Kapıyla, Baranın arasında olmak zaten beni yeterince zorlarken bir de burnuma dolan orman kokusu tüylerimi ürpertiyordu. Üzerimde olan etkisini çok iyi biliyordu ve bunu kullanmaktan asla çekinmiyordu. Kapıya yasladığı ellerinden birini yanağıma koydu. Yanağımı okşayan el yavaş yavaş önce boynuma sonra da büyük bir kısmı açık olan göğsüme geldi, parmakları tenime değdikçe nefesim kesiliyordu.
"Neden böyle giyindin." çenemi kavrayan eli gibi sesi de oldukça sertti. Elimi kaldırıp çenemi sıkan parmaklarından kurtulup onu ittirdim. "Bana hesap soracak bir konumda değilsin." dediklerimden sonra boynunda belirginleşen damar, seğiren gözü, kararmış siyah gözleri bile güzeldi ya da ben onu bu kadar sevecek kadar aptaldım.
"Seni sevdiğimi söyledim Arel daha ne bekliyorsun." sinirle yüzümü sıvazlayıp tam önünde durdum. "Ablamdan ayrılmanı ve sadece benim olmanı." dudaklarına fısıldadığım şeyle gözlerini kapattı ve alnını alnıma yasladı.
"Yapamam." gözlerim biraz öfke biraz hayal kırıklığı ile açılıp gözleriyle buluştu. Ellerimi yumruk yaptım ve sakin kalmaya çalıştım. Yılda en fazla üç, beş kez gelen sinir ataklarım bu sıralar çoğalmaya başlamıştı. "Ne demek yapamam. Seni aldattı, başkasının çocuğuna hamile ayrıca beni sevdiğini söylüyorsun. Ama yapamazsın, neden ha neden?"
Elini saçlarına atıp gergince karıştırdığında onun da sakinleşmeye çalıştığını anlamıştım. Nefesini verdi ve sinirle yüzüme baktı. "Elinde videomuz var, beni tehdit ediyor."
"Nasıl tehdit ediyor?" sorumla odada olan yatağa oturdu ve başını eğdi. Ellerini birleştirmiş, arada kirli sakalını kaşıyordu. "Bizi herkese söylemek, aileme her şeyi anlatmak gibi." ben sinirlenmemek için dirensem bile o bu konuda üzerime üzerime geliyordu. Her şey onun çektiği aptal video yüzündendi. Ayrıca ailelerimiz öğrense ne fark eder ki.
"Öğrensinler, bırak bir kere de ben özgürce senin elini tutayım, seni seveyim." gözlerime öyle bir baktı ki o an ölmek istedim çünkü bu bakışın anlamını çok iyi biliyordum. "Sen ne dediğinin farkında mısın. Annem torunu olacak diye ne kadar mutlu seni, bizi öğrenirse yıkılır. Babam ne yapar hayal dahi etmek istemiyorum. Tüm hayatımı sen aşkını yaşa diye sikip atamam"
Gözlerim doluyordu ama şu an hepsi aptal sinirimdendi. Hani çok şey söylemek istersiniz ama aptal gözyaşlarınız sinirden akmaya başlar ve sizi aciz gösterir ya, tam o noktadayım. "Yani ablamdan boşanmayacaksın demek bu." kelimeleri zar zor bir araya getirirken sesimi duyması için dua etmeye başladım.
"Yapamam anlasana, biz devam edebiliriz. Gizleyerek." kahkaha attığımda endişeyle yüzüme bakıyordu. "Neyim ben senin istediğinde altına alabileceğin oruspun mu ya da metres." ayağa kalkıp tekrar dibime girdi, yumruk yaptığım ellerimi çözmeye çalışıyordu. "Bırak beni." dediklerimle bırakıp, bir adım uzaklaştı.
"Seni seviyorum Arel yemin ederim ama yapamam beni anlamaya çalış." aptaldım belki de salak ya da geri zekalı, ondan vazgeçemiyordum bunu asla yapamayacaktım. Zaman geçerdi ama duygularım değişmezdi. Ben kendi kafamda bile onu asla unutamama düşüncesini bitirmiştim.
"Keşke seni unutabilseydim diyorum bazen ama olmuyor. Kalbim seni seçtiğinde de elimde değildi şu anda böyle." gözlerimden yaşlar firar ederken sertçe konuştum.
"Benim de elimde değil, tüm bu yaşananlar olsun ister miydim sanıyorsun." gözyaşlarımı hırsla temizledim ve parmağımı göğsüne sertçe bastırdım. "Korkaksın, koca bir korkak."
Kapıdan çıkıp gidecekken dönüp yüzüne baktım. "Bu saatten sonra aşkından gebersem dahi senin yüzüne bile bakmayacağım Baran Yeşilkaya. Sana sahte evliliğinde bol acı çekmeler, çünkü ben çok acı çektim, çekeceğim." Odadan çıkar çıkmaz kendimi mutfağa attım, arka bahçeden çıkıp kimseye görünmemem lazımdı.
Kapıdan dışarı çıkacakken çarptığım beden ile yerimde kalmıştım. "Arel, neden ağladın sen?" kafamı kaldırıp gördüğüm yüzle gülümsedim. "Beni eve götürür müsün Azat." dolu gözlerimle ona bakarken beni kendine çekmiş ve sarılmıştı. Ağlamam daha fazla şiddetlenirken duyduğum sesle artık hem gülüyor hem ağlıyordum.
"Bensiz sarılmak mı, vatan hainleri." Mirza gelip kollarını ikimize birden dolamıştı. "Mirza biraz daha sıkarsan öleceğiz." gülüp bizi bıraktığında ağladığımı yeni fark etmişti. "Kız yine kim ağlattı seni." ben onun Azat abiyle barıştıktan sonra ki haline alışmış gülümsemiştim.
"Düzgün konuş Mirza."
"Sustum yavrum." koluma giren kişiyle yan tarafıma baktığımda kısa boylu arkadaşımı gördüm. "Bu da iyice hanımcı olmuş. Bende bir karı istiyorum kendime ama yok." Esra dediklerinden sonra beni göz hapsine almıştı. Tam konuşacaktı ki kolunu tuttum susması için. "Önce eve gitsek lütfen"
Kapının önüne geldiğimizde arabaya binecekken gözüm ona takıldı. Ablamla el ele tutuşmuş poz veriyorlardı. Yüzümde buruk bir gülümseme vardı, ondan vazgeçemeyeceğimi bilmeme rağmen deneyecektim en azından.
Eğer bunu yapabilseydim, ablamla nişanlandığında yapardım, belki evlendiklerinde ya da sadece beni sevmediğini fark ettiğim her an. Ama öyle bir işlemişti ki ruhuma, kalbime bedenime...
Gözleri gözlerimi bulduğunda hala gülümsemeye devam ediyordum. Bizim aşkımızda belki sadece hayallerde mutlu sona kavuşurdu ya da remeo cesaret eder, korkaklık yapmaz ve aşkı için yaşamaya karar verirdi. Arabaya binip kapıyı kapattım, başımı cama yasladığımda iyice uzaklaştığım bedenden kalbimi de uzaklaştırmayı deneyecektim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.