Dar sokakta akşamı geceye kavuşturan saatlerde çeşit çeşit insanın bulunduğu kalabalık içinde adımlıyordu iki genç adam. İkisinin de yüzündeki gergin ve sert ifade, yanlarından geçenlerin bazılarının beğeni ile dikkatini çekerken, bazılarının geri adımlamasına sebep oluyordu. Onlar ise etrafı incelerken hiç bir detayı kaçırmak istemiyor çevrelerindeki her kişiye ve her mekana şüphe ile yaklaşıyorlardı. Bu sokaklar Meri'nin geçtiği belki hala bir köşede saklanıp sindiği yerlerdi.
Sokağın derinliklerinde en sonunda Sinan'ı ve diğer birkaç kişiyi gördüklerinde hızlandılar. Sıradan, çoğunlukla yirmili yaşlarda gençlerin takıldığı barın önündeki arkadaşları, işletmecisi ve koruması olduğu her halinden belli iki kişi ile konuşuyorlardı.
"Şefim!"
Sinan'ın merkezdeki samimi halinden ziyade görevdeki hitabı Cemal'in ciddi duruşunun muhataplarının gözünde de iyice anlaşılmasını sağlamıştı.
"Kiminle görüşüyoruz Cemal?"
"Şefim barın sahibi ve işletmecisi Orhan Bey ve bu arkadaş barın güvenlik sorumlusu..."
"Güzel... Başka?"
"İkisi ile de görüştük eşgali sadece güvenlikçi arkadaş görmüş olabileceğini söyledi. Kalabalık bir mekan olduğundan emin değil ama..."
"Kameralar incelendi mi?"
"İncelendi en son dün gece saat 11:32 gibi giriş yaptığı görülüyor."
"Kayıtları merkeze gönderin detaylı incelesinler..."
"Tabi amirim!"
Kerem sessizce konuşulanları dinlerken bir süre sonra konuşulanlar bir uğultudan ibaret gibi hissetmeye başlamıştı. İkisinin arasından geçti ve içeri doğru adımladı. Her yerde görevli olduğunu bildiği memurlar inceleme yapıyor, barın tedirgin çalışanları ürkek bakışlarla bu insanları inceliyordu. Etraf karanlık, her yer oldukça kasvetliydi. Derin bir nefes aldı...
"Ah sevgilim! Neden..." içinden tekrarladığı her sözde, her dakikada hem öfke doluyor hem de her bir hücresi ona olabilecek kötü bir şey için ölesiye korkuyordu. Bir masaya bitkince bıraktı kendini... Boş gözlerle baktı baktı... Herkes işini ciddiyetle yapıyordu ama kimse onun gibi çaresiz değildi. Kimse onun hissettiklerini hissetmiyordu. Dirseklerini dizlerine dayayıp iki eliyle başını öne eğip yine günlerdir olduğu gibi her şeyin kötü bir kabustan ibaret olduğunu düşünmek istedi ve işte o sırada ince bir ses duydu hemen yanında.
"Sen o kızın kocası mısın?"
Önce algılayamadı ama soru titrek bir sesle tekrar edince şaşkınca yanındaki sesin sahibi zayıf, ürkek kadına döndü.
"Cevap versene?"
"Ben... O benim nişanlım..."
Kadın konuşmakla konuşmamak arasında kalmış kararsız bakışlarla karşısındaki adamı incelerken, Kerem toparladı kendini.
"Sen kimsin? Gördün mü onu?"
"Ne yapmış kızcağız? Niye arıyorsunuz onu?"
Kerem öfkeyle derin bir nefes aldı ve ayağa kalktı. Hafifçe geri adımlayan kadına şimdi o tepeden bakarken karşısındakinin bir şeyler bildiğinden emindi.
"Nerede gördün onu?"
"Sana bir soru sordum genç adam, önce sen cevap ver! Ne yapmış zavallıcık niye bu kadar polis onu arıyor? Birde sen varsın?"
Kadın inatçıydı ve Meri'yi kesinlikle görmüştü, Kerem sakin kalmaya çalışarak devam etti.
"O tehlikede, benim onu bir an önce bulmam lazım. Yerini biliyorsanız lütfen söyleyin! Lütfen!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meri
Genel KurguBir kadının hayatta kalma hikayesi... Gerçek insanlardan ve hayatlardan ilham alınarak kurgulanmış, duygu yüklü, umut dolu, aşk kokan bir hikaye... Elif Meri ve Kerem'in hikayesi... ***Dünya'nın birçok yerinde bazı kadınlar ortak bir kaderi yaşıyor...