Gecenin devamında tüm bu gergin ortama rağmen Filiz Hanım, Osman Bey ve Selda evlerine geçmişlerdi. Osman Bey ikna olmamasına rağmen oğlunun yıpranmış haline dayanamamış istediği zamanı ona vermişti. Bu güne kadar evlatlarını karşısına almamış, onlarla hep iyi ilişkiler içinde olmuş olan yaşlı adamın bu sefer de oğlunu kendinden uzaklaştırmaya niyeti yoktu ama oğlunun istediği zaman dolduğunda alması gereken cevapları da alacaktı.
Gidişleri ile sessiz kalan salonda, oturduğu ilk geniş koltukta iyice kaymış, başını koltuğun sırtına yaslamış gözleri kapalı, sıkıntı ile oturuyordu Kerem. Hali tam olarak bitik olarak tanımlanabilirdi. Yukarı çıkmadan önce herkes gittiğinde Sevinç'in yanına geleceğini biliyordu. Aklı hala Meri'de olsa da son bir kez ablası ile konuşması gerektiğini hissediyordu. Ailesini hiçbir zaman karşısına almayı düşünmemişti, şimdi de bunu yapmayacaktı. Sevinç'in kalbini kırmak, onu kırgın bir şekilde bırakmak istemiyordu.
Topuklularının yürüdüğü parke zeminde çıkardığı sesi duyduğunda elinde olmadan dudakları kıvrıldı. İkisi de birbirlerini çok iyi tanıyorlardı. Bu gece daha bitmemişti.
"Hala beni bekliyorsun değil mi?" Yerine geçmeden önce ilk konuşan Sevinç'ti. Yerinden kıpırdamadan belli belirsiz gülümseyen kardeşine baktı bir süre, sonra zaten cevabını beklemediği konuşmasına devam etti.
"Kahve getirdim... Mehmet'te odasında. Konuşacaklarımız var biliyorum..."
Yüzündeki gülümseme ile doğruldu Kerem, önündeki kahveden bir yudum aldı, gözlerini kendisininkine çok benzeyen bir çift yeşil göze dikti.
"Başka bir şey var değil mi?" Sevinç Meri'nin ani rahatsızlanması öncesi konuşulan konuşmaları çok net hatırlıyordu ama parçalar çok eksikti. Henüz bir bütün olarak göremiyordu ya da görmek, yüzleşmek istemiyordu.
"Var ve sende farkındasın zaten..."
"Anlatacak mısın?"
"Önce sen başla..."
Tereddütsüz bir serilikle başladı Sevinç.
"Meri bugün gelen gereksiz bir kaç kişinin imalarıyla yüzleşti."
"Bunlar değil sebep, olamaz zaten biliyorsun... Ne oldu?"
"Evet bence de sebep bu değil çünkü Meri çok rahattı. Yani birkaç densizin söylediği, tahmin edebileceğin küçümsemelere takılmadı tabi ama bizim kulüpten Sezen Hanım, Ahmet Bey'in ölümünü anlatınca çok etkilendi."
"Ahmet Bey mi? O kim?" Şimdi dikkatini çeken bir şeyler olmuştu Kerem'in hafifçe doğruldu...
Sevinç konuşulanları endişeyle ve şüpheyle anlattıkça Kerem'in eksikleri tamamlanıyordu. Daha da dikkatle dinledi. Meri'nin peşinde biri ya da birileri vardı ve bu kişiler artık ona çok yaklaşmışlardı. Parçalar yavaş yavaş yerine oturuyordu. Korkmalı mıydı? Meri için, sevdikleri ve ailesi için... Allak bullak olmuştu, şimdi Meri'nin perişan halinin sebebini daha iyi anlıyordu. Bu nedeni tüm ayrıntıları ile en kısa zamanda öğrenmeliydi. Sevinç konuşurken bir noktadan sonrasını kulakları duymamaya başladı. Zihnine hücum eden düşüncelerle ablasını cevapsız şaşkın halde bırakmış odayı turluyordu.
"Şimdi sıra sende Kerem, Ahmet Bey ve bu kızın ölümünün Meri ile ne alakası var? Meri bu yüzden sinir krizi geçirdi değil mi?"
Kerem oda içindeki anlamsız turunu durdurdu, gözlerini Sevinç'e dikti ama ne cevap vereceğini gerçekten bilmiyordu. Yüzündeki endişeli ifade kendini ele veriyordu.
"Onları tanıdığı için de değil. Onunla alakası olduğu için!"
Ufak bir es verse de kendini doğrular şekilde devam ediyordu Sevinç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meri
General FictionBir kadının hayatta kalma hikayesi... Gerçek insanlardan ve hayatlardan ilham alınarak kurgulanmış, duygu yüklü, umut dolu, aşk kokan bir hikaye... Elif Meri ve Kerem'in hikayesi... ***Dünya'nın birçok yerinde bazı kadınlar ortak bir kaderi yaşıyor...