Sabah gözlerimi bilmediğim bir odada açmıştım. Dün olanlar aklıma gelince yüzüme büyük bir gülümseme yerleştirmiştim. Bu sefer umudum daha büyüktü, ben söylediklerinden sonra daha cesurdum. Neredeyse iki gündür ortalıklarda yoktum. Telefonumu yatağın yanındaki komidinden aldığımda tek bir arama ya da mesaj yoktu. Ailemin olması beni nasıl kimsesiz hissettirebilirdi ki. Aklıma gelen şeyle gözlerim dolmaya başladı. Bugün sevdiğim adam ile öz ablamın nişanı vardı, evlilikten önceki son adım...
Gözümden bir damla yaş aktığında odaya pat diye biri dalmıştı. Kafamı kaldırıp kimin geldiğini görünce ağlamam şiddetlenmişti. Dün telefonu suratına kapattığım için pişmanlıkla ona baktığımda aldığım cevap kırgın bakışlardı. Ağlamama dayanamayıp yanıma geldi ve sıkıca sarıldı bana.
"Seni şerefsiz seni ne kadar merak ettim, ölüp ölüp dirildim Arel..." Kendimi tamamen ona bırakmıştım. Saçlarımı okşayıp beni teselli ediyordu.
"Söz ver bana bir daha ne olursa olsun bana haber vereceksin, ben senin için hep burada olacağım" Ondan ayrılıp yüzüne baktım, bu sefer kırgınlıkla değil bana bir annenin çocuğuna baktığı gibi sevgi ve şefkatle bakıyordu.
"Özür dilerim beni seven tek kişiyi kırdığım için" Kafamı dizlerine koydum, o da sarı tutamlarımı okşuyordu. İçimde ne varsa ona anlattım. Yalnızlığımı, sevgimi, tükenmişliğimi...
Biz konuşmaya devam ederken odanın kapısı çalınmış ve masalımın başrolü odaya girmişti. Yüzümü inceliyordu.
"İyi misin Arel" Sorduğu soruyla kalbim sıkışmış gibi hissettim. Çünkü öylesine sorup geçiştirmiyordu. Sesinde endişeyle karışık merak vardı ya da belki ben kendim uyduruyordum. Gözlerine derince baktığımda, o da bana bakıyordu.
"İyiyim Baran abi" Gülümseyerek söylediğim şeyle afallamıştı ama sonra hemen kendini topladı. Yan tarafıma baktığımda Esra gülmemek için dudaklarını ısırıyordu.
"O zaman ben gideyim, nişan için hazırlanmam lazım" Bugünü atlatabilirsem sanırım her şey yoluna girecek. Odadan çıkmıştı, kendimi arkadaşıma çevirdim. Yüzünde ufak bir tebessümle bana bakıyordu.
Akşama doğru hazırlanmak için eve gelmiştim. Eve girdiğimde annem ve babam koltuğa oturmuş televizyon izliyorlardı. Beni asla umursamayan insanları bende umursamadım ve direk yolumu odama çevirdim. Kapıyı kilitlemiştim çünkü onların yüzünü dahi görmek istemiyorum. Ablamın nişanıydı ama ben sade giyinecektim. Dolabımın kapağını açıp içinden siyah dar kotumu ve siyah gömleğimi çıkarmıştım. Üzerimi düzeltirken gömleğimi pantolonumun içine koydum. Sarılarımı şekillendirdikten sonra parfümümü sıktığımda hazırdım. Odamın kapısı çalınana kadar oturdum öylece.
"Arel hadi saat geldi, çıkıyoruz" Annem seslenince yataktan kalktım ve odadan çıkıp yanlarına gittim. Kimse konuşmuyordu ablamı kuaförden alacaktık. Arabaya bindiğimizde yine sessizlik hakimdi. Babam sanki beni yeni yeni fark etmiş gibi konuşmaya başlamıştı.
"Nasılsın oğlum" Cevap dahi vermek istemiyordum. Tek isteğim bu akşam hemen bitsindi.
"İyiyim baba sen nasılsın" Hayatım boyunca hep saygılı bir çocuktum bu yüzden ne olursa olsun onlara boyun eğmiştim. Gülümseyip bana baktı.
"İyiyim seni gördüm daha iyi oldum" Bende hafiften gülümsemiştim ona. tüm yol boyunca kafamı cama yaslamıştım. Bir ara ablamı almıştık, arabada sadece onun sevinç nidaları yankılanıyordu. Hafiften ablama baktığımda Baranı anlamıştım. Ablam gibi güzel bir eşi olacakken beni napsındı. Hiç benzemezdik onunla, gören kardeş demezdi bize. O esmerdi ben ise sarının tekiydim. Saçlarım boyaydı ama yine de tenim çok beyazdı. O ise çok hoş bir ten rengine sahipti, ben ruh gibiydim. Üzerinde oldukça zarif siyah, vücudunu saran uzun bir elbise vardı. Işıl ışıldı, çok güzeldi...Kendime baktığımda ise emin oldum, benden çok daha iyiydi. Nişanın olacağı mekana gelmiştik. Arabadan büyük bir isteksizlikle indim. Esra kapıda beni bekliyordu. Hızlı adımlarla yanına giderken bana doğru gelen Baranı gördüm. Üzerine ona oldukça yakışan siyah bir takım giymişti. Ona yine aşık olurken o yanımdan geçip ablama sarılmıştı. Tüm kalp kırıklığımla arkadaşıma sarıldım. Kolumdan tutup beni bir odaya sokmuştu. Hazırlık odası gibi bir yerdi sanırım burası.
"Arel planım var" Söylediği şeyle yüzüne şaşkınca bakıyordum. Bu kız akıllanmıyordu bir türlü.
"Seni evine alıp bakan adam vardı ya..." Yağmurda uyuduğum günü hatırlayınca aklıma gamzeli adamın yüzü gelmişti. Hafifçe kafamı salladım.
"Ha işte o adamı buraya davet ettim senin teşekkür etmek için çağırdığını söyledim"
"Naptım dedin sen, manyak mısın kızım adamı neden yoruyorsun"
"Baran öküzünü kıskandırmak için geri zekalım" İnsanların sadece sevdiklerini kıskandığını ona yarım saat anlatmama rağmen beni zorla nişan salonuna sokmuştu. İçeri girer girmez gözüme muhteşem çift çarptı. Kalbim tekrar sızlarken gözümü onlardan çektim. Esra birine el sallıyordu, salladığı kişiye baktığımda o adamı gördüm. Yanımıza doğru gelmeye başlamıştı bile...
"Naber çocuklar, bir an sizi göremeyince yanlış mekana geldiğimi sanmıştım" Gülümsemeye başlamıştı.
"Ben size teşekkür etmek istedim ama daha adınızı bile bilmiyorum" Dediğimde tanışmak için ilk adımı atmıştım. Elini kaldırıp bana uzatınca tuttum.
"Mirza ben memnun oldum ufaklık" Bana tabir etme şekliyle ona kocaman bir gülümseme vermiştim.
"Arel bende memnun oldum gamzeli dev" Bu sefer o kahkaha atıyordu. Öyle dedim çünkü gamzesi vardı ve vücudu oldukça kalıplıydı. Kafamı kaldırdığımda bizden tarafa bakan kızgın bakışları fark etmem uzun sürmedi. Baran bu tarafa doğru bakıyordu hem de kaşlarını çatmış bir şekilde. Bakışlarımız buluşmuştu, ne o çekiyordu ne de ben. Ablam birden kolundan hafifçe çekince ona dönmüştü bende Mirzaya döndüm. Masaların olduğu kısma gidip bizim için ayrılan kısma oturmuştuk. saatler ilerliyordu ve benim tek yaptığım yanımdaki adamla sohbet etmekti. Onunla konuşmak bana iyi gelmişti. Nişan saati gelip çatmıştı. İsteksiz ve üzgün bir şekilde yerimden kalkıp yüzüklerin takılacağı yere doğru yaklaştım. Ablam nişanlanıyordu ve ben yakınında olmalıydım değil mi? Bakışlarım Barana kaydığında o ablama bakıyordu. Babam ikisinde parmaklarına yüzükleri geçirip aradaki kırmızı kurdeleyi kestiğinde düşecek gibi olmuştum. Gözlerim kararmıştı ve başım dönüyordu. Kalbimden akan sıcak bir sızı vardı sanki. Beni yakıyordu. Belimde hissettiğim kollarla gözlerimi açtım. Mirza beni tutmuş endişeyle yüzüme bakıyordu.
"Sanırım hala tam olarak iyileşememişsin" Çok bitkindim sadece oldukça yavaş bir biçimde kafamı salladım.
"Nişan hazırlıklarına dalıp bir şey yemedim bu yüzdendir heralde" Yalan söylüyordum sevdiğim adam ablamla nişanlandığı için boğazımdan tek lokma geçmedi diyemezdim. Mirza yavaşça kolumdan tutmuş ve beni salondan çıkarmıştı. Yüzüne anlamazlıkla bakarken "Ne var açmışsın işte yemek yemeye götürüyorum seni" Ona bakıp oldukça samimi bir gülümseme verdim ve arabasına binip beni o nişandan götürmesine izin verdim.
Arkamdan bize bakan kızgın adamdan habersizdim....

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMAN YANGINLARI
Fiksi PenggemarAblamın evleneceği erkeğe deli gibi aşık olmamla başladı hikayemiz