Çerezlik bir bölüm oldu, umarım beğenirisiz. Oy vermeyi unutmayın! :) ❤️
Mor ve Ötesi | Camgezer
KIZIL ŞAFAK
10. BÖLÜM: "HEDEF NOKTASI."
O
turduğumuz çardakta büyük bir gerilim vardı. Herkes, bacaklarını kırarak karnına doğru çekip, ellerini diz kapaklarına koyan ve yarı oturur pozisyonda olan Atlas'a odaklanmıştı.
Şaşkın şaşkın ona bakarken, kimseden çıt çıkmıyordu. Esen rüzgâr, Atlas'ın havaya diktiği dalgalı ve gür siyah saçlarını geriye ittiriyor, rüzgarla beraber gelen toz taneleri, yeşil gözlerini kırpmasını sağlıyordu. Sanırım soğuktan çok etkileniyordu, yüzü resmen kıpkırmızıydı.
Son on dakikadır bu haldeydi. Ders zili çoktan çalmıştı ama hocaların toplantısı vardı, dolaysıyla kimse derste değildi. Az önce resmen Akal Hoca tarafından korunduğumuzu, ya da geçiştirildiğimizi, anlamıştık ve derse girmesek de bir şey olmazdı. Yani, sanırım.
Okulun arka bahçesindeki çardakta buluştuğumuz an Akal Hoca ile konuştuğumuz her şeyi anlatmıştım. Ardından Atlas, hemen o anlamadığım garip oturma moduna geçip gözlerini yere dikmişti ve son on dakikadır da oradan ayırmamıştı gözlerini. Kafasından geçenleri ölesiye merak ediyordum.
Herkes, olur da dikkati dağılır, sonuca ulaşamayız korkusuyla çıtını çıkarmıyordu. En sonunda herkesin beklediği o an gerçekleşti, Atlas ağzını araladı.
"Amacının bizi korumak olduğunu düşünmüyorum."
Tam çaprazımdan alaylı bir kahkaha sesi geldi. "İki saattir düşünebildiğin tek şey bu mu? Biz bunu neden düşünemedik ya? İnanamıyorum, nasıl akıl edebildin bunu Atlas, anlatsana biraz?" Atlas'ın koyulaşmış sert bakışları anında Doğu'ya döndü ve sanki gözleriyle birlikte tekrar kavga ettiler o an. Nedenini bilmiyordum ama Atlas bugün sinirli ve agresifti, Doğu'yu bile dövebilirdi.
Atlas, gözünü Doğu'dan alıp hepimize teker teker baktı. "Bir şeyler saklıyor olmalı." Dediğinde, Doğu gülmeye devam etti. Kumsal'ın, Doğu'ya uyarı dolu bir bakış attığını gördüm ama, Doğu onu tiye almadı, dişlerini göstererek pisçe, sinir bozucu bir ifadeyle sırıtmaya devam etti.
"Planın ne?" Diye sordum oldukça gergin olan Atlas'a. Başını eğip çenesini avucunun arasına almıştı ve kırdığı kolunu dizine yaslamıştı. Atlas güldü, güldüğünde yanağındaki ufak gamze nedense kalbimin ritmini bozdu. Boğazımı temizledim, Atlas'ın bakışları bana değdi. Yeniden üşüdüm. Onu defalarca gülerken görmeme rağmen yanağındaki o küçücük gamzeyi şimdi fark etmiştim.
Atlas bana cevap veremeden, Doğu yeniden konuya atladı. "Hayır dur," dedi Atlas'a. "Önce bize şu sizi kovalayan araba meselesini anlat."
"Evet," diye destek çıktı Işık. "Artık bu işte hep beraberiz. Yaşanan her şeyi bize de anlatın."
Bir süre karasız gözlerle Atlas'a baktım. Onun araştırdığı şeyleri ve nereye kadar geldiğini ben de bilmiyordum. Anladığım tek şey geçen senelerde yattığım hastane ile bir bağlantısı olduğuydu. Atlas bana göz kırpıp omuz silkti, bu sen bilirsin anlamına geliyordu.
"Peki..." Diye mırıldandım ürkekçe. Hayatımda ilk defa bunu birisine itiraf edecek olmanın heyecanı kanıma karışıp bütün bedenimde gezerken yutkundum ve ellerimi çardağa koyup alçının dışına çıkan parmaklarımla oynadım. Birkaç gün sonra bu alçıdan kurtulacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL ŞAFAK
FantasyAslında her zaman bir çemberin etrafında dönüp duruyorduk, hem de defalarca. Döngü. Döngü, döngü, döngü. Döngü. Beni siz yarattınız. Bunu siz yarattınız. Ve şimdi, Kendi yarattığınızdan korkuyorsunuz. - "Atlas Kumsalında, güneş ışı...