Selam Selin'in binlerce askerii^^
Böyle daha bir güzel oldu sanki :)
Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın <3
____
Birisini çok sevmek, onunla beraber birsürü yol kat etmek, birüsürü olay yaşamak, onu en içten tanımak, ve şuan o kişinin olmaması..bu duyguyu sadece yaşayan bilir. Beş kişi başladığımız yolu yine beş kişi biterecektik, oysa aramıza altıncı bir kişi katılmıştı, ve gitmişti. Bir anda gelip bir anda gitmişti sanki. Ve o kişi benim üvey kardeşimdi.. Artık herşeyi biliyoruz. Neden başımıza böyle şeylerin geldiğini, hepsini. Ama sebepleri asla değmezdi.. Tüm bunların olmasına, Furkan'ın ölmesine..geçersiz sebeplerdi bunlar. Kafam o kadar karışıktı ki. Asla taşıyamayacağım bir yükün altındayım ama taşıyorum işte, onca şeye rağmen hala ayaktayım. Ama Furkan'ın ölümünden sonra ruhani bir çöküş yaşadım. Sanki artık hiçbirşey yoluna girmeyecek gibi, sanki yavaş yavaş içine çekiyor beni bu bataklık, sanki birdaha asla kurtulamayacakmış gibi. Telefonunun ekranını açıp saate baktım, 22:46'ydı. Oturduğum tepeye uzandım yavaşça. Diğerleri de uzandı hemen. Furkan'ın ölümünden iki hafta geçmişti. Düşünebiliyor musunuz, iki hafta.. Cenaze işleri felan hepsi geçip gitmişti ve biz yan yana dizilmiş huzur köşemizde uzanıyorduk. Hepimizin aklı Sürekli Furkan'daydı. Psikolojimizi ciddi bir şekilde etkilemişti bu olay. Öylece yıldızları izliyordum. İçimden ne kadar mükemmel olduklarını söylüyordum onlara. Ardından yanımda uzanan Emir konuşmaya başladı
"sevgilisi varmış, Furkan'ın.." kaşlarımı çatıp dinlemeye devam ettim
"notta yazıyordu. Sevgilisi birgün gelmiş buna, ölümcül hastalığım var demiş. Bir süre sonra yolda giderken üstüne yığılmış Furkan'ın, ölmüş.. O günden sonra sevmemiş kimseyi, kalbi ona aitmiş hep" o sırada göz göze geldik Emir ile. Derin derin baktı gözlerime. Gözlerimi gökyüzüne çevirdim tekrardan. Hiçkimse bir tepki vermemişti, çünkü hiçbirimizin tepki verecek kadar gücü bile yoktu. Asla arkadaşı olmayan Furkan'a bak sen.. Belki de cennette onunla berberdir ve mutludur, olamaz mı? Bu hikayenin sonuna yaklaştığımızı hissediyorum, her şey su üzerine çıktı, bütün taşlar oturdu, sıra buna bir son vermekti. Sanki herşeyin sonuna yaklaşıyorduk, zaferimize yaklaşıyorduk..
"birşey soracağım.." merakla Doruk'u dinlemeye başladım
"size de oluyor mu bilmiyorum ama, bana sanki herşeyin sonundaymışız gibi geliyor, sanki çok az kaldı bu oyunun bitmesine gibi.." böyle düşünen tek ben değildim..
"evet.." diye mırıldandım "sanırım bir hikayenin sonuna yaklaşıyoruz.." yan yana dizilmiş yıldızları izliyorduk öylece. Gözlerimiz yıldızlarda, kafamız başka yerlerdeydi. Bu bizim hikayemiz, Birbirini asla bırakmayan beş arkadaş. Her ne olursa olsun asla ayrılmayan beş dost. Hepsiyle beş yaşında tanıştım, hepsi hala gözümde beş yaşındaki halleriyle duruyor. Hepimizin zayıf noktaları birbirimiziz. Bugüne kadar asla küsmedik birbirimize. Kızlarla gezip tozup, kızlarla takılmaktansa süper kahramanlarımla yaptım herşeyi. On Ekim gecesi girdiğim bu oyunun yüklerini hiçbir zaman tek başıma taşımadım. Her zaman yükümü azalttı onlar. Ve hislerime göre, bu oyunun bitmesine çok az kaldı, herşey bitecek ve herkes mutlu olacak gibi sanki..
"Selin sen aşık mı oldun?" şok ile başımı yanımda uzanan Doruk'a çevirdim, yine ne diyordu bu?
"ne?"
"ne bileyim, son zamanlarda tuhafsın biraz, biraz değil hatta baya" geri uzandım
"saçmalama oğlum bizim racona ters" hepsi birden gülmeye başladı. Ve sonra bir anda durdular, birkaç saniyeliğine olsa unutmuşlardı Furkan'ı.
"peki ya herşey bittiğinde ne yapacağız? Yani düşünsenize ne heyecan var ne aksiyon. Sanki hiçbirşey yaşamamış gibi devam mı edeceğiz?" hiç düşünmeden cevap verdim Kerem'e
"evet. Geriye sadece anılar kalacak. Belki de ileride güleceğiz halimize. Ne kadar salaktık diyeceğiz. Ama herşey bittiğinde, geriye sadece anılar kalacak" sessizlik, hiçkimseden tek bir çıt bile çıkmadı. Hayatımız gerçekten hiçbir şey olmamış gibi devam edebilir miydi? Onca şeyi arkamızda bırakıp yaşamaya devam edebilir miydik? Telefonumun çalmasıyla doğrulup ekrana baktım, annem arıyordu. Bu bildirimi almayalı o kadar uzun zaman oluyordu ki..
"alo? Tamam, görüşürüz" yavaşça ayağa kalktım
"annem çağırdı, gidelim hadi" hepsi yavaştan ayaklandı. Arabaya yerleşip yola çıkmamız on dakika sürdü. Hiçkimseden ses çıkmıyordu, yürüyen ölülerdik her birimiz, kalbi atıyor ama ölü işte. hayatta kim bilir neleri kaçırdık. En eğlenceli zamanlarımızda Adnan ile savaştık. Zaten hayat sağ camdan bakıp sol camdan kaçırdıklarımzdan ibarettir.. Yaşıtlarımızın eğlendiği, gezip tozduğu dönemde biz arkadaşlarımızı kaybettik. Bu bizim hikayemiz, ve yakında son bulacak.
"geldik" hızla başımı Emir'e çevirip kaşlarım çatılı bir şekilde etrafıma baktım. Düşüncelerimin arasında zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım bile.
"görüşürüz" hepsi bana görüşürüz derken arabadan inip evin zilini çaldım. Son iki haftadır evimde uyuyordum, yatağımda.. Annem beni içeri alana kadar gitmezlerdi kapının önünden. Annem kapıyı açınca içeriye girip direkt odama çıktım. Üstümdekileri çıkartıp altıma gri şortumu ve üstüme de beyaz tshirtümü giydikten sonra saçımı rastgele topuz yapıp yatağa girdim. Telefonumu elime alıp biraz sosyal medyada takıldıktan sonra saate baktım, ve olduğum yerde donakaldım. Saat gece 1:57 olmuştu. Ne ara o kadar zaman geçti anlayamamıştım. O sırada pencereden garip sesler gelmeye başladı. İlk baş umursamadım ama sesler iyice artmaya başlayınca yatağımda doğrulup bağdaş kurdum. Bunun da bir oyun olmasından o kadar korkuyordum ki.. Merakla cama bakarken içeriye Emir düştü bir anda. Şokla yerde doğrulmaya çalışan Emir'e bakıyordum. Belini tutarak ayağa kalktı ve camı kapattı
"Emir?" gülümsedi
"selam"
"selam da..pencere yerine kapıyı tercih etseydin keşke" karşıma oturup bağdaş kurdu
"filmlerde hep böyle oluyor ya, ne bileyim bende deneyeyim dedim" gülümsedim
"bir şey mi oldu?"
"yoo"
"niye geldin o zaman?"
"He gelmeyeyim yani?" sinirle söylenmeye başladım
"soruyor musun cidden?" gülümsedi
"şaka?"
"hadi canım!" gülümsemesi gittikçe büyüyordu
"seni sinir etmek var ya.. Aşırı tatlı oluyorsun" gülümsedim. Odamın loş ışığında oturuyorduk öylece.
"yanaklara bak yanaklara!" Emir'in yanaklarıyla oynadıktan sonra tekrar çektim ellerimi. Avuç içlerim sırılsıklam olmuştu resmen, şaka gibi!
"hava mı sıcak?"
"hayır, neden ki?"
"terledim sanki biraz" kalp atışım iyice hızlanırken midem iyice geriliyordu. O sırada elimi uzattım Emir'e
"parmak güreşi?" o da elini uzatıp yerleştirdi elime. Tam oyuna başlarken ellerimiz geri kaydı.
"ellerin sırılsıklam!"
"seninde!" ellerimi thisirtüme silerken Emir de siliyordu.
"hava cidden sıcak sanırım, ben hissetmiyorum" aynı anda gülümsedik
"Bende hissetmiyorum!" biranda açılan cama çevirdik başımızı. Ayağı kalkıp camı kapattım
"rüzgar var!" gülümsedi
"bizim ayarlar bozuk" tekrardan bağdaş kurup oturdum.
"Selin.." onu dinlemeye devam ettim
"içimde çok büyük bir sıkıntı var..ne bilmiyorum" aniden bütün gülümsememi sadece ruhsuz bir ifade aldı
"o his her saniye içimde benim, ama merak etme, herşey çok güzel olacak" bu söylediğime çok fazla inanmıyordum, ama olmak zorundaydı, başka bir yolu yoktu bunun.
"peki gerçekten biter mi herşey? Kurtulur mıyuz yani.." omuzlarını kavrayıp konuşmaya başladım
"herşey bitecek, güven bana" ellerimi tekrar kendime çektim. Öylece hiçbirşeyi umursamadan oturuyorduk karşı karşıya. Sanki hiçbirşey yaşamadık, hiç ağlamadık gibi normal bir gecede oturuyormuşuz gibi. Oysa o kadar çok şey yaşadı ki, o kadar şey biriktirdik ki içimizde, şuan ayakta duracak gücümüz bile olmamalıydı.
"Ben gideyim, uykun gelmiş senin" gereçkten de çok feci uykum gelmişti, her an uyuyabilirdim şurda. Hafiften gülümseyip Emir'i camdan yolcu edip yatağıma geri uzandım. Anında gitti gözlerim. Uyumadım da bayıldım resmen.
"güzel kızım, uyan hadi" gözlerimi hafiften açtığımda karşımda saçlarımı okşayan annemi gördüm
"günaydın"
"günaydın, gel aşşağıya kahvaltını yap, sonra da okula" annem odadan çıktığında hafifçe doğrulup isteksizce ayağa kalktım
"abi bıraksana yumurtamı!" aşşağıdan gelen Doruk'un bağrışlarıyla onların burada olduklarını anladım. Ağır ağır aşşağıya inip masalardan birine oturdum. Hala deli gibi uykum vardı.
"günaydın Selin hanım"
"günaydın"
"daha uyanamamış bu!" hepsi aralarında gülüşürlerken ben tabağıma salata koyuyordum
"şu çocuğu alın benim yanımdan, sosisime göz dikti" Doruk Can'ı başka yere bakmaya zorlarken gözüm gözleri hafiften kapanıp açılan Kerem'e kaydı
"o televizyondaki Herkül mü?" Kerem aniden yerinden sıçaryıp kapalı duran televizyona baktı, sonra gözlerini devirip bana baktı. Ne zaman uyusa onu böyle uyandırıyorduk, ve hep inanıyordu. Kendine gelmiş bir şekilde kahvaltısını yapmaya devam ediyordu. Emir Kerem'i göstererek Konuşmaya başladı
"evet arkadaşlar bu benim arkadaşım adı da keriz" Kerem Emir'in koluna dirseğiyle hafifçe vurunca hepsi gülmeye başladı. Kahvaltımızı yaptıktan sonra hızla arabaya yerleştik. Öne Emir'in yanına oturdum. Arkama yaslanıp uykulu uykulu dışarıyı seyretmeye başladım. Sokakta öğrencilerden başka pek kişi yoktu. Aramızdan hiçkimseden ses gelmiyordu, sessizce gidiyorduk okula. Onbeş dakikanın sonunda araba okulun önünde durdu. İstemsizce aşağıya inip etrafıma baktım. İki haftanın sonunda ilk defa okula gidiyorduk. Okul açıktı ama biz gitmiyorduk işte. Oraya nasıl gireceğimi düşünüyordum, o gün olan şeylerin, Furkan'ın öldürüldüğü yere nasıl girecektim.. Bahçeye bir adım attım istemsizce, ve bir adım daha, ve bir adım. Yavaş yavaş adımlarla binanın önünde buldum kendimi. Yapabilir miydim bunu? Girebilir miydim oraya? Kendimi toparlayıp derin bir nefes aldıktan sonra büyük bir cesaretle bir adım attım. Hepsinin de benimle aynı duyguyu yaşadığına emindim. İki hafta önce bütün olan bitenin olduğu yerdeyim. Tam Furkan'ın yığıldığı yerde duruyordum. Koşar adımlarla merdivenlere yönelip hızla çıktım sınıfa. Hemen sıralarımıza yerleştik, kimseden ses çıkmıyordu. Arkamı döndüğümde Kerem'in yanını boş görünce içim titredi. Geri hemen önümü döndüm. Herkes aralarında konuşurken beni mahveden o sesi duydum, sanki hayatımın bittiği anı yaşıyordum şuan. Bahçeden gelen polis siren sesleriyle herkes ayaklanmaya başladı. Sesler yükselirken hiçbir tepki veremiyordum, elimdeki kalemimle donakalmıştım öylece. Birkaç dakika sonra sınıfta bizden başka kimse kalmamıştı. Ve sonra isimlerimizi saydı anons
"Selin Keser, Emir Soykan ve olay yerinde bulunan Kerem Altu, Doruk Kara, Can Doğan ve Furkan Bulut aşşağıya gelin" Korkuyla ayağa kalkıp bizimkilerin şok ifadesine bakarak konuştum.
"n-ne yapacağız?" ses gelmedi. Yapabileceğimiz tek şeyi yapacaktık, kaçacaktık..
"kalkın, kaçıyoruz!" hepsi ayaklanıp çantalarını sırtlarına taktılar
"nasıl kaçacağız!"
"pencereden zemin katın camına atlayacağız, oradan da aşşağıya" hiç tereddüt etmeden camın orada duran sıralardan birine çıkıp iki ayağımı da camın zeminine koydum
"Selin, dur!" hızla çatıya atladığımda omzumdaki çanta sarsılmıştı
"gelin! Çabuk!" ardından Doruk atladı, Sonra Kerem, sonra Emir, ve Can. Hepimiz çatıdan bahçeye atladık, çok ses olmasın diye teker teker ve yavaşça atladık. Okulun tellerinden atlayıp okuldan çıkmayı başardık. Nefes nefese koşturuyorduk öylece.
"Nereye gideceğiz!"
"bilmiyorum abi bilmiyorum!"
"eve gidemeyiz, huzur köşemize gitsek?" nefes nefese zar zor birşeyler anlatmaya çalıştım
"olur" huzur köşemize doğru koşuyorduk deli gibi. Hayatımın bu raddeye geleceğini asla tahmin etmezdim. Sırtımızda çantalarla arkamızda bizi kovalayan polislerden kaçıyorduk, şaka gibiydi.. Birkaç saat koşturmanın ardından kendimizi huzur köşesinde otururken bulduk. Hala nefes nefesydik. Ortamdaki sessizliği bozan tek şey nefes seslerimizdi. Çantamdan çıkardığım suyu sanki iki gündür içmiyormuş gibi içtim.
"fake suçtan aranıyoruz resmen!" şuan polisler tarafından aranan suçlulardık, cidden inanılmaz..
"Bizi burada bulamazlar, sanırım.." aradan geçen birkaç saat sonunda hava iyice kararmış, yıldızlar belirginleşmişti. Rüzgar saçlarımı uçururken sessizce manzarayı izliyordum. yavaş yavaş yağmur çiselemeye başladı. Birkaç saattir hiçbir tık yoktu, sanırım artık bulamazlardı bizi. Hiçbirşey yapmamıştık biz oysa, suçsuz yere aranıyorduk sadece. Gökyüzündeki bütün yıldızlar bizi izliyordu sanki.Yüzüme vuran rüzgarla manzarayı izlerken arkamdan gelen sesle sanki kül oldu bütün yıldızlar
"eller havaya, teslim olun!" şok içinde kalakaldım öyle. Hiçbir çıkış yoktu bu sefer. Bu labirentin içinde çıkışı bulamamıştık. Yavaşça ellerimi kaldırıp ayağa kalktım, diğerleri de ayağa kalktı tereddütle. Arkamı döndüğümde üç tane polis arabası duruyordu. Onların önünde tam olarak on polis bize silah doğrultuyordu. Yüzüme tutulan ışıkla gözümü kıstığımda rüzgar saçlarımla oynuyordu hala. Büyük ışıklar bizi aydınlatırken hafifçe yüzüme vuran ve saçlarımı savuran rüzgar ve şiddetini arttıran yağmurun yere damlama sesi eşliğinde bize silah doğrultan adamları izliyordum. Hayatım tam da bundan ibaretti aslında. Ne zaman geçti desem yine bir felaket oluyordu. Şuan tam ölüm anımdı aslında. Sanki gökyüzündeki bütün yıldızlar yok olmuştu bir anda. Bütün dünyam kararmıştı resmen. Yıldızlar bile kırgındı bana..____
Bana kızgınsınız biliyorum
On gündür falan bölüm atamıyorum bugün geldi^^
Çok severek yazdığım bir kitap ve her bir karakteri çok seviyorum çok fazla kıyamıyorum onlara <3
Birakaç gün sonra yeni bölüm ile geleceğim :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM OYUNU
Roman pour AdolescentsKüçüklüğünden beri dört erkek ile büyüyen Selin'in, kendini dış dünyaya kapatmış, sadece dört arkadaşıyla takıldığı sıradan bir okul gününde ansızın başına gelen o olaydan sonra hayatı tamamen değişmiş, olaylar çok daha farklı bir hal almıştır. Eski...