33. Bölüm

312 27 0
                                    


Kapı dışarı edilen Cemal'in ardından hırsla soluyan Kerem hala sakinleşememiş, çarptığı kapıya dayadığı iki eliyle, kapattığı gözleriyle bulunduğu ortamdan kendini soyutlamış halde iç sesini dinliyordu. Dünden beri aralanan sır perdesi, saatler içinde öğrendiği onca şey artık ona da ağır gelmişti. Pembe bulutların arkasına gizlenmiş sahtelikler, yalanlar Meri'yi o kadar sarmıştı ki kabullenmekte zorlanıyordu. Bir yanı bunca karanlığa isyan ederken, sağduyusu sürekli Meri'nin bunca pisliğin içindeki masum olduğunu haykırıyordu.  O tertemizdi. 

Dakikalar birbirini kovaladı. Parçalar yerine oturmaya başladı. Artık kendi planını yapmalı ve ona göre hareket etmelilerdi. 

Yine hırsla ancak daha sakin hareketlerle arkasına döndüğünde Meri'yi endişeli gözlerle kendisine bakarken buldu Kerem. Bıraktığı yerde, salonun sağ köşesindeki iki kişilik koltuğun ucunda, birbirine kenetlediği ellerini kucağında sıkıntıyla sıkarken yine masum bir çocuk kadar ürkekti.

Yavaş adımlarla hiç konuşmadan yürüdü, onun aksine,  koltukta yanı başına rahatça yerleşti. Ortamdaki sessizlik nefes alış verişlerinin hatta yutkunmalarının bile duyulmasına izin veriyordu. Konuşmadan, Meri'nin de konuşmasına izin vermeden uzandı ellerine, sıktığı elleri, incecik parmakları korkuyla titriyordu. Önce elleri ulaştı birbirlerine, sonra gözleri ve nihayet bedenleri. Sarıldılar bir süre. Kalp atışları huzurlu bir melodi gibi kulaklarına dolarken, farkında olmadan okşadılar tenlerini, yuva gibi, sonsuzluk gibi... 

"Çok üzgünüm..."

"..."

Bu iki kelime ile döndüler tekrar gerçekliğe. Kerem de Meri de uzandıkları koltukta yüz yüze olmasalar da bir bütündüler.

"Seni bu belaya bulaştırdığım için çok üzgünüm... İnan sana çok diren..."

"Şşştt" 

"Kesme sözümü lütfen..." 

"Sende azıcık huzuru çok görme bana..."

"Duydun onca şeyi... Daha bilmediklerin hatta benim bile bilmediğim neler var... Korkuyorum Kerem hiç korkmadığım kadar çok korkuyorum. Seni kaybetmekten çok korkuyorum."

"Hiçbir şey olmayacak, seni, hepimizi koruyacağım..."

Hafifçe kıpırdandı yerinde Meri, kollarından çıkar çıkmaz üşümüştü ama buna mecburdu. 

"Sana göstermem gereken şeyler var..."

Kerem'in gözleriyle kendisini takip ettiğinin farkında, ağır adımlarla çalışma odasına geçti. Günler önce sakladığı hem kurtuluşu olarak gördüğü hemde başına bela olan dosyayı aldı. Elindekinin düşüncesi hatta soyut ağırlığı bile eline alır almaz yüklenmişti tüm bedenine. 

Salondaki sehpaya bıraktığı dosyaya tepeden bakıyordu şimdi. 

"İşte sana bahsettiğim belgeler. Amcama on sekiz gün sonra götüreceğim, götürmek zorunda olduğum belgeler..."

Cevap vermedi Kerem. Bakışlarını sabitlediği sehpa üzerindeki belgeler şu dakikalarda bir araçtan başka bir şey değildi kafasında. İkna olamadığı bir sürü detay vardı hala, bir planı olmalıydı ve akıllı davranmaları gerekiyordu. Şimdilik bunları Meri'nin bilmesine gerek yoktu, zaten korkmuş ve bu korkuyla bir sürü hatanın içine düşmüş kadının daha fazla endişelenmesini istemiyordu. Zamanı gelince bütün taşlar yerine oturacaktı.  

Dikkatle inceledi içinden çıkanları, para trafiğini gösteren tablolar, banka evrakları ilişkiler rakamlar şaşırtıcıydı ve birçoğu ıslak imzalı orijinal evraklardı. Görünen uluslararası bir kara para aklama mekanizmasının tüm işleyişiydi. Rotalar, şifreler... Çıkan harici diskler ise daha da şaşırtıcıydı. Sessizce geçtikleri çalışma odasında bilgisayarın karşısında dikkatle okuyorlardı ikisi de.. Meri tek kelime etmiyordu Kerem evrakları incelerken. Sessizce takip ediyordu. Bir yandan daha önce bilgisayarı olmadığı için görmediği bu belgelere bakarken bir yandan da sevdiği adamın yüzünde oluşacak en ufak bir hareketin bir tepkinin izini sürüyordu nefes almadan. 

MeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin