Karşısında hayatındaki en kıymetli insanın, en yakınları vardı...
Osman Bey ve Filiz Hanım önde Sevinç ve Mehmet ise hemen bir adım arkalarında kapının önündelerdi. Kerem'i karşılamak için gülümseyen gözleri donup kalmış, ne yazık ki şaşkınlıktan bir kaç saniye dili tutulmuştu. Kesinlikle henüz beklemediği bir karşılaşma idi ve saniyeler içinde bakabildiği kadar ve aklını toparlayabildiği kadar anladığı tek şey ifadelerinden hiç bir anlam çıkaramadığıydı. Kısacık geçen anlar, dakikalar gibi uzun gelirken, evin yardımcısı Gül Hanım donuklaşan Meri'nin hemen yardımına koşmuştu.
"Efendim hoş geldiniz..." Diyerek anın sessizliğini bölen Gül Hanım, kısa sürede sevip, kibarlığı ile takdir ettiği Meri'nin beline elini koyarak kendine gelmesini sağladı. Heyecanının ve çekingenliğinin sebeplerini tahmin edebiliyordu.
Osman Bey'in sesindeki pürüzü gidermek için yaptığı çok belli olan öksürüğünün ardından, teşekkürünü duydu Meri. Tepkisel olarak yol vermek için geriye adımlarken içeri giren ilk önce Osman Bey'in belinden destek vererek yol verdiği Filiz Hanım olmuştu. Meri arkasından kendisini toparlamaya çalışan Gül Hanım'ın temasını yine hissedince en sonunda aklını toparlayıp kendisi üzerinde sessizce dolaşan bakışlara tepki verebildi.
Sesi titrek ve bakışları ürkekti.
"Tekrar hoş geldiniz. Kusura bakmayın lütfen ben biraz şaşırdım... "
Anlamlandıramadığı, ne düşünmesi gerektiğini bilmediği çok hafif bir gülümseme vardı Filiz Hanım'ın yüzünde. Ellerine uzansa öpse, hafifçe sarılsa ya da sadece tokalaşsa karar vermeye çalışırken. Ellerine uzanan, hafifçe kendisine yönelen kadınla nefeslendi.
"Geçmiş olsun kızım... Hepimize çok geçmiş olsun..."
Sonrasında hissettiği sıcak kucaklaşmayla da tuttuğu nefesi bıraktı. Saniyeler içinde hissettiği tüm gerginliği, bir çift söz ve yumuşacık bir anne kucağıyla atmıştı. Hastaneden çıktığından beri defalarca aklına gelen bu karşılaşma ya da yüzleşmenin eninde sonunda yaşanacağını biliyordu ama bazen konuşmadıkça yaşanacak olanlar sanki hiç yaşanmayacakmış gibi davranabiliyordu insan. Rahatlamıştı Meri, az da olsa hafiflemişti.
Sonrasında Osman Bey'in yine sakin ve olgun halleriyle geçmiş olsun dileklerini söylemesini, Mehmet'in kibar ve samimi selamını ve nihayet Sevinç'in üzerindeki dingin halle sarılışını teker teker kabul etti Meri.
Şimdi ise herkes ilk gerginliği atlatmış salonun çeşitli yerlerine yerleşmiş beklemedeydiler. Söze ilk başlayanın kim olacağı belliydi ama yine adı konulmamış bir gerginlik hala devam ediyordu. Gül Hanım'ın içecek servisini yapıp çekilmesiyle de Osman Bey nihayet ortamdaki sessizliği bitirdi.
"Meri kızım habersiz gelmek zorunda kaldığımız için kusura bakma, bizim deli oğlana kalsa seni pamuklara sarıp saklayacak." Küçük bir kıkırtı ve hafif bir tebessüm ile bir es verdi yaşlı adam. Gözlerini karşısında mahcup bir şekilde oturan Meri'ye dikmiş, baba şefkati ile seçmeye çalışıyordu kelimelerini, devam etti.
"Aslında geç bile kaldık, kızıyorum bizim oğlana, hastaneye gelmek istedik ama beyefendi henüz hazır olmadığını söyledi bize. Zor zamanlar geçirmişsin, hatta gözümüzün önünde içinde ne fırtınalar kopmuş haberimiz olmamış. Yaşadığın her şey için biz çok üzgünüz kızım..."
Yutkunamadı Meri. Boğazındaki yumru taş gibi kaldı, konuşamadı. Göz göze geldi tekrar, anlayışları için, aileyi soktuğu tehlikeye rağmen onu yargılamadıkları için, söylemek zorunda kaldığı yalanlar için dolan gözleri ile teşekkür etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meri
General FictionBir kadının hayatta kalma hikayesi... Gerçek insanlardan ve hayatlardan ilham alınarak kurgulanmış, duygu yüklü, umut dolu, aşk kokan bir hikaye... Elif Meri ve Kerem'in hikayesi... ***Dünya'nın birçok yerinde bazı kadınlar ortak bir kaderi yaşıyor...