Küçük sayılamayacak kadar büyük, büyük sayılamayacak kadar standart ölçüleri olan saman rengi daha doğrusu tam olarak kese kağıdı renginde bir kağıt vardı elinde. Kağıdın gereksiz detaylarına o kadar odaklanmıştı ki içindeki saçma bir yolla yazıları bilinçaltına itmeye zorluyordu. Kağıt bir defterden koparılmıştı, üçgen şeklinde yırtılmış ama tam da üçgen değil küçük bir eğim var kenarında...
Kapalı kapılar ardındaki odasında dakikalarca kaldı. Elinde sıkı sıkı tuttuğu ama aslında gerçek olmamasını istediği saçma kese kağıdı rengindeki o kağıtla dakikalarca olduğu yerde kaldı. Onca kalp sızısının, kafa karışıklığının içinde tesadüfen denk geldiği o kağıt parçası üzerinde yazanlara inanamıyordu. Okudu tekrar okudu... Yazılanları kafasında tutmak suya yazı yazmak gibiydi.
Tutamıyordu sözleri zihninde, tutmak istemiyordu...
Boğulacak gibi hissediyordu. Gözlerini kapatmış olanları idrak etmeye çalışırken arada ürkütücü şekilde tebessüm ediyor sonra yüzüne öfke dolu bir bakış yerleşiyordu. Yaşadığı bir kabustu...
"Bunca hatanın içindeki tek doğru belki de seni bulmuş, seni sevmiş olmamdı. Ama bu doğruya tutunarak başkalarını ve en çokta seni daha fazla tehlikeye atamam. "
Yine okudu...
"Bunca hatanın içindeki tek doğru belki de seni bulmuş, seni sevmiş olmamdı. Ama bu doğruya tutunarak başkalarını ve en çokta seni daha fazla tehlikeye atamam. "
Kendisini ve etrafındakileri tehlikeye atmamaktan bahseden Meri göz göre göre ölüme gidiyordu. Kendisine tutunamamaktan bahsediyordu. Kendisine, sevgisine ve hatta gücüne inanmamıştı. Ona ve sevgisine bu kadar bulanmışken her şeyden vazgeçmişti.
Aptallıktı bu!
"Gidiyorum peşimdeki bu beladan kurtulana kadar, tertemiz bir sayfa açana kadar gidiyorum."
"Nereye!"
Odanın içinde kendi kendine adeta kükrercesine bağırırken dışarıda endişe ile bekleyen Hakan ve Selda korkuyla bir birlerine baktılar. Sesler gelmeye devam ediyordu ama anlaşılan tek şey Kerem'in öfkeyle "Nereye?" diye bağırmasıydı. Önce sert bir çarpma sesi sonrasında kırılan cam sesleri ile ikisi de hızla odasının kapısına geldiler. Kısa sözsüz bir bakışmanın ardından Hakan'ın usulca açtığı kapıdan görünen ilk şey darmadağın olmuş bir odaydı.
Odanın ortasında nefes nefese kalmış hırsını alamamış bir boğa gibi bekleyen Kerem, ikisinin de hiç alışık oldukları, hiç bekledikleri bir halde değildi. Onlar konuşamıyordu, Kerem yıkılmıştı... O kadar çok duygu vardı ki gözlerinde değil onu bu kadar yakın tanıyan iki kişinin anlaması her hangi biri bile bu duyguları kolaylıkla okuyabilirdi. Kızgındı hem de çok ama büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Durgundu ama sabırsızca hareket ediyor ne yapması gerektiğine karar veremiyordu. Herkese saldıracakmış gibi görünüyordu ama ne yazık ki çok çaresizdi...
Hakan en sonunda bir adım atmış omuzuna dokunmuşken ancak çıkabildi bulunduğu garip ruh halinden. Kerem gözlerine baktığı arkadaşına çaresizce içindeki yangını anlatmaya çalıştı. Nefes alamıyordu, aklı durmuş, algıları bozulmuş haldeydi. Elindeki notu uzattı, konuşmadan ardından kendisine merakla ve çokça endişe ile bakan ikiliyi bırakıp odadan çıktı. Mutfağı geçerken usulca masaya takıldı gözleri sonra ilerledikçe salonda geceden kalan bardaklara... Teninin kokusunu bile hala hissederken ne yaşıyordu!
Terasa çıktı sakin adımlarla, dün gece hava karardığında güzel yüzünü gösteren şehre baktı tekrar... Gün doğmuş çirkinliği tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmıştı yine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meri
General FictionBir kadının hayatta kalma hikayesi... Gerçek insanlardan ve hayatlardan ilham alınarak kurgulanmış, duygu yüklü, umut dolu, aşk kokan bir hikaye... Elif Meri ve Kerem'in hikayesi... ***Dünya'nın birçok yerinde bazı kadınlar ortak bir kaderi yaşıyor...