STARSET - Let It Die
+
KIZIL ŞAFAK - 2. BÖLÜM: "TEHLİKE."
İçimde ölmüş bir çocuk parkı yatıyordu. Terk edilmiş bir çocuk parkı. Renkler griydi, etrafı sislerle kaplıydı ve derinlerden boğuk rüzgâr sesleri geliyordu. İçimde ne kadar çocuk varsa beni terk etmişti ve ben o karanlıkta, o siste, o boğuklukta sallanan bir salıncakta oturuyor, etrafımı boş gözlerimle izliyordum. Salıncağı şeytanlarım sallıyordu, altımda cehennem yatıyordu ve salıncağın ipleri buzdandı, altımdaki ateşler gittikçe salıncağın ipini eritiyordu. Buzlar eridiği anda düşecektim, yanacaktım ve belki de o çocuklar hiçbir zaman geri gelmeyecekti.
Daha çok küçük bir çocuktum. Annemin mezarına gizlice kaçıp babam beni bulana kadar orada uyumuştum ve her ne kadar şu an hayal gibi geliyor olsa da annemle ilk defa orada konuşmuştum. Evet, küçükken kurduğum bir hayaldi. Evet, gerçek değildi. Ama içimde bir yerlerde buna inanan küçük bir taraf vardı.
Annemle konuşmanın her sonuna geldiğimde, "Görüşeceğiz, küçük kızım. Bir gün mutlaka görüşeceğiz." Diyordu bana. Her zaman, oldum olası buna inanmıştım.İnanmıştım ama onu ansızın, hiç beklemediğim bir anda kapıyı açarken göreceğim aklıma gelmezdi.
Karşımdaki varlığının arkasındaki görünmez eller, bir yılan gibi kıvrılarak karnıma kadar gelip tam ortaya bastırdı ve bir adım gerilememe neden oldu. Yüzümdeki kaslar olayı öyle şaşkın gözlerle izliyordu ki hareket etmiyordu. Kalbim bile öylesine şaşkındı ki hızlanmayı unutmuştu, atmayı bırakmıştı. Bütün bedenim, karşımdaki aynam gibi olan görüntüye karşı kaskatı kesilmiş ve donmuştu. Ayaklarımdan başlayan bir buz kütlesi tepeme kadar çıkmış ve hareket etmemi engellemişti.
"Güneş, kızım?"
Kulaklarım bunu inkâr etti. Duyduklarına karşı çıktı, gözlerim her şeyi kanıtlasa da kulaklarım elinden geleni yaptı ve en sonunda kısık bir çınlama sesi beynimin içine kadar girdi. Gözlerim, kulaklarımın bu işkencesine dayanamayıp yaşlarla dolmaya başladığında titrediğimi daha yeni yeni fark ediyordum. Dudaklarımı araladım, kelimeler korkularımın arkasında saklanmıştı ve ne kadar konuşmak istersem isteyeyim saklandıkları yerden çıkmayacaklardı, bunu bile bile araladım dudaklarımı.
Annemin mavi gözleri bana okyanusu anımsatırken kızıl saçları bir orman yangını gibiydi. Bakışlarından bir anlam çıkaramıyordum. Dudakları düz bir çizgi halini almıştı ve belki de başka birisi görse bu görüntüden korkacaktı. İstemsiz bir şekilde öne atıldım, sanki cesaretim bütün korkularımla yüzleşip beni arkadan ittirmişti. Daha bir adım atabilmişken annem elini kaldırdı ve kapıyı bir anda suratıma kapattı. Şimdi karşımda evin kahverengi kapısı öylece duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL ŞAFAK
FantasyAslında her zaman bir çemberin etrafında dönüp duruyorduk, hem de defalarca. Döngü. Döngü, döngü, döngü. Döngü. Beni siz yarattınız. Bunu siz yarattınız. Ve şimdi, Kendi yarattığınızdan korkuyorsunuz. - "Atlas Kumsalında, güneş ışı...