44. Bölüm

379 32 6
                                    

Bir haftadır kapısından ayrılmadığı yoğun bakım yine karmaşık duyguları yaşatıyordu Kerem'e, az önce küçük bir çocuğun ölüm haberini ailesine vermek zorunda kalan doktorun çaresizliğini izlemişti uzaktan. Buradaki bekleyiş daha da zordu, kimse o yüzleşmeyi yaşamak istemiyor, mahcup bir ifade ile yanına yaklaşacak bir doktoru görmek istemiyordu. 

Günlerdir nefes alamıyor gibiydi zaten, dışarıda olan biten karmaşayla zerre ilgilenecek durumda değildi. Birileri geliyor bir şeyler anlatıyor, ailesi kendisi için endişeleniyor dostları onu yalnız bırakmıyordu ancak Kerem'in tek istediği bir çift mavi gözü tekrar görebilmekti. O bir çift göze hasretti. 

Gece yarısını çoktan geçmiş hastane yoğunluğu azalmıştı, bu saatler onun için en kıymetli hem de en çok beklediği saatlerdi. Bu saatlerde Meri'nin yanına girip bir süre onunla kalmasına izin veriyorlardı. Günlerdir doğru dürüst uyumadığından yorgun düşmüş bedenine, halka halka izler yerleşmiş  gözlerine ve bitik görünen haline rağmen bu saatlerde tüm enerjisi ile kapıda hazır oluyordu. Farkında değildi ancak bölümdeki herkesin buruk bir tebessümle ilgisini çekiyordu genç adam. Daha önceden tanınan kimliği ise bu durumda daha da ilgi çekiciydi. Meri'ye bakarken onunla konuşurken ki sevgisi kıskanılacak cinstendi ve herkes bu ikilinin bir an önce kavuşması için dua ediyordu. Hemşire temiz hastane kıyafetlerini uzatırken yine aklında sadece O vardı.

"Bugün bir gelişme gördünüz mü hemşire hanım?"

"Ne yazık ki Kerem Bey... Durumu hala aynı ama eminin sizin varlığınızı hissediyordur."

Sessizdi Kerem...

"Onunla konuşmaya devam edin..."

Bu sefer yutkunup başıyla onayladı genç hemşireyi.

"Asla bırakmam!"

İşte oradaydı, cam kenarındaki bir sürü cihaza bağlı hareketsiz, bembeyaz... Ve bir melek gibi. Bir süre kalbi sıkışarak izledi sevdiği kadını Kerem. O kadar halsiz o kadar narin görünüyordu ki, elinden bir şey gelmiyor olması onu çıldırtmak üzereydi. Adımladı ve her zaman yaptığı gibi cam önündeki sandalyeyi yakınlaştırıp yanı başına oturdu. 

İki gün önce solunum cihazından çıkarılmıştı, uyanması gerekiyordu artık. Doktorlar bu süreçte yapabilecekleri her şeyi yapmışlardı. Kalbinin çok yakınından vurulmuştu Meri, yolda kalbi durmuş yapılan müdahale ile hastaneye zor yetiştirilmişti. Uzun bir ameliyatının sonunda kurşun çıkarılmış ve kanaması zor durdurulabilmişti. Kerem için hayatının en kötü saatleriydi.

Bir süre aklındaki düşüncelerle izlerken Meri'yi, her zaman olduğu gibi uzandı ve hareketsiz eline ufak ufak öpücükler bıraktı. Yüzündeki maske yüzünden dudakları tenini hissedemiyordu ama umurunda değildi. Kalbinden öpüyordu O ve yine buz gibiydi elleri, diğer tarafa uzandı ve açıkta olan diğer elini de üzerine serili ince örtünün altına aldı. Avuçları arasına aldığı narin parmakların soğuğunu yumuşacık dokunuşları ile ısıtmaya çalıştı. Canı acıyordu adamın, hayatında ilk defa canı bu kadar çok acıyordu. 

"Sevgilim ben geldim yine, çok özledim seni, biliyorum beni duyuyorsun aksi mümkün değil...  Lütfen daha çok savaş, sakın pes etme, sakın güzel gözlüm sakın beni burada sensiz bırakma..."

Alnını hafifçe yasladı narin ellerine... Zaman geçmiyordu...

Düşünceleri içinde boğulurken toparlamaya çalıştı kendini, gözlerine hücum eden gözyaşlarını güçlükle durdurdu. Kulaklarına dolan mekanik cihaz sesleri yerine onun sesini duymak istiyordu artık. Günler öncesindeki öfkesini, kızgınlığını bile unutmuştu çoktan, devam etti konuşmaya..

MeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin