Günün sonunda, ünlü olmuştum. 'Yemeğini Onların Üzerine Döken Çocuk' olmamın yanı sıra her koridor ve sınıfta saldırmalarını beklemek düşündüğümden daha gericiydi. Özellikle de üçüzlerden birini tarih sınıfımda ya da giysilerini değiştirmiş Kun'u, dolabının önünde somurturken gördüğümde. Ama beklediğim bir şey varsa da gerçekleşmemişti. Bir tanesinin bana saldırması durumunda ne yapardım bundan da emin değildim ama aldığım kararlar doğrultusunda karşılıksız bırakmayacağım kesindi.
Beden eğitimi dersinden önce Yuta bolca özür dileyip sonra da yaptıklarım için beni kucakladığında kollarının arasında öylece hareketsizce kalmıştım. Henüz tepki vereceklerimin arasında Yuta'nın olup olmadığını bilmiyordum. Onunla ilgili kafam Taeyong'la ilgili olduğu kadar karışıktı ve bana diğerleri gibi yaklaşmaması yüzünden henüz ne yapacağımı bilmiyordum. Voleybol için sıraya dizildiğimizde benimle konuşmaya çalışmıştı ama o sırada resmen hissizdim. Arkadaş olduğumuzu düşündüğüm halde oldukça sarsıcı gerçeklerle karşılaşmak beni Yuta'ya karşı biraz hissizleştirmiş olabilirdi. Ayrıca ortada bir de eski sevgili krizi vardı. Kun'un benden nefret ettiği şüphe götürmez bir gerçekti. Ancak ne söylerlerse söylesinler bunun sebebinin Taeyong olması bana son derece saçma geliyordu. Yalnızca Taeyong yüzünden aptal bir nefreti hak ediyor olamazdım. Resmen dünya üzerinden silinmemi istiyormuş gibi davranıyordu ve bunu eski sevgilisinin beni kurtarmış olmasına bağlayamazlardı. Daha fazlası vardı. Ne olduğunu bilmiyordum ama vardı.
Okuldan sonra, buraya taşındığımdan beri olan her şeyi anlamaya çalışarak arabamla eve dönmüştüm. İlk günden beri bir tuhaflık vardı zaten ancak bunu çözmemi zorlaştıracak her şeyi yapıyor gibilerdi. Göle gittiğimiz gün Taeyong'un solungaçları çıkmıştı. Ayı olayında ve kütüphanede çakan ışık da hafızamın gerilerinde kalmış olmalarına rağmen aynı olmalılardı. Bir de Doyoung'un söylediği bütün o ıvır zıvırlar vardı. Kafa karışıklıklarım ve bütün sinir bozukluğumla hala onları düşünüyorken eve vardığımda beni rahatlatacak bir şeyler olmasını diliyordum ancak bunun imkansız olduğuna emindim. Yine de ön verandada bir sürü paket görünce o gün yaşadığım bütün saçmalıklar neredeyse silinip gitmişti. -Yalan, ölsem de bana yaptıklarını unutamazdım- Yani en azından zihnimin biraz olsun rahatlamasına sebep olacak kadar olanları unuttuğumu düşünüyordum. Çünkü paketlerin birkaçının üzerinde gülen suratlar vardı ve bu demek oluyordu ki içlerinde haftalar önce ön sipariş verdiğim kitaplar, hem de piyasaya yeni çıkmış kitaplar vardı.
Onları içeri alıp hızla üst kata götürdükten sonra biraz kafamı dağıtıp, kendimi gerçeklerden soyutlayabileceğim bir şeyler olmasının küçük mutluluğuyla dizüstü bilgisayarımı açmıştım. İşte böyleydi. Kitaplar ve blog beni babamın pisliklerden de kurtarmıştı ve depresif bir annenin mutsuz yaşantısından da kaçırmıştı. Şimdi de aynısı oluyordu. Yaşadığım bu şey her neyse beni oradan soyutluyordu ve tüm olanlardan kurtulmaya çalışmak zaten yeterince zorken kendimi gerçek olmayan bu dünyaya teslim ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akis-μός - taeten
FanfictionBir çift yeşil göz, tuhaf kasaba ve ışık insanları. @aroasiren 26.01.21