24. Bölüm

761 48 1
                                    

Kerem gittikten sonra Meri de kızların yerleşmelerine biraz yardım etmiş sonra odasına çekilmişti. Kafasında dönüp dolaşan korkuları İstanbul'a dönüşleri ile yeniden alevlenmişti sanki, rüya gibi bir hafta geçirmişti halbuki. Derinlerine gömmüştü kısa bir süre için bile olsa o kabusları. Şimdi tek başına bir evde yaşamak, her an kapısını çalabilecek bir tehlike ile burun buruna yaşamak demekti. Bu şehre ilk gelişini hatırladı hüzünle, otel odasında kapının arkasına yasladığı o dolaplar geldi aklına, kapı tokmağına usulca yerleştirdiği bardaklar. Günün ilk ışıklarına kadar uyuyamadığı o korku dolu geceler... 

İlişkisinin bu noktaya varabilecek olması aklına gelmemişti halbuki. Sanki bu ev bir kaleydi de, buradan çıkarsa o korunaklı dünyadan çıkmış olacaktı. İstemiyordu ama istiyordu. Bu düşüncelerle gece yarısına yaklaşmıştı ki odasının kapısı usulca çalındı. Kapının aralığından kafasını muzur bir ifade ile uzatan Zahide ve arkasında ciddi durmaya çalışan ama saklayamadığı gülümsemesi gözlerinden okunan Hülya. Hemen toparlandı Meri, işte şimdi gerçekten gülümsüyor ve kafasındaki kötü düşüncelerden kurtuluyordu çünkü bu iki kadının her zamanki sevimliliği içini ısıtmıştı. 

Zahide kocaman gülümsemesini eliyle kapatarak sessiz olmaya çalışıyordu ama küçük bir çığlık kaçıvermişti aradan. 

"Sen var ya sen! Kuzum sen ne yere bakan yürek yakanmışsın! Ama ben dedim size, ilk gün söyledim, Kerem Bey sana bir başka bakıyor dedim... " Sıcacık hislerle kucaklamıştı Meri'yi. Hülya arkasından sürekli yavaş, sessiz ol diye uyarmaya çalışsa da Zahide kıpır kıpırdı her zamanki gibi. 

"Dur dur canım, kemiklerimi kırdın! Anlatacağım zaten..." 

"Hele bir anlatma!" Zahide hemen yatakta karşısına geçmiş gözlerinin içine merakla bakıyordu. "Ne zaman oldu? Nasıl oldu? Ay siz şimdi gerçekten sevgili mi oldunuz? Buz gibi adamı nasıl erittin çabuk anlat!" 

"Ayy ayıp kızım, ne demek o buz gibi adam... Zahide şimdi biri duyacak yiyeceksin fırçayı... Hem Meri'ye de ya da Meri Hanım mı demeliyim? Böyle konuşma işte..."

Meri afallamıştı birden... 

"Olur mu hiç öyle Hülya abla! Tabi ki Meri'yim ben, aynı Meri. Tamam ben de şaşkınım, nasıl böyle olduk Kerem'le biranda anlamadım ama oldu işte... O çok iyi, gerçekten çok özel bir erkek..."

"Aaayyy! Aşık olmuş bizimki abla... " Kahkahalar atıyordu Zahide sonra birden durdu. "Yoksa sen, kız sen hemen yani nasıl desem Hülya abla da yanımızda... Kerem Bey sana çok yaklaştı mı canım yani kuytuda filan?" 

"Saçmalama Zahide!" Hülya ve Meri aynı anda tepki vermişlerdi, sonrasında Meri devam etti...

"Ben çok direndim aslında yani karmaşık bir durum ama Kerem çok güzel seviyor abla yani o çok iyi bir adam. Ona güveniyorum... Umarım her şey iyi gider..." 

Hülya olgun ve tatlı bir gülümseme ile devam etti.

"Güzel kızım inşallah her şey gönlünüzce olur, ben bu evde ve Filiz  Hanımın evinde neredeyse yirmi yıldır çalışıyorum. Hepsi ayrı ayrı çok iyi insanlar ama Kerem Bey bir başkadır, gözümüzün önünde büyüdü. Serttir, mesafelidir herkes bir ayrı çekinir ondan ama yüreği en büyük olanıdır bu ailenin. Ben bu güne kadar o gazetelerde yazan çizene hiç itimat etmedim. Çapkın yazdılar, kalpsiz yazdılar, yazdılar da yazdılar... İlk defa senin elini tutarken gözlerinde başka bir şey vardı, anlarım ben. Kıymetini bil güzelim..." 

"Seni anlıyorum abla, bende güzel şeyler hissediyorum, kıymetini bileceğim..." 

Meri kısa kısa yaşadıklarını, Trabzon'u da tatlı tatlı anlattıktan sonra nihayet Hülya ve Zahide odalarına çekilmişlerdi. Sonunda düşünceleri ile baş başa dudaklarında asılı kalan tatlı bir tebessüm ile yatağına iyice sokuldu, yorgun bedenini uykuya teslim etti.

MeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin