Mitski | Nobody
Three Days Grace | Time of Dying
KIZIL ŞAFAK
6. BÖLÜM: "ATEŞTEN OKYANUSLAR."
-
Yalnız ve eksik bir çocuktum.
Her bakımdan eksiktim. Kolum parmaklarıma kadar tamsa, kalbim şefkate kadar eksikti. Bir yanım kalabalıksa, bir yanım boştu. Eksiktim ve tamamlanacağım parça dünyada bile değildi.
Eksikliğimi kabullendim.
Ama eksikliğimi sevemedim.
Her zaman o boşlukla yaşadım. Okulda, evde, yorganımın altındaki dünyamda... Bir parçam hep eksikti.
Eksikliği hissedemedim çünkü tam olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum.
Yine de bunu bilmek bile can yakıyordu. Eksik olsak bile bunu hissedemeyiz çünkü tam olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyoruz.
İlkokulda tek arkadaşım kalemimdi. Bir kalemle her şeyi yapabilirdiniz. Resim çizebilirdiniz, dışa yansıtamadığınız her şeyi kalemle ortaya çıkarabilirdiniz. Yazabilirdiniz. Ancak o kalem bir gün biterdi. Yaşadığımız dünyanın nasıl bir sonu varsa, yaşamımızın bile nasıl bir sonu varsa o kalemin de bir sonu vardı. Mürekkebi biterdi, kurşunu biterdi.
Ben daha çok küçükken kalemim tükendi.
Ortaokula geçtim. En yakın arkadaşım kulaklıklarım oldu. Kafamın içindeki sesleri hep bir melodiyle susturmaya çalıştım. Evet, müzik de bitti. Her şarkının bir sonu vardı.
Hayatımın değiştiği o yerde kalmaya başladım. Çevremde o kadar kimse yoktu ki en yakın arkadaşım yalnızlığım oldu.
Lisenin son sınıfına geçtim. En yakın arkadaşım ilk defa insanlar oldu. Ancak bu sefer sona erecek olan şey onlar değildi, bendim. Yaşamım sona ermek üzereydi.
Sadece on yedi yıl yaşamıştım ama ruhum yüzlerce sene ayakta kalmak zorunda kalmıştı. Yorgundu ve bir döngünün içindeydi. Belki de bu anı sekizinci yaşayışıydı. Hatta belki de on? Yüz? Bin?
Elini sıkı sıkı tuttuğum ve tedirgince baktığım Atlas'ın yeşil gözlerinde birer siyah canavar yatıyordu.
Canavar uykudaydı.
Ne zaman uyanacağını bilmiyordum. Her an uyanabilir ve kükreyip, ateşini dünyaya yayıp her yeri, herkesi yeşil bir yangının içine alır gibiydi.
Elimdeki eline tırnaklarımı geçirdim ve onun gözleri gözlerimdeyken yutkundum. Bir kadın aşağıda çığlık atıyordu. Belki de yanıyordu.
Kendime soğukkanlı olmayı öğretmeliydim. Panik anında sakin kalmayı ve mantıklı olmayı. En azından kendime bunu öğretmeliydim. Korkudan nefesim de kesilse, telaştan dizlerim de titrese her zaman bir kaya olmayı başıma vura vura öğretmeliydim kendime. Başka türlü hayatta kalamazdım çünkü.
Atlas'ın elini asla bırakmadım, hatta daha sıkı tuttum. Ve beynime sadece çalışmasını söyledim. Canavarlarına bakmayı bıraktım, çöken tarafa uzak kalmaya dikkat ederek boşluğa doğru eğildim ve "Bizi duyan var mı?!" Diye bağırdım. "Asansörde kaldık, yardım edin!" Sesim öyle korkak ama öyle pürüzsüz çıkıyordu ki yaşlı bir kadın yeniden doğmuş gibiydi. Yaşlıydım, yeniden doğacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL ŞAFAK
FantasyAslında her zaman bir çemberin etrafında dönüp duruyorduk, hem de defalarca. Döngü. Döngü, döngü, döngü. Döngü. Beni siz yarattınız. Bunu siz yarattınız. Ve şimdi, Kendi yarattığınızdan korkuyorsunuz. - "Atlas Kumsalında, güneş ışı...