Konu Haechan'a geldikten sonra Mark kendini resmen kapatmıştı. Belki de aklını dağıtmak için havadan, futboldan ve çizgi filmlerden konuşmuştu ama Daidalos'tan ya da ona ve Haechan'a ne yaptıklarından daha fazla bahsetmemişti. Bir yanım bunun için minnettar sayılırdı. Kulağa her ne kadar bencilce gelse de bunların daha ne kadarını kaldırabileceğimi bilmiyordum. Kalbim sızlıyordu. Mark'a her şeyin geçeceğini söylemek isteyip isteyip belirsizliğin içinde boğuluyordum ve işin kötü yanı, bana Taeyong'un nerede olduğunu unutturacak bu konuşma ikimizin de mahvolmasına sebep olmuştu.
En sonunda saat gece yarısına yaklaştığında ve Taeyong hala eve dönmeyince Mark'a dinlemesi için birkaç şarkı önerip eve dönme kararı almıştım. Ama eve dönünce de aklım hala ondaydı. Odama çıkar çıkmaz ilk yaptığım telefonumu kontrol etmekti ve ekranda yanıp sönen bildirimi görmek kalbimin teklemesi için bile yeterliydi. Taeyong'dan bu gece için özür dilediği ve konuşmamızı yarına ertelediği bir mesaj vardı ve yaklaşık bir saat önce atılmıştı.
Kıskançlığı bir kenara bırakmalıydım. Çünkü aklımda çevirip durdukça bir sürü bencilce düşünce toplanıp beni sinir ediyordu. Ama unutmaya çalışarak bir şekilde zamanın geçmesine yardımcı olacakmış gibi duvar saatine bakarken bile o mesaj yüzünden kalbim eve sanki koşarak gelmişim gibi hızlı hızlı atıyordu.
Saçma olsun ya da olmasın, kıskançlık duygusunun benim içimde de büyüyebileceği gerçeği beni biraz sarsmış sayılırdı. Böyle şeylerin beni üzmesinden nefret ederdim ve mümkün mertebe kıskançlığı kararında yaşardım. Ama bu seferki dehşet verici bir şeydi ve içimde böylece kapanmasını çok istiyordum çünkü utanç verici olduğunu düşünüyordum.
Telefonumu bir kenara bırakıp banyoya giderken zamanı en hızlı böyle geçirebileceğimi bildiğim için kendimi banyoya attığımda sıcak suyun altında öylece durup belki yarım saati geride bırakmak şuursuzluğun en büyük örneğiydi. Ama sonunda tekrar odama geri döndüğümde tek yaptığım şey üstüme düzgünce bir şeyler giyip yatağın içine girmekti. Daha fazla şey düşünmek istemiyordum ve bu yüzden beynim dükkânı kapatmaya karar verdiğinde bana kalan da uyumaktı.
Tabii birkaç berbat rüyayla bölünmüştüm ama bir şekilde o uykuya devam etme istikrarını göstermiştim. Sonrasında uykunun içinde kendimi kaybettiğim sıralarda yanıma ağır bir şeyin çöktüğünü, bir elin saçımı yüzümden uzaklaştırdığını ve bir süre boyunca orada kaldığını da hissetmiştim fakat bunun ne kadar gerçek olduğundan emin değildim. Sanırım bilinç altım fena bir şekilde tetiklenmişti çünkü sabah uyandığımda Taeyong yanımda değildi. Günün doğuşu da hiç çekilebilecek gibi değildi.
Yatağımın içinde oturup avcumu boş yüzeyde hafifçe gezdirirken rüyamda ya da uyurla uyanıklık arasında yanıma geldiğini hayal ettiğime inanamıyordum çünkü amma da ezik hissettiriyordu. Yine de uyanır uyanmaz negatif biri olmayacağım sözlerini kendime vermek için uğraşıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akis-μός - taeten
FanfictionBir çift yeşil göz, tuhaf kasaba ve ışık insanları. @aroasiren 26.01.21