6. Bölüm

757 54 2
                                    

İstediği olmuştu, normal şartlar altında burun bükeceği, asla kalmak istemeyeceği kadar kötü şartları olan odada, kapı kapanır kapanmaz kendini rahatlamış hissetmişti. Önce tuvaleti ve küçük dolabı hafifçe inceledi, sonra küçük pencereden dışarı baktı ya da bakmak istedi. Pencere neredeyse bir metre kadar mesafe ile yan binanın gri dümdüz duvarına bakıyordu, ışığın odaya girebilmesi bile mucize gibiydi. Burada uzun süre kalmak öldürürdü Meri'yi. Yorgun bedeni, zavallı ayakları sızlıyordu, bu düşüncelerden çıkıp, yaylarını bile hissettiği berbat yatağa şimdilik bıraktı kendini. Buraya kadar, bu koşullar altında gelmiş olması bile bir başarıydı. Geçecekti her şey.

Nino ile otelin girişinde, odası ayarlandıktan sonra vedalaşıp yukarı çıkmıştı. Aslında kadın bir sürü soruyla onu daha iyi tanımaya çalışıyordu hatta arkadaşlık kurmaya çalışıyor gibiydi ama Meri bu ani yakınlaşmadan rahatsız olmuştu. Sınırda tanıştığı, gözlerinin içi gülen Mziya gibi değildi bu kadın, farklı bir hali, fazla rahat hareketleri vardı. Uykusuzluğunu bahane ederek göndermişti onu.

Gece boyunca uykusuz kalınca ne ışıksız ve havasız oda, ne de berbat yatak uyumasına mani olmamıştı. Rüya gibi geçen iki günün ardından, neredeyse altı saat kadar uyumuştu. Uyandığında hala karanlık olan odanın dışından sesler geliyordu. Belki de bu sayede uyanmıştı çünkü kahkaha atan kadın ve adamın sesleri yanı başında gibiydi. Toparlandı, hafifçe kapıya kulak verdi. Koridorda kendisi gibi aksanlı konuşan kadın adama "Sevgilim çok yakışıklısın" , "Aşkım yine gel, özletme" gibi yılışık konuşmalar yapıyordu. O anda kafası çalışmaya başladı Meri'nin. Geldiği otel de, burada çalışan dediği Gürcülerin de ne iş yaptıkları ortadaydı. Dehşete düştü çünkü kendisi de tam olarak bu durumun içine düşmüştü. Bu sefer panikle eşyalarını toparladı, kaçmalıydı. Kimseye görünmeden çıkmalıydı buradan.

Kadınla adamın sesleri kesilince, sırtına taktığı çantasına sıkı sıkı tutunarak usulca kapıyı açtı. Dördüncü kattaydı, koridor boyunca uzanan kapılar kapalı olduğundan ve etrafta kimse görünmediğinden önce asansöre yöneldi. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Sessizce ama hızlı hareketlerle asansöre ulaştı.

Kapı açılır açılmaz da karşısına çekik gözlü, Özbek ya da Türkmenlere benzeyen esmer, genç iki kadın çıktı. Kıyafetleri de yüzlerindeki makyaj da aşırı abartılı olan kadınlar, kol kola girmiş keyifli keyifli bir şeyler konuşuyorlardı. Nefes almadan yüzlerine bakakalmıştı Meri, saniyeler saatler gibi gelmişti çünkü kadınlarda sessizleşmiş suratını inceliyorlardı. Sonra yine Meri'yi süzerek çıktılar asansör kabininden. Yüzlerine bakamadan, hızlı hareketlerle düğmeye bastı Meri, titriyordu elleri. Kapanan kapının ardından da derin bir nefes aldı. Nasıl böyle bir hata yapmış ve o kadınla buraya gelmişti inanamıyordu kendine.

Asansörün kapısı tekrar açıldığında, önce etrafa kısa bir bakış attı. Nino ile özellikle karşılaşmak istemiyordu, girişte onun sayesinde kimlik bilgisi bile sormamışlardı kaçmak en iyi yoldu. Geldikleri küçük lobinin hemen karşısındaki girişe koşar adımlarla geçecekti. Geçti de ama otelin hemen kapısında, sokağın başında yine karşısında Nino vardı.

Kadın sevimsiz bir sırıtışla yüzüne bakarken, kalp atışları dışarıdan duyulacak gibiydi Meri'nin, karşısında kalakalmıştı. İncecik bir sınırdaydı. Arkasına bakmadan koşarak kaçabilirdi ya da soğukkanlı bir şekilde teşekkür edip yoluna devam edebilirdi ama ikisinin sonucunda da tepkisini kestiremiyordu. Kafasını toplamaya çalışırken kadın ağır ağır yaklaştı yanına.

"Ne oldu? Odanı beğenmedin mi tatlım? İstersen değiştirebiliriz." dedi.

"Ben... Şey telefon almam lazım, onun için çıktım..." Kekelemeye başladığı anda aklına gelmişti kelimeler. Mantıklı bir yalandı, ama karşısındaki kurnaz kadının inanmadığı belliydi, konuşmadan iğneleyici bakışlarla süzüyordu Meri'yi. Devam etti sakin kalmaya çalışarak...

MeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin