49

197 23 26
                                    

Taeyong

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Taeyong

Hayatımda işlerin daha berbat bir hal alamayacağını düşündüğüm anlar olmuştu. Özellikle de Yuta, lanet olası Luxen sirkine katılmak için kaçmışken. Ama her defasında bir kez daha bu düşüncemin ne kadar yanlış olduğu bana kanıtlanmıştı.

Yeji başını eğip koyu renk gözleriyle bize bakarken yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu. Tamamen boş bir kâğıt gibiydi. Mark küfür edip kıpırdamaya başladığında kardeşimin bu kadına karşı ne kadar dolu olduğunu iyi biliyordum. Şayet onu çok iyi anlıyordum ama Yeji, Mark birçok patlamaya ve genel bir kargaşaya yol açabilecek bir şey yapamadan konuşmuştu.

"Yaşamak istiyorsanız." Sesi kelimeleri yutacak kadar alçaktı. "Bu lanet helikoptere bineceksiniz. Hemen." Pek fazla seçeneğimiz yoktu. Ya dövüşüp silahlarından biriyle vurulacaktık ya da helikoptere binecektik. Peki ya sonra? Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştuk. Ama seçeneklerden biri şu anda ölmekti, diğeriyse muhtemelen daha sonra ölmekti. İkinci seçenek bize bu son berbat durumdan nasıl kurtulacağımızı bulmak için biraz zaman kazandıracaktı.

Mark'a kendine hâkim ol, diyen bir bakış atarken kardeşimin biran için her şeyin canı cehenneme, diyeceğini sanmıştım. Ama omuzlarını düzeltip kalkarken o helikoptere binmek için önden yürümeye başlamıştı.

Ten'e dönünce onunla göz göze geldiğimde kahverengi gözlerindeki ihtiyat, bitkinlik ve acı, korkuyla karışmıştı. Bunu görmek ve değiştirebilmek için şu anda yapabileceğim hiçbir şey olmadığını bilmek canımı çok yakıyordu. Başımı eğip dudaklarımı yanağına bastırırken onu göğsüme çekmiştim. "Her şey yoluna girecek." Ne üzücü ki bunu söylediğim son seferde olduğu gibi başını sallayıp beni onaylamıştı.

"Ne şirin." Yeji yapmacık bir ses tonuyla konuştuğunda bakışlarımı ona çevirerek küçük bir gülümsemeyle karşılık vermiştim. "En son bizi kontrol altına aldığını düşündüğünde işler nasıl noktalanmıştı, hatırlıyor musun?" Normalde duygusuz olan yüzünde öfke belirince içimde alevlenen hisse tutunmak kolaydı. "Güven bana. Bunu hiç unutmam."

"Güzel." Ten'i içeride tam Mark'ın beklediği yere doğru kaldırırken kardeşim, Ten'i kendine çekip içerideki bütün askerlerden çok daha uzağa yönlendirmişti. İçeri girdiğim ilk anda yaptığım şey ise Nam Yeji'yi sıkıştırmaktı. Kadın gerileyip gözlerime bakarken bir koltuğa doğru oturmuştu.

"Bu kez farklı noktalanacak."

"Öyle mi?" Ne kadar oturursa otursun onu ürkütecek mesafeye yaklaşmayı başarmıştım. Helikopterin pervanesi sözcüklerimi başkasının duymasını engellerken sesim ancak onun duyabileceği kadar alçaktı. "Evet, ama bu kez senin ölmeni sağlayacağım." Kaskatı kesilirken buradaki varlığımızın kısa süreceğini gösterircesine geri çekilmiştim. Ten'e uzanırken kardeşim sadece bizim yapabileceğimiz bir titizlikle onu bana vermişti ve Yeji'nin ise söyleyebilecek tek bir kelimesi yoktu. Yalnızca başını arkaya yatırıp gözlerini kapatmıştı ama birçok kişiden daha cesur olduğunu itiraf etmeliydim. Bir insan olsaydım ve bir Luxen tarafından tehdit edilseydim onun kadar rahat oturamazdım.

Akis-μός - taetenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin