12.Bölüm: "EV"

3.4K 171 29
                                    

Yine ben! Herkese iyi okumalar. yorum yapmayı unutmayın.
Sizi seviyorum
-

Aradan iki gün geçtiğinde sonunda eve dönebilmiştik. Ev diyordum çünkü ne kadar süreyle kalacağımızı kestiremediğimden buraya bir süreliğine ait hissediyordum kendimi. Gerçi ev yerine saray yavrusu da diyebilirdim. Kimse yadırgamazdı sanırım.

"Selam Sarah," dedim onu mutfakta gördüğümde. Beni gördüğünde yüzü ışıl ışıl parıldayarak yanıtlamıştı. Onun işe geri dönmesine sevinmiştim.

"İyi ki geldiniz, bu kısa sürede evde sesinize alışmışız. Ev çok sessiz geldi."  Bu söylediğine gülümsedim. Ama bir gün hiç dönmemek üzere gidecektik.

Lisa'yı gelir gelmez uyutmuştum çünkü yolda doğru düzgün uyuyamamıştı. William'ın da nerede olduğundan pek haberim yoktu.

Bugün yine yağmurluydu. Ne zaman değil ki? diye sordum kendi kendime. Ilıman okyanusal iklimi iliklerimize kadar hissediyorduk burada.

Sarah bir kahve yapıp getirdiğinde kış bahçesindeydim. Burayı yeni keşfetmiştim ve neredeyse hayran kalmıştım. Özellikle yağmur yağarken olağanüstü gelmişti gözüme. Boydan boya camla kaplıydı ve bahçenin arkasını görüyordu, uçsuz bucaksız yeşilliği...

Elimdeki kahve kupasından bir yudum alırken başımı kendime doğru çektiğim dizime yaslamıştım. Bir yandan da düşündüm. Yarından itibaren provalara katılmam gerekecekti. Ama bunun böyle gitmeyeceğini bildiğimden bir şeyler yapmalıydım.

Önümüzdeki defileye çıkacaktım ama sanırım yine bir süre diğer defileler için ara vermem gerekecekti. Bu evdeyken zor olmaya başlayacaktı. Uzaktı, Lisa'yı götürmem git gide zorlaşıyordu. Ve gireceğim herhangi bir kaos ortamında provalara katılamayacağım aşikardı. Bu onları da kandırmak olurdu. En sağlıklısı defileyi atlatıp bir süre ara vermekti. Alacağımı aldığımda ve bu oyun sonlandığında kaldığım yerden devam edebilirdim.

Yolda Emily'e mesaj atmıştım. Artık dönmüştük ve istediği zaman gelebilirdi. Onu çok özlediğimden bir an önce görmek istiyordum. Bana eski günlerimi hatırlatan tek kişiydi hayatımdaki. Eski ve huzurlu günlerimi...

Telefonum titremeye başladığında elimdeki kupayı önümdeki camdan masaya bırakıp telefonuma uzandım.
Arayan Emily'di. İsmini görmemle yüzümde bir gülümseme oluşmuştu bile.

"Efendim," diye yanıtladım açtığımda.

"Arya, müsait miydin?" diye sordu. Tabii ki de müsaittim. Zaten ne iş yapıyordum ki son günlerde?

"Evet müsaitim, bir şey mi oldu?" diye sordum. "Yok, olmadı. Bir şey soracaktım ama ayıp olur mu diye düşünüyordum." dedi. Bu söylediğiyle kaşlarım çatıldı.
Söyleyeceği ne ayıp olabilirdi ki?

"Ne ayıbı kızım," dedim azarlarcasına. "Ne soracaktın?"

"Yani sen yeni söyleyince sormam biraz tuhaf olur diye düşündüm ama dayanamadım.
Bugün hiç işim yok. Orası müsaitse gelebilir miyim?" diye sordu. Az önce çattığım kaşlarım düzelmişti. Ben tam ağzımı açacakken devam etti.

"Ama bak sen zor durumda kalma. Gerçekten eğer müsait değilseniz hiç sorun olmaz." dedi telaşlı bir halde. Bu tepkisine ister istemez gülümsemiştim.

"Saçmalama," dedim. "Hem bunu William'a da söyledim. Bir sorun olmayacağını kendisi söyledi. Hem seni çok özledim sen sormasan ben soracaktım." Dedim. Bugün olmasa da elbet söyleyecektim yani.

Senden KalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin