Jungwoo salı günü okuldan sonra benimle eve gelip ertesi günkü biyoloji sınavına çalışmama yardım etmeye çalışırken her şey çok berbattı çünkü aklımı bir türlü veremiyordum. Bir yanım Taeil'in sınavı ertelemesini umuyordu çünkü yarın gece ne yapmak zorunda olduğumuzu o da biliyordu. Hatta pazartesi günü dersten sonra ona bu teklifi götürmüştüm de ama değişiklik yoktu. Bilgisayar koltuğumda ileri geri sallanarak Jungwoo'nun Doyoung'dan çarptığı notları yüksek sesle okumasını dinlemeye çalışsam da onu ne duyuyordum ne de kucağımdaki biyoloji kitabını görüyordum. Ders yerine bütün ilgim salı günü tanıtımı için, yeni çıkacak bir genç yetişkin romanının ön okuma kopyasına küçük bir yorum yazmaktaydı. Araladığım sayfalarının arasından birkaç satır seçerken Taeyong'un görse ne okuyorsun sen diye sorgulayacağı cümleler ister istemez gülümsememe sebep olmuştu. 'Birbirimize göstereceğimiz gizli kozlarımız vardı. Her biri arzularımızda yatan şeytani birer ayrıntıydı. Ve o ayrıntılar erişilemeyecek gibi görünen zevki kucaklıyorlardı.' Klişe ama okurken yatağımda bir o yana bir bu yana döneceğim türden bir şeyler olduğuna emindim.
"Dikkatini vermiyorsun." Jungwoo açtığım kitabın kapağını kapatarak bana ciddiyetle baktığı zaman gülümsememi durdurabilmek için dudaklarımı ısırmıştım. "Veriyorum.. hücreler ve organizmalarla ilgili konuşuyordun." Tek kaşını kaldırıp, kimi kandırıyorsun ifadesiyle bana bakarken masumum ayaklarına yatmayacaktım. Jungwoo, okulun en zeki ve dönem birincisi öğrencisinin sevgilisiydi. Yani.. Doyoung'la sevgili olmak kolay değildi. Ya tam anlamıyla kaçık olmak gerekiyordu ya da en az onun kadar zeki ve Jungwoo'da her ikisinden de vardı. Ders çalışmaz, Doyoung'un son dakika not yetiştirmesi ve 2 saatlik tekrarıyla sınavlardan bir şekilde yüksek alırdı. Aynı zamanda kuralları olan ve müthiş bir istikrarla düzen sürdüren dönem birincisi öğrenciyi yoldan çıkaracak her ne yapıyorsa bu onun kaçık olduğunun kanıtı olabilirdi. Yani ben Jungwoo'yu ders konusunda kandıramazdım. Belki başka konularda kandırırdım ama şimdi kesinlikle yapamazdım. "Tamam.. bir türlü konsantre olamıyorum. Yarın gece bir şeyler yapmam gerekiyor ve aklım ona takıldı bu yüzden hücreleri de organizmaları da düşünemiyorum."
Jungwoo sabırlı anlatma çabasına rağmen anlayışla ifadelerini yumuşattığı zaman notları kısa bir süre için bırakıp bana doğru dönmüştü. Yeniden boyadığı kızıl saçları boyanın henüz ilk günleri olduğundan epey canlıydı ve onun beyaz teniyle kesinlikle tokat etkisi yaratıyordu. Şimdi bir kez daha düşününce Doyoung'u yoldan çıkarmak için kaçıkça davranmasına gerek olmadığından emin olabiliyordum. Bu oğlanın insan olduğunu bilmesem Luxen mi diye on kez sorgulamış olurdum.
"Ne yapacaksın? Taeyong'la mı?" Tamam, işte dersle ilgili istikrarımız bu kadardı. "Eğer öyleyse, lütfen yapacağın şeyin s harfiyle başlayıp bittiğini söyle." Kaşlarımı hafifçe kaldırıp hücreler ve organizmalardan sekse ani bir geçiş yaptığı için şaşkınca bakarken ne diyeceğimi bilemeyerek başımı iki yana sallamıştım. "Manyaksın sen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akis-μός - taeten
FanfictionBir çift yeşil göz, tuhaf kasaba ve ışık insanları. @aroasiren 26.01.21