2 Yıl Sonra...
Baran sabah burnuna gelen güzel kokularla uyanmıştı, gözlerine vuran güneş ışığını umursamadan uyuyormuş gibi yapmaya devam etti. Birazdan sevgili eşinin gelip onu öperek uyandıracağını biliyordu ve ne kadar kendi kendine uyansa bile her zaman onu beklerdi.
Merdivenden gelen ayak seslerini duyduğundu yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamadı. Kapı biraz sonra açıldığında içeriye girenin kim olduğu açıktı.
Yatağın yanı çöktüğünde oturduğunu anladı aslında Arel de eşinin uyandığını ama öpücüğü için numara yaptığını ilk seferinde anlamıştı.
Uyuyan Baran'ın üzerine doğru eğildi ve önce saçlarından öptü, ardından yanağını, burnunu, çenesini, en son ise dudaklarına hafif bir öpücük kondurmuştu.
Baran yüzünün her yerinde tanıdığı dudakların öpücüklerini hissederken gözlerini araladı.
Görüş açısına sarı saçlar girmişti çünkü Arel hâlâ eğik bir şekilde duruyordu.
"Günaydın sevgilim."
"Günaydın."
Arel yataktan kalkmış uzanmaya devam eden Baran'a gözlerini dikmişti.
"Kahvaltıyı hazırladım, hazırlanıp in işe geç kalmayalım."
Baran, onu onayladıktan sonra yataktan çıkıp günlük işlerini halletmeye başlamıştı.
Arel okulundan mezun olmuş ve bir restoranda çalışmaya başlamıştı, Baran ise şirketi yönetmeye devam ediyordu.
Merdivenlerden aşağı inip sağda kalan mutfağa girdi. Kahvaltı masasında oturan eşinin yanağına bir öpücük kondurmuş ve oturmuştu.
Sonunda ikisinin de işe gitme vakti gelmişti bu yüzden evden çıkıp arabaya bindiler. Arel kendi kazandığı para ile kendine bir motor almış olsa da yağmurlu havalarda Baran kullanmasına izin vermiyordu çünkü ilk aldığı zaman böyle bir günde kaza yapmıştı.
O gün Baran hayatının en büyük korkusunu yaşadığı için tüm önlemleri alıyordu.
Arabayla restoranın önünde durduklarında Arel tam inecekken kolunu kavrayan elle durmuştu, yüzünde ki gülümseme de neden kolunun kavranmasını bildiğindendi.
"Öpücüğümü alabilir miyim?" Baran ilişkleri boyunca hep böyle olmuştu resmen doyamıyordu ona.
Arel tekrar eşine dönüp gülümseyerek yanağından kocaman öptü.
"Diğer yanağım." Baran'ın bu tavrına göz devirmiş ama yine de diğer yanağını da öpmüştü. Yine en son dudaklarını öpüp çekilecekken Baran elini yanağına atmış ve öpücüğü derinleştirmişti.
Sarışın çocuğun alt dudağını kavrarken dişleriyle de çekiştiriyordu. Arel onun için her zaman çölde bulduğu su kadar değerli olacaktı, onsuz yaşayamayacağı gibi.
Diğer elini de ensesine çıkarttığında yükselip alnını öpmüştü. Arel sonunda dudaklar kendinden uzaklaştığında gözlerini açtı.
"Artık gidebilirsin."
Arel usulca onaylamış ve arabadan inmişti. Restorana girdiğinde üzerini giyinip mutfak bölümüne geçti.
Evet Baran'a eşim diyordu çünkü Norveç'e gidip nikah kıymışlardı, onlara ait bir evlilik cüzdanları dahi vardı.
Arel aklına gelen günle gülümsedi. Baran'ın iki aylığına yurt dışına çıkacağını öğrendiğinde o'nsuz ne yapacağını, zamanın nasıl geçeceğini düşünürken uçaga atlayıp yanına gitmişti.
Baş başa bir tatil de yapabilirlerdi. Arel ise sevgilisine güzel bir süpriz yapmak istiyordu. Uzun zamandır almak istedikleri ama bir türlü fırsat bulup alamadıkları çift yüzüklerini elinde sıkıştırmış Norveç'in iliklerine işleyen soğuğunda bekliyordu.
Baran'a konum atmış ve sadece bana gelir misin yazmıştı. Aklında o kadar romantik bir şey de yoktu.
Büyük parkın önünde duran taksi ile gözleri oraya döndü, arabadan inen sevgilisi onu görünce fazla şaşırmamıştı mesajına daha çok şaşırdığı kesindi.
Baran adımlarını sevgilisinin önünde durdurdu ve ona kocaman sarıldı. İkisi de soğuktan donuyordu ama birbirlerini hissetmek ısınmalarına yetmişti.
Baran ayrıldıklarında parıldayan gözleri ile sordu. "Burada ne işin var?" hafiften akan burnunu da çekmişti.
"Sana geldim." Arel'in dedikleriyle dişleri görünecek şekilde gülümsedi.
"Hep bana gel ama benden hiç gitme."
"O zaman..." bunu dedikten sonra dizlerinin önünde çökmedi Arel çünkü bu soğukta karların üzerine dizini koyarsa ölürdü.
Baran, sabırsızca ne diyeceğini beklerken Arel elinde sıktığı yüzükleri göstermişti. Avucunun içinde parlayan iki yüzüğe baktı.
Gümüş ve siyah renklerden oluşuyordu yüzükler birleştiğinde bir ayrıldığında iki yüzük oluyordu.
Baran ikisinin beğenip seçtiği yüzükleri gördüğünde gelecek teklifi anlamıştı.
"Benimle evlenir misin, başka bir ülkede kimse bizi tanımazken sadece beni tanır mısın, buraya ait değilken sadece bana ait olur musun?" Baran, onun dedikleriyle güneş gibi gülümserken önce heyecanla başını sallamış ardından "Evet." demişti.
"Bu ülkenin sokaklarında seni özgürce seveceğim." demişti.
Arel bugün yaptığı son yemeği de tezgaha koymuş ve önlüğünü çıkartıp normal kıyafetlerini giymişti. Bugün daha erken çıkıyordu çünkü eşine yine bir süpriz yapacaktı.
Motoruyla gelmediği için bir taksiye bindi. Baran'ın yemek saatine denk gelecek şekilde ayarlamıştı ve ona en sevdiği yemekten yapmıştı.
Bir yarım saat sonra şirketin önünde durduklarında parayı ödeyip arabadan indi.
Şirkette çalışan çoğu kişi onun kim olduğunu biliyordu bu yüzden rahatça girdi içeriye. Asansöre binip yukarı çıktığında sekreterine haber vermeden odasının kapıyı açıp girecekken bir şey fark etti.
Gördükleriyle kaşları çatıldı, Baran daha önce hiç görmediği bir kadına sarılıyordu.
Kanında hissettiği öfke ile telefonunu çıkarttı ve Baran'ı aradı.
Baran sarıldığı kadından ayrılmış ve telefonuna bakmıştı, arkasından kapatılan, sessize alınan bir telefon.
Arel bu yaptığına daha çok kırılırken elinde tuttuğu yemeği sekreterine uzatıp hızla uzaklaştı.
Hayır gözleri dolmuyordu sadece kalbi kırıktı, telefonun yüzüne kapanması ve bir daha rahatsız etmemesi için sessize alması onu üzendi.
Şirketten çıkıp taksiye bindiğinde kendi de nereye gittiğini bilmiyordu.
Bu senden gittiğim ilk gündü...
(evlilik teklif ettiği yer)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMAN YANGINLARI
أدب الهواةAblamın evleneceği erkeğe deli gibi aşık olmamla başladı hikayemiz