Lee Taeyong'un sırasına oturmasından, her zamanki kalemiyle kürek kemiğimi dürtmesine kadar tam on saniye geçmişti. Koca koca on saniye. Arkama dönünce onun o kendine has ve benzerini dahi duymadığım parfüm kokusunu almamak imkansızdı. İstediğini elde edip, dikkatimi çektikten sonra geri çekilerek kaleminin mavi kapağını dudaklarının kenarına hafifçe vurduğunda, iyi bildiğim o dudakları kesinlikle bu günün onun için harika başladığını vurgular biçimdeydi. "Günaydın kedicik." Ne kedicikti ama..
Bakışlarımı güçlükle gözlerine çevirip, yeni kesilmiş bir gülün sapı kadar canlı görünen yeşillerine bakarken ifadesiz kalmak için her şeyimi vermiştim. "Günaydın Taeyong." O ise tüm bu ifadesizliğimi yerle bir etmek istiyor gibi başını hafifçe geriye atıp siyah saçlarının alnına düşmesine sebep olduğunda onunla inatlaşarak hiç istifimi bozmayacaktım. "Bu gece planımız var, unutma."
"Evet, biliyorum. Dört gözle bekliyorum." Sesimin ona karşı soğuk çıktığının farkındaydım ama bu onu hiç mi hiç yıldırmıyordu. Öne eğilip sinirlerimi bozan sırasını aşağı yatırdığında siyah kazağı omuzlarının üzerinde gerilerek birkaç kişinin fısıltılarının artmasına sebep olmuştu. Herkesin gözünün üzerimizde olduğunu biliyordum ve dudakları zevk dolu bir şekilde kıvrıldığında neden böyle ima dolu göründüğünü anlamaya çalışıyordum. "Ne var?"
"İzini yok etmeliyiz." Sadece benim duyabileceğim kadar alçak sesle konuşup ona bıkkın bir bakış fırlatmama sebep olduğunda yine şu iz hakkında konuşmaya başlamamızdan hiç hoşnut değildim. Neyse ki sessizce söylüyordu da birilerine izin ne olduğunu anlatmaya çalışmak zorunda kalmıyordum. Ya, bildiğiniz gibi, insanlara bulaşıp onları yılbaşı ağacı gibi aydınlatan, kötücül bir uzay ırkı içinse işaret fenerine dönüştüren bir uzaylı kalıntısı. Azıcık ister misiniz?
Tabii. Tabii.
Kalemimi alıp parmaklarımın arasında oynarken içimden kalemi üstüne fırlatmak geçiyordu ancak mesele mühim olduğu için iz konusunda kalmam şarttı. "Evet, o kadarını anladık." Taeyong keyifle dirseğini sırasına, çenesini de avcuna yasladığında bakışlarım dudaklarında dolaşıyordu. "İzi silmek için acayip eğlenceli bir fikrim var." Eğlenceli fikrinin ne olduğunu biliyordum. Ben. O. İşi pişirmek. Ve bu fikir beni içten olmasa dahi gülümsettiğinde gözlerinin yeşilinin yumuşadığını bizzat karşımda görebiliyordum.
"Ne o? Hoşuna mı gitti?" Mırıldanarak bakışlarını dudaklarıma indirdiğinde bir şeylerin kanıma karışıp beni canlandırdığını aynı zamanda vücudumu ısıttığını ve küçük bir ürpertinin bacaklarıma kadar ulaşmasına sebep olduğunu hissedebiliyordum. Fakat bedenimin aklıma olan ihanetinin ve yüz seksen derecelik dönüşünün benimle değil de o acayip uzaylı şeyinin etkisiyle ilgili olduğunu anımsadığımda etki tuzla buz olmuştu. Taeyong Arum'la olanlardan sonra beni iyileştirdiğinden beri aramızda bir bağ vardı ve bu, onun açısından bir ilişkiye başlamak için yeterli görünse de benim için yeterli değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akis-μός - taeten
FanfictionBir çift yeşil göz, tuhaf kasaba ve ışık insanları. @aroasiren 26.01.21