8. Bölüm

700 51 1
                                    

"Merhaba..." Sesi ortamın gerginliğinden hafif çatallaşmış ve biraz tutuk şekilde çıkmıştı. Neden herkes aşırı kibar davranıyordu bu kadına anlayamamıştı ama bu durum Meri'yi de etkilemişti. Kadın biraz önce gördüğü komik kadının aksine çok asil ve kibardı. Esmer teni ile uyumlu koyu renkli saçları omuzlarındaydı, gözlüklerini çıkarınca yemyeşil gözleri çıkmıştı ortaya, kesinlikle çok şık ve güzel bir kadındı.

"Merhaba Meri, memnun oldum ben Sevinç." Bu nazik sözlerin ardından da gülümseyen bir ifade ile elini uzatmıştı tokalaşmak için. Bir an tereddüt etse de, herkesin çekim alanında olduğu kadının kendi üzerinde bıraktığı etkiden çıkarak uzattı ellerini. Karşılıklı gülümsüyorlardı.

Sonra Sevinç yaşlı patrona doğru gülümseyerek konuşmaya devam etti.

"Ahmet Bey, galiba tamamız. Ben sizin referansınıza ne kadar güveniyorum bilirsiniz. Hiç yanıltmadınız bizi şimdiye kadar. Fazla soru sormayacağım, bildiklerim bana yeter."

Meri orada yokmuş gibi konuşmasına devam ediyordu kadın, fakat bu tavra rağmen kibarlığı kızmasına ya da alınmasına engel oluyordu. İş neydi, maaşı, yeri, saatleri hiç bir fikri yoktu Meri'nin ama soramıyordu da. Ahmet Bey yani yaşlı patron devam etti.

"Sevinç Hanım, teşekkür ederim. Ben elimden geleni yapıyorum. Meri bize geleli çok olmadı ama geldiği ilk günden beri aklımda siz vardınız. Marlene gibi memnun kalacaksınız. Hem Meri'nin Türkçesi de çok iyi, kızlarınız kadar aile ile de daha rahat iletişime geçebilir."

"Size güveniyorum..." Gülümsüyordu yine kadın. "O zaman ben gidiyorum siz lütfen detayları Meri'ye anlatın. Saat beş gibi de şoför onu yine buradan alır. Görüşmek üzere Meri."

Kadın kısacık bir görüşmenin ardından çıkıp gitmişti bile. Daha önce yaptığı tüm görüşmelerden farklı, acayip bir durumdu. İyi bir şey miydi, ya da sıkıntılı bir durum muydu daha anlayamamıştı. Kapıdan çıkar çıkmaz da ofistekiler derin bir nefes almışlardı. Keyifli görünüyorlardı.

Yaşlı adam ve ofiste çalışan bir kız yanına gelmişti hemen.

"Şanslısın Meri. Gerçekten çok şanslısın... Sevinç Hanım'da çalışmak isteyecek bir sürü kız tanıyorum ama Ahmet Bey seni istedi."

"Anlayamadım. Yani Ahmet Bey neden beni istediniz, ya da kim bu Sevinç Hanım?"

Yaşlı adam gülümseyerek yüzüne bakarken, kız konuşmaya devam etti...

"Ahmet Bey sen daha ilk defa buraya geldiğinde ayırdı senin numaranı. Anneannen onun memleketindenmiş sevdi seni... Bu kadında bizim uzun yıllardır müşterimiz. Ailesi, kendi evi için personeli hep bizden bulurlar. Kızlarının dadısı rahatsızlandı, ülkesine döndü, dün aramıştı hemen seni aradık bizde."

Dadılık olmuştu birden bakıcılık işi... Statü atladığını anlamıştı Meri. "İşi anlatır mısınız biraz." dedi. Bu sefer Ahmet Bey söze girdi.

"Kızım Sevinç Hanım ve ailesi sosyeteden ünlü bir aile. İyi insanlar, kibarlar üzmezler seni, tabi sende saygıda kusur etme bende mahcup olurum. Sevinç hanımın iki kızı var, biri onbir yaşında diğeri altı. Onların hizmetine  bakacaksın. Ben piyano ve bale öğretmeni olduğunu iyi derecede İngilizce de bildiğini söyledim zaten. Kızlarına da ders vereceksin. Tüm işin bu, senden başka birşey beklemiyorlar çünkü evinde zaten iki çalışan daha var." 

Şaşkındı Meri. "Bu kadar mı? Yani temizlik, ütü, yemek filan istemiyorlar..."

Başıyla onaylayınca, sevinçle gülümsedi Meri, sonunda şansı dönmüştü. Kendisine göre, harika bir iş çıkmıştı karşısına. Dayanamadı sarıldı yaşlı gözlerle adama... Başka sormak istediği birşey yoktu zaten. Kalan zamanını geçirmek için daha iyisi olamazdı, bale yapabilecek, piyano çalabilecekti ve en önemlisi güvende olabileceği bir yerdi.

"Teşekkür ederim!" Çok anlamlı bir teşekkürdü bu...

"Sen iyi bir kıza benziyorsun Meri, bence hakettin böyle bir işi... Maaşında iyi, istediğin gibi sürekli yatılısın izne çıkmak istemediğin sürece evdesin. Sende dikkat et kızım ve hadi hazırlan bakalım şoför seni beşte alacak."

Hemen çıktı şirketten, otelden çıkış işlemlerini yaptı ve tek özeli olan sırt çantasını da alarak döndüğü ofiste şoförü beklemeye başladı. Adam tam söyledikleri gibi saat beşte gelmişti. Büyük siyah aracın arka koltuğuna geçti Meri. Dört aydır yaşadığı bu şehri çok az da olsa öğrenmişti ama gittikleri yön daha önce geldiği ya da çalıştığı yerlere benzemiyordu. Meraklı bakışlarla dışarı bakarken orta yaşlarındaki şoför söze girdi.

"Tarabya'ya gidiyoruz, daha önce gelmedin mi hiç küçük hanım?"

"Hayır, çok güzelmiş. Burada çok yere gitmedim ama gittiklerime de benzemiyor." Hayran hayran Boğaz'ı izlerken manzaranın büyüsüne kapılmış gibiydi Meri. Kesinlikle dört aydır yaşadığı yerler gibi değildi.

"İstanbul böyledir. Gezersin daha. Her yeri başka güzeldir ama Boğaz bir başkadır."

Adının Necip olduğunu öğrendiği şoförle yol boyunca tatlı tatlı sohbet etmişlerdi, kibar, iyi niyetli bir adamdı. Eşi ile birlikte uzun yıllardır Mete ailesi için çalıştıklarını, iyi insanlar olduklarını anlatmıştı. Kısaca bahsetmişti düzenlerinden, Meri ofiste öğrendiklerinden çok daha fazla bilgi edinmişti bu adam sayesinde.

Sevinç Hanım Mete ailesinin büyük kızıydı, eşi Mehmet Bey ile ailesine çok yakın bir evde yaşıyorlardı. Mutlu bir evlilikleri ve Meri'nin de bildiği üzere iki kızı vardı. Mehmet Bey evlendikten sonra kendi turizm işini Mete ailesinin kızları ile birleştirmiş, büyük yeni bir şirket kurmuştu. Sevinç Hanım'ın kız kardeşi Selda ile birlikte çalışıyorlardı. Ailenin tek oğlu Kerem Bey ise aile işlerinin başındaydı. Tüm servetlerine, cemiyet hayatındaki yerlerine rağmen geleneksel aile düzenini koruyan Karadeniz'li bir aileydiler.

Bu bilgileri kafasında oturtmaya çalışırken büyük demir kapılı bir eve giriş yapmaya başladılar. Necip'te konuyu kibarca kapatmıştı, şimdilik bu kadar bilgi yeter diye düşünmüştü. Kapıyı aracı karşılayan evin çalışanı olduğu belli hafif balık etli, yuvarlak yüzlü genç kadın açmıştı. Bekleniyorlardı zaten.

"Hoş geldiniz Necip Abi merak ettik sizi." Dediği gibi gerçekten meraklı meraklı Meri'yi süzüyordu genç kadın. Tatlı bir havası vardı rahatsız etmiyordu bu tavrı ama Meri biraz şaşırmıştı, girişkenliğine. Necip halini, tavrını tanıdığı genç kadını gözleri ile hafifçe uyardıktan sonra arka kapıdan içeri girdiler. Ev çok büyüktü, girerken tam görememişti ama en azından dört katlı bir yerdi burası. Aracı park ettikleri arka taraftan hemen mutfağa girmişlerdi. Karşısında iki kadın gülümseyerek bakıyordu ona. Bir masaya oturdular ve konuşmaya başladılar.

"Merhaba kızım, ben Hülya bu da Zahide, Sevinç Hanım'ın evinde bundan sonra beraber çalışacağız. Necip abi teşekkür ederiz, ben gerisini hallederim, seni beklerler." Kibar kadın Necip'i göndermişti, sonra aynı Necip gibi evin düzeninden insanlardan bahsetmişti kısaca, o da işinden memnun mutlu görünüyordu. Sürekli birileri birilerine emanet eder gibiydi zaten Meri'yi, sürüklenip duruyordu ama kendini İstanbul'a geldiğinden beri ilk defa da bu kadar huzurlu, güvenli hissediyordu.

Sevinç Hanım ailesinin yanında yemekte olduğundan bu akşam kızlarla tanışamayacaktı. Nasıl tatlı kızlar olduklarını anlata anlata bitirememişti kadınlar. Meri'nin ne kadar şanslı olduğunu söylüyorlardı ofisteki kadın gibi. Meri sadece onlarla ilgilenecekti, harika bir işti bu.

Zahide fıkır fıkır bir kadındı, sohbet ilerledikçe hafifçe çekiştirmelere bile başlamıştı ama Hülya sert bir bakışla durdurdu genç kadını. O da konuyu değiştirip Meri'ye döndü, oda arkadaşı, çalışma arkadaşı olacaklardı ve karşılarındaki çok güzel kadını tanımak istiyorlardı.

Meri de geldiğinden beri anlattığı şekilde anlattı kendini. Karşısındaki kimseye Rus silah tüccarlarından kaçtığını, ailesini öldürdüklerini ve hatta belki peşinde olduklarını anlatamazdı. Ailesi bir trafik kazasında ölmüştü, parasız kaldığından İstanbul'a gelmeye karar vermişti. Hayatına da burada devam etmek istiyordu filan... Anlata anlata kendi bile inanmaya başlamıştı bu hikayeye ama başka çare yoktu...

Sohbeti bitirdikten, iyice dertleştikten sonra Hülya dışında iki kadın beraber odalarına çekilmişlerdi.

Yeni gün ile birlikte yeni hayatı onu bekliyordu...

MeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin