medya: Mirza...
Sabah gözlerimi açtığımda gördüğüm yüz yaşama sebebimdi. Ne kadar beni üzen o olsa bile nefes kaynağım da oydu. Elimi kaldırıp hafif çıkmış sakallarında gezdirdim. Ona bu şekilde dokunabiliyor olmak bile mucizem gibiydi. Dün gece yaşadıklarımız aklıma dolduğunda arsızca gülümsemiştim. Ablamı sevmediğini söylemişti, bunu gerçekten söylemişti.
"Biliyorum çok yakışıklıyım, izlemek güzel olmalı" duyduğum sesle hemen elimi çekmiştim dokunmaya doyamadığım tenden. O da gözlerini aralamış bana bakıyordu, yüzünde yine ukala gülüşü vardı. "Senden daha iyilerini gördüm" söylediğim şeyle kendimi onun altında, onu üzerimde bulmuştum. Piç gülüşüyle dudaklarıma yaklaşıyordu.
"Ama bana aşıksın" beni nereden vuracağını da zaafım olduğunu da biliyordu. Üzerimden itmeye çalışsam da sıkıştırmıştı iyice beni. Kulağıma yaklaşıp fısıldadı. "Ve benimle sevişiyorsun" yanaklarım beyaz tenime inat kırmızıya boyanırken üzerimden kalkmıştı. O banyoya doğru giderken bende odamda olan balkona çıkmıştım, soğuk havaya ihtiyacım vardı.
Yüzüme vuran sert rüzgar en iyi kendime gelme yolumdu. Götümün donmasına az kala içeri girdim. Karşımda belinde sadece havluyla duran ve saçları ıslak Baranı bulmuştum. Gözlerimi çekmeye çalışsam da bana inatlardı sanki. "Evet benden daha iyileri varmış falan" bunu sonsuza kadar yüzüme vurabilirdi galiba. Baran giyinsin diye odadan çıkıp mutfağa girdim.
Sevdiğim adam için güzel bir kahvaltı hazırlamak istiyordum. Yemek yaparken sadece o ana odaklanırdım bu yüzden arkamda hissettiğim nefesle kendime gelmiştim. Belimi saran kollar nefesimi kesiyordu. Ben güzel bir rüyada mıydım yoksa bunlar yaşanıyor muydu inanamıyordum. Boynuma burnunu sürttüğünde huylanmıştım, biraz olsun sakinleşmek için elimdeki işe odaklanmaya çalıştım.
"Kokun çok güzel" derince soluduktan sonra konuşmuştu. Eğer amacı bugün beni öldürmekse başarmasına az kalmıştı. O ellerini belimden çekmeyip, boynumu koklamaya devam ederken kahvaltıyı hazırlamıştım. "Artık bıraksan mı" ayakta dikilmiş masayla bakışıyorduk çünkü belimi bırakmamakta ısrarcıydı. "Kucağıma oturabilirsin bebeğim" duyduklarımla kalbim maratonda gibi atmaya başlamıştı. "Ne gerek var şimdi" sonunda pes etmiş olacak ki beni bırakıp masaya oturdu. Bende karşısına oturduktan sonra yemeye başlamıştık.
"Ablam merak etmiştir şimdi" bu konuyu açmak bile istemiyordum ama mecburdum. Onun bir hayatı ve bir eşi vardı bu gerçeği kabullenmek zorundaydım. "Kahvaltıdan sonra giderim" bu zaten beklediğim bir şeydi peki gidecek olması neden bu kadar acıtıyor. Yemeklerimizi bitirdikten sonra kalkmıştı hemen. Üzerine kabanını geçirmesini ve ayakkabılarını giymesini izledim. Tam kapıyı açıp çıkacakken parmak uçlarımda yükselip dudaklarına ufak bir öpücük kondurdum. Kokusu ciğerlerimde bayram etkisi yaratırken onu hiç bırakmak istemiyordum.
"Gitmem gerek" ondan ayrılıp gitmesi için izin vermiştim. Baran bana ne hissedeceğimi bile şaşırtmıştı açıkçası. Mutlu mu olmalıydım yoksa kırgın mı bilemiyordum. Kapıyı çekip çıktığında yine bu evde yalnızdım, tek başıma.
Kendimi sıkıntıyla koltuğa bıraktığımda telefonumu elime alma fırsatı bulmuştum. Bir kaç arama dışında pek bir şey yoktu. Aklımı boşaltmak için saçma bir film izlemeye karar verdim. Filmin ortalarına doğru kapım çaldığında gelenin kim olabileceğini düşündüm. Kapıyı açmak için ayaklandığımda kapımda somurtan Mirza ve ondan daha beter somurtan Azatı görmeyi beklemiyordum. İkisinin yan yana gelip nasıl bağırıp çağırmadıkları da ayrı bir meseleydi.
"İçeri almayacak mısın bizi" Mirzanın gergin sesini duyunca kapının önünden çekilmiştim. İkisi şimdi benim az önce oturduğum koltukta oturuyorlardı. Konuşmama konusunda kararlılardı.
"Sizi buraya getiren sebep nedir yakışıklılar" yüzüme bön bön bakıyorlardı. Cidden onları dövebileceğime inansaydım döverdim şu an. Konuşun diye bağırmama az kaldı çünkü.
"Sana sormam gereken bir şey var" Azat konuştuktan sonra Mirza "Benim de" demişti. Karşılarında olan koltuğa oturdum. "Dinliyorum"
Hangisi önce başlayacak diye beklerken aklıma ikisi arasında olan anlamsız şey gelmişti. "Benim bir tahminim var konu o mu acaba" kafalarını salladıklarında ne kadar çok yakıştıklarını gördüm. İkisi cidden yan yana çok güzeldi. Konuşmaya çekindikleri belliydi bu yüzden ben konuşmaya başladım.
"Mirza ile ilk tanıştığımda bana senden bahsetmişti, senin onu aldattığını söyledi bana. Daha sonra senle karşılaştık ve sende bana Mirzanın seni terk ettiğini söyledin. İkiniz de birbirinizden bahsederken hem özlem hem aşk vardı sesinizde inkar etmeyin bunu" onlardan onay bekler gibi bakıyordum ama susma yemini ettiler galiba.
"Neyse iki tarafta sanki hatalı o kişiymiş gibi davranıyor. Azat abi ben aldatmadım diyor sense beni aldatan birini terk etmem normaldi diyorsun. Fazla çelişkili değil mi? Bunu konuşarak halledin ve sevişin. Benim derdim bana yetiyor be"
Kalkıp mutfağa gittim ve onlar rahatça konuşsun diye oyalanmaya başladım. Telefonuma gelen mesaj bildirimi ile elim cebime gitmişti. Ekranda Cansu ismini görünce yutkundum. Ellerimin titremesine engel olarak mesajı açtım.
"Ne boklar yediğini biliyorum sevgili kardeşim" okuduğum şeyle telefonum elimden düşmüştü. Bunu bilmesi sonum olurdu. Bilmemesi gerekiyordu hem de hiçbir şeyi...Tek bir günüm, tam 24 saatim mutlu geçse ölürdüm sanırım.
uzun bir aradan sonra geri geldimmmmm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMAN YANGINLARI
Hayran KurguAblamın evleneceği erkeğe deli gibi aşık olmamla başladı hikayemiz