Herşey iğrenç bir hal alıyordu şuan. İstediğimiz yere gidebilirdik ama aynı zamanda tutsakdık da. Ne yapacağımız hakkında en ufak bir fikrimiz bile yoktu. Çalışanlara ne diyecektik? Onlar ailelerine ne diyeceklerdi? Hiçbirşey bilmiyordum. Öylece oturmuş kalmıştık orada. Her an herşey olabilirdi. Bu mekandan ya yaşayarak çıkacaktık ya da ölü. Ama şu anlık ölü olacağımızı gösteriyor durumlar..
"napacağız lan biz!" emin ol Doruk, hiçbirimiz bilmiyoruz.. O sırada yanımıza siyah saçlı, hafif beyaz sakallı biri geldi
"çocuklar kapatıyoruz biz, hadi sizde kalkın artık" kalbim güm güm atmaya başladı tekrardan, kalkmak zorundaydık, ama nasıl?
"a-abi biz biraz daha otursak?" titreyen sesiyle konuşan Kerem'e baktı adam
"bu saatten sonra açık tutamayız çocuklar" Korkuyla birbirimize baktık.
"tamam abi kalkıyoruz şimdi" adam yanımızdan uzaklaştığı sırada bizimkilere baktım
"kalkmak zorundayız"
"öleceğiz Selin!"
"evet, mecburuz" bana baktı hepsi şaşkın gözlerle
"sizce burdan canlı çıkma ihtimalimiz var mı?" sessizlik, kimse konuşamadı, hepsi biliyordu çünkü, burdan her çıkış yolu ölümeydi.. Birbirimize korkuyla bakarken restorana biri girdi bir anda. Hepimiz kapıya doğru bakarken gördüğüm manzara karşısında nutkum tutuldu. Hiçbirşey düşünemiyor, hissedemiyordum. Sadece kalbim hıphızlı atıyordu. O gün gördüğümüz sarı saçlı kadın girmişti içeriye, gülerek yanımıza geliyordu. Bu an gerçek miydi?
"selam çocuklar" şokla kadının suratına bakarken Furkan konuşmaya başladı
"teyze?" işte tam o an herşey sustu, hiçbirşey duymak istemiyordum o an. Bu gerçek olabilir miydi? O kadın..Furkan'ın.. Teyzesi olabilir miydi.. O anın şokunu atlatmaya çalışıyordum ama bu imkansızdı, bu kadın Furkan'ın teyzesi olamazdı, hayır..böyle birşey mümkün değildi.
"selam kuzum" Furkanı öpüp bize doğru baktı
"sizi almaya geldim, geç oldu biraz" şokla kadına bakan gözlerimi bizimkilere çevirdim, onlarda şok ifadelerini bana çevirdi. Şokla birbirimize bakıyorduk öylece, bu anın gerçek olup olmadığı hakkında bile şüpheliydim
"birşey mi oldu?" Furkan'ın sorusuyla Furkan'a çevirdim başımı. Olayı hala idrak edememiş bir şekilde Furkan'a bakıyordum, o ise ne olduğunu anlamamıştı. kaşlarım çatılı bir şekilde tekrar kadına baktım. Bize sahte gülücükler atıyordu. O sırada Emir ile göz göze geldik, hissettiğim şeyler anlatılamayacak kadar karışıktı. Tekrar kadına çevirdim başımı
"y-yok biz i-iyiyiz böyle" tekrardan gülümsedi
"geç oldu ama, hadi kalkın" Bana kalkmamızı söyler gibi bir bakış attı, işte o an herşey oturdu kafamda. Bizi burdan çıkarmaya gelmişti, iyi de neden? Bunu doğrulamak için kadından ipucu almaya çalıştım
"olmaz, kalamayız" kaşlarım çatılı bir şekilde kadına bakarken bana gülümsedi
"niye ki? Sizi tutan birşey yok sonuçta" ondan ipucu alamk istediğimi anlamıştı, gerekli ipcuyu almıştım da, bombayı imha etmişti, amacı neydi anlayamıyordum.
tüm cesaretimi toplayıp ayağa kalktım bir anda, o an omzumdan koca bir yük gitti sanki.Furkan şokla bana bakarken diğerleri anlamıştı konuşmamızı, onlar da yavaşça ayağa kalktılar. Furkan'da şok ile beraber ayağa kalktı, birşey olmadığını görünce derin bir nefes verdi.
"Ben bırakayım sizi?" kaşlarım çatılı, olayı çözmeye çalışan bir ifadeyle kadına bakarken konuştum
"yok biz arabayla geldik"
"iyi madem siz bilirsiniz, Kerem'cim doğum günün kutlu olsun"
"görüşürüz" Furkan'da bize el sallayıp ikisi birden restorandan çıktı. Kaşlarımız çatılı bir şekilde birbirimize bakıyorduk öylece, şaka gibi bir andı şuan. Hala şoku atlatamıyordum. Teyzesi neden böyle işlere bulaşıyordu? Neden bizi koruyordu? Ben bunları düşünürken Emir şaşkın bir şekilde garsona seslendi
"h-hesap.."
"ödemiştiniz zaten"
"e-evet doğru, kolay gelsin" hepimiz kapıya doğru gidip restorandan çıktık. Hala ne olduğunu anlamamıştık, daha doğrusu bunun gerçek olmasını istemiyorduk.
"a-az önce ne oldu?" Can titreyen sesiyle konuşurken gözümü kaldırımda duran bir taşa sabitleyip konuşmaya başladım
"bilmiyorum.." sessizlik
"gerçek mi bu.."
"bilmiyorum.." Emir derin bir nefes alıp konuşmaya başladı
"bu gerçekse..hiç iyi değil.." bir felaketin ortasındaydık, tam tamına bir felaketin ortasındaydık.
"hadi o zaman..gidelim.." yavaşça arabaya doğru yürüyorduk, ve eminim ki şuan hepsi bu olayı sorguluyordu kendi içinde. Öne Emir'in yanına oturdum, diğerleri de arkaya bindi. Radyoda kısık seste Aurora - Runaway çalıyordu. Kafamı cama yaslayıp düşünmeye başladım. Zaten son zamanlarda yaptığım tek şey buydu. O kadın kimdi? Bize bunları yapan kişiyi nereden tanıyordu? Neden bizi korumaya çalışıyordu. O an aklıma birşey geldi, çünkü yiğeni bizimleydi.. Ama Furkan aramıza katılmadan önce de koruyordu bizi, derdi neydi bu kadının? Bombaları imha etmesine adam nasıl izin vermişti? Hiçbir fikrim yoktu, ama o an cidden öleceğimize inanmıştım, ama şuan yaşıyorduk, hatta eve bile gidiyorduk.. On dakika sonra Can gilin evinin önünde durduk, Can arabadan inip gitti, araba ilerlemeye devam ediyordu. Biz ise sessizce oturuyorduk öylece. Hepsi tek tek indi arabadan, sadece Emir ile biz kaldık. İkimizde konuşmuyorduk. Emir gilin evinin önüne geldiğimizde arabadan inip zile bastım, kapıyı açan annesine yalandan gülümseyip direkt Emir'in odasına çıkıp koltuğa oturdum.
"Ben yerde yatarım" Emir bana hafifçe gülümsedi
"sence buna izin verir miyim?" vermezdi.. Odadan çıkıp elinde birkaç parça kıyafetle geri geldi
"Al giy bunları" elinde tuttuğu kıyafetlerini alıp teşekkür ettim.
"ben çarşaf falan alıp geleceğim sen giyin burada" tamam dercesine kafamı salladım. Emir odadan çıkıp kapıyı kapattı. Bende üstüme Emir'in verdiği gri bol eşofman ve gri bol tişörtü geçirdim. saçımı topuz yapıp aynada saçıma bakarken kapıyı tıklatıp Emir girdi odaya elinde bir yığın çarşafla. Bana bakıp gülümsedikten sonra çarşafları ayarlamaya başladı
"yakışmış" bende hafiften Emir'e gülümsedim
"sağol" yer yatağını kurduktan sonra yatağa uzandı, bende Emir'in yatağına uzandım. Şuan hiçbirşey düşünmek istemiyordum. Boş boş tavana bakıyordum öylece.
"dağınık yatarım bak yorgan felan düşerse şaşırma" gülümsedi
"biliyorum, şaşırmam.." bende gülümseyip gözlerimi kapattım yavaşça. Birkaç dakika sonra yavaşça uykuya dalmaya başlamıştım bile. Tamamen mayıştığım sırada biraz belimin ağrıdığını hissedip yana dönmeye çalışırken yere, Emir'in üstüne düştüm bir anda
"ah!"
"ay!" Emir'in üstünden düşüp yanına yuvarlandım. Emir kaşları çatılı bir şekilde üstüne bakarken bana çevirdi başını, bende aynı şekilde Emir'e çevirdim. Birbirimize bir iki saniye baktıktan sonra gülmeye başladık.
"yorgan düşer diyor bide!" hafif kahakaha atarken konuşmaya başladım
"ya hiç hatırlamıyorum ki yatağın ucuna geldiğimi, senide uyandırdım ama" gülümsedi
"birşey olmaz, alışkınım yataktan düşemene, ama hiç benim üstüme düşmedin o ayrı" tekrardan kahakaha attım, o da gülüyordu. Yan yana öylece uzanıyorduk ama hiç ayağa kalkacak halim yoktu. Gözlerim kapanıyordu yavaşça, derin bir uykuya daldım.. Gözlerimi hafifçe açtığımda Emir'in yanında uzanırken buldum kendimi. O da uyuyordu. Aklıma dün gece geldi. Yüzümde istemsizce hafif bir tebessüm oluştuğunda Emir de hafiften kıpırdanıyordu. Yavaşça gözlerini açıp bana baktı
"bende uyuya kalmışım ya!" gülümsedim
"günaydın"
"günaydın" o da hafiften gülümsedi
"aklıma geldikçe gülüyorum" bende gülümsedim. Yan yana uzanmış tavana bakıyorduk öylece. Dün olan olayları düşünmek istemiyordum, sadece gülmek istiyordum artık. Herşeyin sona ermesini, hayatımın geri kalanını bizimkilerle geçirmek istiyordum. O sırada odaya hızla giren Doruk ile olduğum yerde irkildim
"basıldınız!" telaşla Doruk'a bakarken derin bir nefes verdim
"ödüm patladı!" doğrulup onlara bakmaya devam ettim, o sırada Kerem ve Can da içeriye girdi. Emir de doğruldu hafiften.
"birşey merak ediyorum, yatak boş ve ikiniz de yer yatağındasınız, pardon ama yani siz geri zekalı mısınız?" Doruk'a bakıp gülümsedim
"gece Emir'in üstüne düştüm" o da bana gülümsedi
"şaşırdık mı? Hayır" hepsi geçip yatağa oturdu.
"şafak operasyonuna girer gibi geldiniz oğlum manyak mısın sen"
"Emir'cim ben manyak değilim, sen çok normalsin" yavaşça ayağa kalkıp sandalyeye oturdum. Emir de kapının yanında duran tekli koltuğa oturdu.
"yarın okul var bu arada" gözlerimi deviridim
"bugün bizim eve gidelim, tamam mı?" hepsinin biraz yüzü düştü
"tamam"
"şu Furkan meselesi..ne yapacağız.." hepimiz duraksadık, çünkü hiçbirimiz Furkan'ın gitmesini istemiyorduk, ama o kadın bizi Furkan'dan ayırabilirdi.
"Ben hala şoktayım"
"cidden ya, inanamıyorum hala" inanmak mümkün değildi çünkü
"dünden sonra Furkan'dan haber alan var mı?" hayır dercesine başımı salladım
"yok hiç konuşmadık" aramızda sessizlik oldu.
"üstündekiler yakışmış" Can'a bakıp gülümsedim
"sağol"
"hadi gidelim o zaman" ayağa kalkıp diğerlerine baktım, onlar da ayağa kalktı yavaşça
"hadi" odadan çıkıp mutfağa gittik, Serap teyze tencerenin başında yemek yapıyordu
"Nereye böyle?"
"hiç öyle biraz tur atacağız"
"iyi madem, görüşürüz" Serap teyzeye gülümseyip evden çıktım, hepsi arkamdan geliyordu. Arabaya, öne Emir'in yanına oturdum, diğerleri arkaya geçti. Bizim eve doğru gidiyorduk. Çok korkuyordum, oraya gidip o manzarayı görmek, o notu görmek, annemin eşyaları, kanlar.. Tekrardan girmek isteyordum o eve, çocukluğumun geçtiği evden korkuyordum, ne kadar ironik değil mi? Evden almak istediğim şeyler olmasa adıım atmazdım bile o eve, annemin öldürüldüğü, babamın alıkonulduğu o eve asla gitmezdim. On dakika sonra evin önünde durduk. Birkaç saniye eve baktıktan sonra derin bir nefes alıp arabadan indim. Cebimdeki anahtarı çıkartıp evin kapısını yavaşça açtım. Ve karşımda yine o aynı manzara.. Korkuyla içeriye bir adım attım, sonra bir adım daha, bir adım daha.. Odanın ortasında buldum kendimi, kanların üzerindeydim. Midemin bulandığını hissediyordum ama umurumda değildi. Gözüm duvarda duran Postite kaydı. Hemen kafamı merdivenlere çevirdim. Diğerleri de arkamdan geliyordu. Merdivenden çıkmaya başladım tek tek. Elim merdivenin trabzamlarındaydı. Yüzümde büyük bir soğukkanlılık vardı. Öylece çıkıyordum merdivenlerden. Odamın kapısının önüne geldiğimde derin bir nefes alıp kapının kolunu tuttum, ardından nefes verip kapıyı açtım. Herşey yerli yerinde duruyordu. Üşenip kaldırmadığım çoraplarım bile yerindeydi, ama annem ve babam yoktu işte.. Odaya girdim yavaşça, raflarımda duran biblolara dokundum hafif hafif. Ardından askılıkta duran sırt çantamı alıp gardıropumu açtım. İçinden bana lazım olan bütün kıyafetlerimi aldım. Ardından dolapta duran, yıllar önce Emir'in bacağıma bağladığı kanlı ceketi koydum çantama özenle. Odamdaki istediğim tüm eşyaları alınca odadan çıktım geri. Annem ile babamın odasına girdim bu sefer. Gördüğüm manzara karşısında birkez daha yıkıldım. Yatakta kan lekeleri vardı, annem yatağında mı öldürülmüştü.. Gözlerimi sıkıca kapatıp başımı annem gilin dolabına çevirdim, Gözlerimi açtım yavaşça. Kan midemi bulandırmaya devam ederken annemin makyaj masasında duran melek şeklindeki biblosunu aldım. Onu çok severdi.. Bibloyu çantma koyup bizimkilere döndüm, hüzünle bana bakıyorlardı.
"gidelim" odadan çıkıp merdivenlerden indim yavaşça. Gözüm mutfaktaki masanın üstünde duran yaprak sarmalarına çarptı. Birkaç saniye merdivenlerden mutfağa bakakaldım öylece. Merdivenlerin son basamağını da inip mutfağa gittim hemen. Masanın üzerinde duran yaprak sarmalarının olduğu kabı elime aldım nazikçe. İlk defa yaprak sarmalarını yemek istemiyordum. Ama annem görse çok üzülürdü. Kabı elime alıp çantayı sırtıma taktım. Kapıyı açıp evden çıktım, hepsi arkamdan geldi. Kapıyı kilitleyip arabaya, Öne Emir'in yanına bindim. Arkaya da diğerleri bindi. Kendimi berbat hissediyordum. Annemin öldürüldüğü yeri görmüştüm az önce. Küçükken kabus gördüğümde annem gilin ortasına girer uyurdum. Bütün korkum geçerdi. Ama eskiden korkumu geçiren şeyler şimdi kabusum olmuştu.. Yarın okul açılacaktı, çok korkuyordum. Çünkü başımıza herşey gelebilirdi. Ne zaman dışarıya adım atsak tehlikedeydik artık. Hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı, herşey değişiyordu, zaman herşeyi değiştiriyordu.. Onbeş dakika sonra Emir gilin evinin önünde durduk. Kendimi toparlayıp arabadan indim. Zile basıp beklemeye başladım. Bu sırada da diğerleri arkamdan geliyordu. Kapıyı açan Serap teyzeye gülümseyip Emir'in odasına geçtim. Köşede duran tekli koltuğa oturup diğerlerini beklemeye başladım. Benden sonra geldiler hemen. Doruk,Kerem ve Can yatağa, Emir sandalyeye oturdu. Ortamda kısa bir süre sessizlik oldu. Aklıma elimde tuttuğum yaprak sarmalar geldi. Kapağını yavaşça açıp bizimkilere uzattım.
"hadi, yiyelim" hepsi bana baktı mahçup bir şekilde
"Selin.."
"hadi.." hepsi tereddüt etti ilk başta, sonra biraz biraz yemeye başladılar. Bende ağzıma attım bir tane. Çok uzun zamandır yemediğim o mükemmel tattı bu.. Annem bana sarma yaptığı zaman bu anne sarması derdi. Bütün sarmalar bir araya toplansa da hiçbiri anneminkinin yerini tutmazdı. Ama şuan bana hiçkimse anne sarması demiyordu. Çok zoruma gidiyordu bu olay.
"anne sarması" hafifçe mırıldandım. Hepsi kaşları çatılı bana baktı
"annem derdi" üzüldüklerini yüzlerinden görebiliyordum. Pencereden dışarıya baktım, hava kararmaya başlamıştı.
"biz gidelim artık, yarın görüşürüz zaten" ayağa kalkıp sarma kabını masanın üstüne koyup onları yolcu ettim. Onlar gittikten sonra tekrar odaya gitmek istemedim. Balkona çıkıp sandalyelerden birine oturdum. Hava iyice kararmıştı. Balkonun kapısı açıldı yavaşça. Emir gelip yanımdaki sandalyeye oturdu. Kalp atışlarımda oynama oldu biraz, nedenini bilmiyordum ama oluyordu işte. Yavaş yavaş kararan havayı izliyorduk beraber.
"yavaş yavaş herşey mahvoluyor" gözlerimi gökyüzünden ayırmadan konuştum
"evet, zaman herşeyi alıyor bizden.." bana çevirdi kafasını, avuç içlerimin terlemeye başladığını hissettim.
"ama ne olursa olsun, zaman bizi ayıramayacak" bende ona çevirdim kafamı, aramızda çok az bir mesafe vardı
"evet..alamayacak" ikimizde gülümsedik birbirimize. Bu an sabaha kadar sürebilirdi, sürse keşke.. Başını omzuma koydu, birkaç saniye sonra kaşları çatılı bir şekilde geri çekti
"Selin..iyi misin sen?"
"evet, ne oldu?"
"kalbin..çok hızlı.."
"bilmem ki..hızlı mı?" gülümsedi
"evet, hızlı"
"korktuğum içindir herhalde, eve gittim felan ya" tamam dercesine başını salladı. Tekrar gökyüzüne çevirdi başını. Hava tamamen kararmıştı. Emir birşey demek için başını bana çevirdiğinde duraksadı bir anda. Elini alnıma, yanaklarıma tuttu.
"kalk hastaneye gidiyoruz"
"niye ya?"
"ateşin var Selin, kıpkırmızısın!" kaşlarım çatılı bir şekilde yüzümü elledim, yanıyordum
"y-yok ya, şeydir o.."
"neydir Selin?"
"telaştandır o ya, iyiyim ben" gerçekten de iyiydim. Neden ateşim var bilmiyordum.
"emin misin?"
"evet" şuan kendimi çok gergin hissediyordum. Hafiften titremeye başlamıştım, hava iyice soğuyordu. Emir bana bakıp kucağında duran polarlarla üstümü örttü. Tam o sırada karnımda birşeyler oldu, kollarımla karnımı sardım hızla. Emir ne olduğunu anlamayan bir biçimde bana bakıyordu.
"Selin iyi olduğundan emin misin sen?"
"e-evet"
"karnın mı ağrıyor"
"yoo" elimi karnımdan çekip doğruldum hemen. Ama az önce karnımda birşeyler oldu. Çok tuhaf ve güzel bir histi. Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.. Şuan çok mükemmel bir andı. Bu an sonsuza kadar sürse bile razıydım..
"soğuk oldu, içeriye geçelim mi?"
"olur" hızla ayağa kalkıp üstümdeki poları sandalyeye bırakıp balkondan çıktım. Emir de arkamdan geliyordu. Odaya gidip yatağa uzandım. Emir de yer yatağını hazırlayıp uzandı.
"bak hazırlıklı ol her an düşebilirim" gülümsedi
"hazırlıklıyım" bende gülümsedim. Gözlerimi kapattım yavaşça, birkaç dakika sonra düşüncelerim sustu, tamamen koptum bu dünyadan..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM OYUNU
Novela JuvenilKüçüklüğünden beri dört erkek ile büyüyen Selin'in, kendini dış dünyaya kapatmış, sadece dört arkadaşıyla takıldığı sıradan bir okul gününde ansızın başına gelen o olaydan sonra hayatı tamamen değişmiş, olaylar çok daha farklı bir hal almıştır. Eski...