3

597 54 130
                                    

Yuta o gece aradı ve her ne kadar ona, Taeyong'la pek öyle ahım şahım vakit geçirmediğimi söylemek istediysem de yalan söyledim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yuta o gece aradı ve her ne kadar ona, Taeyong'la pek öyle ahım şahım vakit geçirmediğimi söylemek istediysem de yalan söyledim. Çok eğlendiğimi ve onun harika olduğu yalanını söylerken içimde küçük vicdan kırıntıları tabi ki acı çekiyordu. Ancak anahtarlarını geri alamaması durumunda beni tekrar dışarı çıkmak için zorlayabilirdi. Ve bu kesinlikle o tuhaf yüzme macerası ve tekrar dışlanma merasiminden sonra isteyeceğim türden değildi. Ertesi hafta ise geçmek bilmedi. Okulun başlamasına sadece bir buçuk hafta kaldığından, ödümün patlaması için sonsuz zamanım vardı ve Yuta aile ziyaretinden ya da her ne yapıyorsa ondan geri dönmemişti. Bu yüzden yalnızlık ve korkunç bir can sıkıntısından internetle yeniden haşır neşir olmak zorunda kalmıştım. Aslında bu pek de zorunluluk sayılmazdı, anneme göre hayatımın en güzel vakitlerini bilgisayar başında çürütüyor da olsam 'hayatımı iyi geçirmek için yapılacaklar listesi' eğlence anlayışıma uyum sağlamıyordu. 

Şimdi ise cumartesi öğleden sonraydı. Taeyong elleri kotunun cebinde, umulmadık bir şekilde kapımda bittiğinde buna pek inanamamıştım. Sırtı bana dönük, berrak mavi gökyüzüne bakarken başını arkaya atmıştı ve inanır mısınız bilmem ama o korkunç can sıkıcı havasından eser yoktu. Birkaç yıldızın belirmeye başladığı gökyüzü alacalıydı ve hava günün sıcaklığını hafif bir rüzgara bırakmıştı ama güneşin tümüyle batmasına daha birkaç saat vardı. Onu görünce şaşırmama rağmen son birkaç günde olduğu gibi terslemeden dışarı çıktım. Başını geriye yaslamış, alnındaki saçların hafifçe dağılmasına izin vermişti. "Ne yapıyorsun? " diye sorduğumda hafifçe kaşlarını indirdi. Birkaç saniye sonra dudağı bir yana kıvrıldı. "Gökyüzüne bakmayı severim. Orada hoşuma giden bir şeyler var." Bakışları yüzüme kısaca değip tekrar gökyüzünü bulduğunda onun karmaşıklığında kaybolacak gibi hissediyordum. Bundan kısa süre önce beni yüzmeye götürüp ödümü patlatmış üstelik gerginlik ve korkudan aklımı kaçırmak üzereyken bir de tanımadığım bir adam tarafından tekrar çöp muamelesi görmeme sebep olmuştu. Fakat şimdi bunların hiçbiri olmamış gibi evimin önünde gökyüzünü mü izliyordu? "Bilirsin ya uçsuz bucaksız." Sesi kulağa neredeyse duygulu gelirken kafamı hafifçe aşağı ve yukarı sallamıştım. 

"Delinin biri sizin evden koşarak çıkıp benimle konuştuğun için sana bağırmasın?" Az önce tebessüm eden dudakları bu sefer zevk dolu bir sırıtmaya evrildiğinde derin bir nefes almıştı. "Şimdi olmaz da sonrasından emin olamıyorum." Bende ciddi olup olmadığından emin değildim. "Sonrası olmasa daha iyi."

"Anladım, meşgul müsün?" Onun gibi bir süre gökyüzüne baktıktan sonra en azından gerginlik dolu olmayan küçük sohbet anını değerlendirebileceğimi düşünüyordum."Blog'umla uğraşmak dışında, hayır."

"Blog'un mu var?" Bana dönüp direğe yaslandığında o çok tanıdık alaycı yüz ifadesini çoktan takınmıştı. Blog kelimesini uyuşturucu bağımlılığı der gibi söylediğini ise es geçecektim. "Evet bir bloğum var."

Akis-μός - taetenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin