhabbeti? Benim tipim böyle daha bir esmer, biraz da kıskanç, sinirlenince çok da tatlı olan tiplerden" hafiften gülümseyerek bana bakıyordu. Utancımdan yerin dibine girmiştim resmen. Bildiğin beni anlatıyordu bu. Kız kaşları çatılı bana bakıyordu. Hiçbirşey diyemedi. Kıpkırmızı bir şekilde önüme döndüm. O kadar utanmıştım ki, yerin dibi olsa girerdim. Hoca derse girip kaldığı yerden devam edicekken zilin çalmasıyla herkes dışarıya çıktı. Bir tek yanımda oturan çocuk ve biz kaldık. Çocuk defterine birşeyler çiziyordu. Doruk Emir'in yanına oturdu
"saçların boya mı kanka?" Kerem gözlerini devirip benim sırama geldi
"oğlum ne bilim aklıma geldi sordum, ne uzattınız" arkamı dönüp söylenmeye başladım
"bayadır uyumuyorum sınıfta özledim,ben bir uyuyacağım çıkışta uyandırırsınız" sıraya başımı koyup gözlerimi kapattım yavaşça. Arkadan bir el saçımla oynamaya başladı, Emir'in eliydi bu. Yavaşça uykuya daldım. Cidden çok özlemiştim bu hissi.
"abi uyanmıyor işte"
"su dökelim dur"
"oğlum saçmalama hasta olur"
"ya sende kusura bakma bu uyuduğu zaman başka bir evrene ışınlanır biraz bekle uyandıracağız şimdi" bu sesler eşliğinde gözlerimi açtım, sınıfta kimse kalmamıştı. Başımı kaldırıp bizimkileri inceledim
"ne suyu ya?" Doruk kolumdan tutup beni çekiştirdi
"kalk Seloş kalk" uyku sersemi ayakta sendelerken yanımda oturan çocuk yavaşça kalkıp bana gülümsedi
"günaydın" hemen ardından sınıftan çıkıp gitti
"çocuk yarım saattir seni bekliyor Selin"
"sıranın üstünden gitseymiş?"
"kollarınla heryeri kapladığın için çıkamadı çocuk, ve çok dar sıra" çantamı sırtıma takarken Emir söylendi
"helal olsun valla"
"hadi çıkalım" sınıftan çıkıp arabaya binmemiz bir dakika sürdü. Kadın bizim için araba bırakmıştı kapının önüne.Artık herşey düzene biniyordu yavaş yavaş. Tehlikede değildik, Adnan nerede olduğumuzu bilmiyordu. Özgürdük artık. savaş bitmişti, ruhlarımız özgür kaldı..

____

Ben şimdiden özledim İstanbul'u <3

Sizce artık hep böyle mi devam edecek?

Yorum yapmayı unutmayın sizi seviyorum^^

İNTİKAM OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin