Günleri harika iki küçük prenses ile birlikte çok keyifli geçiyordu, çalışmaktan çok tatilde gibiydiler. Sevinç Hanım ve eşi de kızlarının mutluluğu ile rahatlamışlardı. Meri'den önce iki yıl boyunca birlikte çalıştıkları ve çok alıştıkları Filipinli Marlane'den sonra kızların nasıl tepki vereceklerini kestirmek zordu. O da çok iyi bir kadındı ancak Meri farklıydı, güzel dadı kesinlikle çok asil, iyi yetişmiş bir genç kadındı. İşe başlayalı iki hafta kadar olmuştu, Mina ve Sena Meri'ye bayılıyorlardı.
Sabah kahvaltıdan sonra iki kız da sırayla itirazsız en az bir saat piyano çalışıyorlardı, sonra Meri'nin de önerisi ile bir saat kadar okuma saatleri vardı. Öğlen sıcağı geçtikten sonra ya anneleri ile gezmeye gidiyorlar ya da evde havuzda biraz vakit geçiriyorlardı. Sevinç kızlarının her dakikasının dolu ve keyifli geçmesinden çok memnundu. Bale derslerini ise akşam saatlerine bırakıyorlardı. Bahçede hafif serinleyen saatlerde Boğaz manzarasına karşı hep beraber çalışıyorlardı.
Sevinç baleyi çok seven iki kızı ve yeni ablaları için aynı renk ve modelde kostümler hazırlatmıştı. Harika görünüyorlardı, bazı akşamlar özellikle onları seyretmek için eve erken geliyordu, kuğu gibilerdi. Anneannesi Filiz Hanım ve dedeleri Osman Bey ile de tanışmıştı Meri. Gerçekten çok tatlı kibar, kimseye yukarıdan bakmayan tıpkı kızları gibi mütevazi insanlardı. Onların evi hemen sokağın karşısında çok daha gösterişli ve büyüktü. Bir oğulları ve kızları daha vardı ama onlarla henüz karşılaşmamıştı Meri. Evin çalışanları sık sık yurt dışında olan iki kardeşin zaten pek görünmediklerini anlatmışlardı. Günleri bu rutinde tatlı tatlı geçiyordu.
Sevinç ve Mehmet'in bir davet için dışarıda oldukları, sıcak bir yaz akşamında Meri kızları bahçedeki bale dersi için beklerken hafif hafif dans ediyordu tek başına. Kendini ait hissettiği bu evde artık bazı hareketleri de daha rahattı. "Mariage d'amour" en sevdiği bu muhteşem eser bahçede, yaşlı ağaçların arasında duyulabilen tek sesti. Gözlerini de kapamış adeta kaptırmıştı kendini. Siyah incecik şifon etekli kostümü, hareketleri ile tüy gibi uçuyor normal şartlarda klasik bale topuzu yapmasına rağmen bugün açık bıraktığı kumral, uzun, dalgalı saçları kostümüne eşlik ediyordu.
Bu halde kendini müziğin sihrine bırakmış, iki küçük meleği beklerken bir anda, sessizce çıkmıştı karşısına genç adam. Yanı başına kadar nasıl geldiğini, hiçbir şey söylemeden neden beklediğini anlayamamıştı, burun buruna geldikleri o anda yapabildiği sadece küçük bir çığlık atmak olmuştu.
Ani duruşu yüzünden sendelerken, belinden yakalamıştı genç adam Meri'yi. Erkeksi sert kokusu bu kadar yakın bir mesafede başını döndürmüştü. Kısa gerçekten çok kısa biran simsiyah gözlerine bakakalmıştı Meri. Kimdi bu adam? Neden yüzünde böyle anlamlı bir bakış vardı? Saniyeler içinde aklına hücum etmişti tüm bu sorular, sonra kendini kurtarıp kollarından biraz sinirli bir halde konuşmaya başladı.
"Kimsiniz siz? Neden böyle korkuttunuz beni?"
"Bence sen önce kim olduğunu bir açıkla! Bu güzel gösteriyi neye borçluyuz?" Gururlu ve kibirli görünen genç adam hafif bir tebessüm ile bakıyordu suratına.
"Bakın şimdi güvenliği çağıracağım. Kimsiniz?"
Elleri koyu renk kot pantolonun ceplerinde, son derece rahat hareketlerle artık tam anlamı ile sırıtıyordu karşısında. Meri bu ukala halinden rahatsız olduğundan, konumunu kim olduğunu unutarak yine tutamadı kendini, öfkeyle konuşmaya devam etti.
"Bakın beni zor durumda bırakıyorsunuz, evin sahipleri burada değil! Ben... Ben... Benim kim olduğum önemli değil. Önce siz kimi aradınız söyler misiniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meri
General FictionBir kadının hayatta kalma hikayesi... Gerçek insanlardan ve hayatlardan ilham alınarak kurgulanmış, duygu yüklü, umut dolu, aşk kokan bir hikaye... Elif Meri ve Kerem'in hikayesi... ***Dünya'nın birçok yerinde bazı kadınlar ortak bir kaderi yaşıyor...