34. Bölüm

277 29 0
                                    

Meri için yeşilin en güzel tonu olan bir çift göz, bu sabah her zamankinden farklı olarak çok anlamlı ve derin bakıyordu. Hava henüz aydınlamaya başlamıştı ama o gözlerin çok öncesinde ışık saçmaya başladığı kesindi. O yeşil gözlerin sahibi kollarındaki kadını izlemeye doyamıyordu. Henüz uyanmış yaşadıkları geceyi mutlulukla hatırlarken bir yanı onun uyandığında bir pişmanlık yaşamasından deli gibi korkuyordu. Masum, ürkek, kırılgan birçok haline şahit olmuştu ama uykudan henüz uyanan bu hali bir melek gibiydi.  Kırmaya, incitmeye kıyamadığı bir melek. Kerem'in meleği. 

Elleri kendinden bağımsız meleğinin tenine ulaştı önce, sonra yatağa dağılmış dalga dalga saçlarında gezdi. Saçları dağıldıkça kendine has kokusu doldu ciğerlerine yine ve yeniden aşık oldu. Meri de bir bebek gibi sevilirken hafifçe hareketlenmeye başladı. Huzur dolu bir uykudan uyanıyordu ve  tenindeki dokunuşları hissettikçe bilinci açılıyordu. Yüzündeki ılık nefes ve o gözler. O gözler, çok güzel bakıyordu.  

Tüm gece yaşadıkları biraz utanmasına sebep olsa da huzur içinde sığındığı bu kollar olmak istediği tek yerdi. Önce usulca sokuldu sonra yüzünde küçük bir tebessüm ile nihayet kendisi de açtı gözlerini. 

"Günaydın..."

"Günaydın..."

Sonra kelimeler bir süre beklediler, anın büyüsü başkaydı. Gözleri zaten konuşmaya başlamıştı. Gerisi teferruattı. Bakışları derinleştikçe yüzlerindeki o ufak tebessüm büyüdü büyüdü kocaman bir gülümseme oldu, dakikalar hızla akarken bu sefer yüzlerindeki o gülümseme ufak kıkırdamalara ve nihayet rahat kahkahalara bıraktı. Kapının hemen dışında bir dünya sorun onları beklerken sımsıkı sarıldıkları küçük dünyalarında bir süre daha huzurla doldular. 

Dakikalar sonra yine birbirlerinin kollarında dünyadan kopmuşken onları gerçeğe döndüren ise Kerem'in telefonunun sesi oldu. Salonda ısrarla çalan telefona sinirle Kerem kalktı. Bir yandan ağzının içinde söverken bir yandan sevmeye doyamadığı Meri'ye kaçamak bakışlar atıyordu.  Son bir öpücüğü hızla verdikten sonra hızla toparlandı ve odadan çıktı.

Meri'de fırsattan istifade etrafa saçılmış bir kaç parça eşyasını toparlayıp hemen kendini duşa attı. Aynada gördüğü kadına baktı, hafifçe parmak uçlarıyla dokundu dudaklarına, küçük bir tebessüm yerleştirdi yüzüne. İşlerini halledip çıktığında Kerem'in odada kendisini beklediğini görünce yine sevgiyle parladı gözleri ama onun gözlerinde gördüğü ufak tedirginliği hemen hissetti. Önce korktu, pişman mıydı? Yanlış mı yapmıştı diye ama kendine yaklaşıp kokusunu içine derin bir nefesle çeken Kerem aklından saniyeler içinde geçen tüm korkularını aldı götürdü. 

"Sevgilim kokun beni mest ediyor..."

Konuşamadı sadece gülümsemesi çoğaldı Meri'nin. Sımsıkı sarıldı. 

"Böyle sararsan beni bu odadan çıkamayız..."

Gülümsemesine keyifli kıkırtıları karıştı bu sefer.

"Keşke çıkmasak!"

"Keşke ama halletmemiz gereken bir kaç iş var biliyorsun..."

"Biliyorum ne yazık ki hiç aklımdan çıkmıyor!"

Kollarından hafifçe uzaklaşıp  yüzüne bakarken yine Meri devam etti.

"Sen hazırlan ben kahvaltı hazırlayacağım dünden beri bir şey yemedin. Seni bekliyorum..."

"Hemen geliyorum..."

Keyifli çıkmasına zorladığı sesi ile ufak bir öpücük bırakıp ayrıldı kollarından Kerem. Meri de etrafı hızlıca toparlayıp mutfağa geçti. Hazırladıklarını sessizce masaya koyarken Kerem'in telefonu tekrar çalmaya başladı, odadan çıktığı anda da telefonun sesini duymuştu ama bakmamıştı. Bu sefer kayıtsız kalamayıp ekrana baktı, ısrarla aranıyordu. Ekranda yazan isim ise babasıydı. Uzun uzun çalan telefon kapandıktan hemen sonra diğer aramalar da kilitli ekrana düştü. Sevinç aramıştı ve Selda hem de defalarca sonra babası tekrar aramaya başladı ama Meri'nin telefonu açmaya cesareti yoktu. Tam telefonu alıp içeri geçecekken ise arama sonlandı. 

MeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin