Acı

6.6K 291 33
                                    

Zorunluluk, mecbur kalma hissi, insanı bitiren şeylerdendir. Bende bittiğimi hissediyordum, aşkıyla beni bitiriyordu. Nefes almak için ona ihtiyacım var gibi hisseder olmuştum bir zaman sonra. Zorunluydum ben ona ne kadar acı verse de. Sabah uyanmış onun evindeki bir misafir odasının yatağında uzanarak onu düşünüyordum. Bıkmışlık hissi her yanımı sarmış gibiydi. Kapı birden açılınca odaya giren kişiye bakmıştım. "Arel çabuk kalk uygulama sınavın var bugün" Esranın dediği şeyle yataktan fırlamıştım. Odadan koşarak çıkmıştım ama üzerimdekileri unutmuşum. Odasından çıkan Baranı görünce olduğum yerde kalmıştım.

Dün yaptığı şeyler aklıma dolunca kaşlarımı çatmıştım ona karşı. Bacaklarımda gözlerini gezdirmişti bir süre, sonra ıslık çalarak aşağıya indi. "Arel oyalanmayı kes ve giyin, geç kaldın" odaya geri dönüp onu odadan kovup üzerimi değiştirmiştim. Merdivenlerden inip kapıya yönelmiştim ki ablamın sesini duydum. "Elektriği ödedim insan teşekkür eder falan" yüzüne bile bakmadan ufak bir teşekkür mırıldanmıştım. 

Kendimi caddeye attığım gibi otobüs durağına doğru koşmaya başladım. Saçlarıma vuran rüzgar, hızlanan nefesimin yetmeyeceği hissi ve yanan boğazım...bu ufak şeyler bile bana iyi geliyordu. Durağa geldiğim an otobüste gelmişti. 

En sonunda kendimi okulda bulduğumda koskoca kampüste koşturmaya başlamıştım bu sefer. Sınavın olacağı amfiye geldiğimde hemen arkamdan giren hocayla derin nefesler almaya başlamıştım. Uygulama sınavında şefler olarak kendimize özgü tariflerimizi yapardık. Kafamı dağıtmak için bire bir olan yemek yapma işine başlamıştım direk. 

"Pişt sarı hangi yemeği yapacaksın" hemen yan tarafımda çalışan Selim sorduğunda omuz silkmiştim. "Aklıma ne eserse" 

Yemeği yapıp hocaya sunduğumda ellerim titriyordu, bu okulu kazanmak için çok çalışmıştım ve sınavdan geçmem gerekiyordu. "Bir saate kadar panoya asarım notlarınızı çocuklar" demiş ce çıkmıştı hoca. 

Bir saat boyunca dudaklarımı kemirmekten şiştiklerini ve kızardıklarını fark etmiştim. Panoya doğru elinde kağıtla yaklaşan hocayı görünce oraya doğru hızlıca yürüdüm. Adımdan dolayı listede en üstteydim. Adımın yanındaki yazılı nota baktığımda içime bir huzur yayılmıştı. Oldukça yüksek bir not almıştım. Okuldan çıktığımda derin bir nefes aldım. Kafamdakiler biraz boşaldı derken kapının önünde arabasıyla bekleyen adam yine her şeyi yüzüme vurmuştu.

Ona doğru yürüdüğümü görünce arabadan çıkmış kaputuna yaslanmıştı. Üzerinde yine takım elbiselerinden biri vardı, muhteşem görünüyordu. "Sınavın nasıl geçti" sorduğu soru beni şaşırtmıştı çünkü benimle ilgili olan bir şeyi merak edeceğini düşünmezdim.  "İyi geçti hem de çok iyi" sessizlik ikimizi de esir alırken konuşmaya karar vermiştim. "Neden geldin peki" konuştuğumda önündeki caddeyi izleyen siyah gözleri mavilerimi bulmuştu. "Seni almaya geldim" arabanın kapısını açıp bindiğinde bende binmiştim. 

Sessiz geçen yolculuk sinirlerimi bozuyordu. "Neden ablamla yattın" alaylı bir kıkırdama bırakmıştı sessiz ortama. "Karım değil mi" konuştukça kalbimde hissettiğim acı beni kül ediyordu. "Doğru peki neden beni tehdit ediyorsun" birden arabanın frenine bastığında öne doğru savrulmuştum. 

Yüzünü bana çevirip "Seni arzuluyorum" dedikten sonra arabadan inmişti. Şaşkınlıkla etrafa baktığımda evime geldiğimizi anlamıştım. Arabadan inip evime girdiğimizde kendini salonumda olan koltuğa bırakmıştı. Bense kapının önünde ayakta dikilmiş onu izliyordum. 

Kucağını pat patladığında bile öylece ayakta dikiliyordum. "Arel kucağıma gel" telefonunu yan tarafa attığında aklından geçenleri anlamam zor olmamıştı. Kullanıyordu resmen beni. Yavaşça yanına gidip kucağına oturduğumda belimi kavramıştı. Kendimi ona sürtmeye başladığımda belimi kavrayışı sıkılaşmıştı. "Demek beni arzuluyorsun" nefesimi dudaklarına vererek konuşuyordum, fısıldayarak. 

Kafasını geriye attığında açıkta kalan boynuna sulu bir öpücük kondurmuştum. "Ablamı arzuluyor musun peki" boynuna doğru konuşup emmeye başladığımda ondan ufak bir inleme kazanmıştım. "Ahh" yutkunduğunda ortaya çıkan adem elmasını ağzımda vakumladığımda ellerini kalçama yerleştirmiş ve beni hızlı bir şekilde kendine bastırmıştı. Altımda yavaş yavaş büyüyen aletini hissediyordum. "Cevap ver Baran" kulak memesini emdiğimde küfür mırıldanmıştı. "Siktir devam et" dediği şeyle birden kucağından kalkmıştım. Şokla yüzüme bakıyordu çünkü onu o halde bırakacağımı düşünmemişti.

"Soruma cevap ver Baran Yeşilkaya yoksa kapının yolunun biliyorsun" hırsla ayağa kalkıp, kollarımdan kavramış ve beni koltuğa fırlatmıştı. Tam doğrulacakken üzerime abanan bedeniyle tekrar koltuğa yapışmıştım. "Seni arzuluyorum oldu mu ablanı değil seni" 

Şaşkınlığımı atlatamadan dudaklarıma kapanmıştı Baran...

ORMAN YANGINLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin