Taeyong
Mark ve Haechan ile vedalaştıktan sonra, şafak sökerken evden ayrılmıştım. Haechan'a olanlar her adımda ve tüm yol boyunca aklımı meşgul ediyordu çünkü biraz daha iyi gibi görünmesine rağmen çocukta bıraktıkları tahribat açıktı. Kardeşimin ona göz kulak olacağını ve iyi bakacağını bilmeme rağmen Haechan adına hiç iyi şeyler hissetmiyordum. İçimdeki huzursuzluğun bir diğer sebebi de evime son kez baktığımda aklımdan geçenler de olabilirdi. Ne burayı ne de kardeşlerimi bir daha göremeyeceğimi söyleyen ses susmuyordu fakat ne var ki bunu bilmek kararlılığımı zayıflatmamıştı.
Koloninin tersi yönünde hızlanıp şehirden uzağa, Taeil'in dağ evine giderken arabamın onun evinde olduğunu biliyordum. Kardeşim zindandan çıkmamam taraftarı olsa bile bana belli başlı bilgileri vermişti ve arabamı oraya götürmek gençleri arayan ve SD için çalışmayan yerel polisi yolundan şaşırtmak için oldukça yeterli bir plandı. Ancak beş dakikadan daha kısa bir süre içinde Taeil'in dağ evine ulaştığımda arazi aracını benim arabamın hemen yan tarafına park edilmiş şekilde duruyor görmek benim planlarımda küçük değişikliklere sebep olmuştu.
Eyaletten çıkmam, hiç değilse Haenam'a gitmem gerekiyordu. Tüm yolculuğu asıl biçimimde yapabilirdim ve öylesi daha hızlı olurdu ama güçsüz düşerdim ve Roan Dağı'nda yapacağım küçük buluşmanın da pek yorucu olacağından emindim. Öyleyse Taeil'e şu anda ne kadar sinirli olduğum düşünülürse, onun arabasını ödünç almak çok hoşuma gidecekti. Çünkü benim arabam uğraşmakla zaman yitiremeyeceğim kişilerin dikkatini çekebilirdi. Bu yüzden vakit kaybetmeden arabanın kilitlerini açıp sürücü koltuğuna oturduğumda eğilip, telleri örten parçayı söküp atmıştım. Mark, ben ve Kun küçükken alışveriş merkezlerinde sırf eğlenmek için arabalara düz kontak yaptırırdık ve epey bir denemeden sonra arabaların tam elektrik şebekesini kızartmadan motoru çalıştırmak için ne kadar güç gerektiğini bulmuştuk. Arabaları çalıştırıp, farklı yerlere park ettikten sonra sahiplerinin gelip de arabalarının nasıl yer değiştirdiğine şaşırıp kalmalarını izleyerek güldüğümüz onlarca günümüz vardı. Çocukken çok kolay sıkılırdık ancak bir o kadar da kolay eğlenirdik.
Eskilerde kalmış küçük anılara tebessüm bile edemeden telleri avcuma aldığımda az miktarda enerji motorun çalışmasına yetmişti. Böylece sihirli dokunuşumu yitirmediğimi de anlamıştım. Ardından aynı hızla Taeil'in ortalıklarda görünmemesini fırsat bilerek evinin önünden ayrıldığımda dosdoğru eyaletler arası otoyola çıkmıştım. O genç kılıklı ihtiyar bana hayatta Mark kadar anlayışlı davranmazdı. Özellikle de şimdi anlayışından bir parça vermezdi ancak kardeşim benim için birkaç şey yapacaktı. İşler çığırından çıkarsa diye kimseye fark ettirmeden açtırdığım bir hesaba, birkaç yıl boyunca Ten ve benim için para yollayacaktı. Ve görünen o ki işler kesinlikle çığırından çıkmıştı.
Mark ile Yuta'nın da tıpkı Taeil ve bir zamanlar üçüz olan ancak şimdilerde ikizler olarak andığımız yakın akrabalarımız gibi stratejik olarak gizlenmiş 'ne olur ne olmaz' banka hesapları vardı. Bunu bize yaptıran Taeil'di. Önce paranoyaklık ettiğini düşünmüştüm ama arkasını sağlama almak konusunda her zaman bir adım önde olan zeki bir yanı vardı. Ve şimdi bu yanı işime yarayacaktı çünkü artık ne benim ne de Ten'in geri dönebileceğini sanmıyordum. Ne yapıp edip onu annesiyle görüştürmenin bir yolunu bulmalıydım ama ben Ten'i kurtardıktan sonra ikimiz de burada kalamazdık. Bir yerde saklanmamız belki de hiç durmadan kaçmamız gerekecekti. Belki de SD'nin elini uzatamayacağı kadar ilkel yerlere gitmemiz gerekecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akis-μός - taeten
FanfictionBir çift yeşil göz, tuhaf kasaba ve ışık insanları. @aroasiren 26.01.21