28.Bölüm: "TATİL"

2.5K 121 13
                                    

Bu sıralar hayatımın yoğunluğundan dolayı biraz gecikmeler yaşayabiliriz, özellikle mayıs ve haziranda. Yine de elimden geleni yapacağımdan kuşkunuz olmasın.

Hatta bu bölümü yalnızca on iki saat içinde yazdım. Yazmak gerçekten çok tuhaf bir eylem, insan yazarken oradaymış gibi hissediyor ve sanki o masadan kalkmak istemiyor yazmayı bırakıp... İlginç. İnsan kendisini olayların içinde hissedince de içinden gelmediği zaman diliminde yazmak istemiyor.

Yani sırf erken olsun diye içimden gelmediği zaman yazmıyorum.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, çokça öpüldünüz.

Bir de beni buradan takip ederseniz mesaj panomda yayınlayacağım duyuruların da bildirimini almış olursunuz, bazen gecikeceğim zaman vs haber veriyorum :)

         Skylar Grey-Mai Tais

War Of Hearts-Ruelle(acoustic)

                               -

Sıcak. Bilincim yavaş yavaş açılırken ve düşlerimden uyandığımda hissettiğim yalnızca buydu. Belime sarılan kollar, rahat boyun girintisi, hepsi sıcakı. Bu, madden ve manen böyleydi. Manen diyordum çünkü hissettiğim huzur yadsınamaz bir gerçekti. Benim gizli gerçeğim.

Tamamen uyandığımda, yerimden bir süre kalkamadım. O da uyuyor olmalıydı çünkü nefes alışverişi düzenliydi ve bir kıpırtı yoktu. Dün gece beni öylece hiçbir şey söylemeden yatağa çekmiş ve yine hiçbir şey söylemeden uyumuştuk. Söylediğim şeye bir yanıt verme ihtiyacı dahi duymamıştı.

Birlikte uyumamıza mı alışmıştı, bunu öylesine mi yapıyordu akıl sır erdiremiyordum. Tam olarak neydik, gerçekleştirdiğimiz eylemlerin amacı neye dayanıyordu? Bunu bilmek istesem de öğrenemeyeceğimin bilincindeydim. Kendi yaptıklarımın nedenini bile bilmezken onunkileri nasıl öğrenebilirdim ki?

Üstelik burası rahattı. Maalesef, tüm bu bilinmezliğin ortasında onun kollarında uyumak güzel hissettiriyordu. Burada söylenen yalanlar, yaşanan korku, acı; hiçbirinin bir önemi kalmıyordu benim için. Boynunun girintisinde, tüm bunlar önemsizdi. Fakat adım gibi iyi biliyordum ki ben unutmuş olsam da bir yerlerde hâlâ hatırlayan insanlar vardı. Maalesef ki bu böyleydi.

Sonunda kollarını belimden çekip doğruldum. Saat yediye geliyordu, komodinin üstünden aldığım telefonumdan görebilmiştim bunu. William'ın yüzüne baktığımda onun da gerçekten uyuduğunu anlamıştım. Bugün yola çıkacaktık ve bildiğim kadarıyla erken saatlerde yapacaktık bunu. Yani eğer William dün akşam çok sevgili arkadaşlarımızı geçiştirmek için yalan söylemediyse böyleydi.

Onu uyandırmakla uyandırmamak arasında kaldım bir süre. Acaba sabahları alarmla mı kalkıyordu? Eğer öyleyse kalkacağı saati ayarlamış olmalıydı. Gerçi adamın uçağı da vardı. Ne yapacağı belli mi olurdu? İstediğini yapardı. Bizim gibiler işlerimizi saate göre ayarlar, onlar ise saatleri işlerine göre ayarlardı; fark buydu. Kahrolası düzen.

Sonra durdum. Neden sabahın köründe, onun yatağında oturup kapitalist düzen hakkında eleştiri yaptığımı düşündüm. Yeri ve zamanı mıydı sahiden? Ardından düzenin tüm hıncını ondan çıkarmak istercesine uyandırmaya karar verdim. O benim uyuyacağım yeri seçiyorsa ben de onun uyanacağı saati pekala belirleyebilirdim. Öyle değil mi?

Senden KalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin