26. Bölüm

388 35 0
                                    

Güzel bir yemek yemiş kahvelerini içmek için terasa geçmişlerdi. Bulutlu ama şiir gibi güzel bir gece başlamak üzereydi, gökyüzünün renklerine şehrin hareketli ışıkları karışıyor, sükunet ve kargaşa birlikte uyum içinde buluşuyordu. Meri ve Kerem aslında o dakikalarda fazla konuşmuyorlardı ama uzun yıllardır birlikte yaşayan, evli bir çift gibi uyumlu ya da birbirini çok iyi tanıyan iki insan gibiydiler evin içinde. Sık sık bir birlerine dokunuyorlardı, sarılmaktan keyif alıyor, bunu çok doğal yaşıyorlardı ve Meri hala kapıda Kerem'i gördüğü an içini dolduran duygu yoğunluğu ile bakıyordu sevdiği adama, kalbinden geçenler gözlerinden kitap gibi okunuyordu. Kerem ise hep bu anı beklemiş, istemiş gibi mutlu görünüyordu.

Fincanı biraz sert bırakınca sehpaya Meri birden ortamda beliren gereksiz sesle konuşmaya başladı.

"*Dedaa..." (*Ayy)

"Deda sevgilim?" Soran gözlerle bakıyordu Kerem.

Gülümseyip Kerem'e biraz daha yaklaşmıştı Meri.

"Bilmem rön genci gibi bir şey sanki..."

"Hmmm... Oyun istiyoruz... Oynayalım! Ama sonra utanmak kaçmak yok!"

"Yaa Kerem, şaka yaptım ben, birden kaçtı ağzımdan bir şey değil zaten utandırma beni..."

"Niye utanıyorsun ki benden?" Gözlerine güzel güzel bakarken sevdiği kadını hemen sıkıca sardı Kerem, o kadar alışmıştı ki varlığına bir bütün hissediyordu kendini.

"Utanma değil de! Bilmiyorum..."

"Utanma... Meri... Sevgilim... Bu gece yanında kalmak istiyorum!"

Sessizdi Meri, ne diyecekti ki zaten o da ayrılmak hiç istemiyordu ama Kerem'e itiraf edemese de hızlı gitmekten korkuyordu. Meri öyle rahat bir ailede büyümemişti, kabul etmesi zor bir durumdu aslında onun için. Dün gece beraber koltukta uyumuşlardı ama bu gece de öyle mi olacaktı? Hem ev bile kendi evi sayılmazdı olmaz kalamazsın diyecek hakkı tam olarak kendinde bulamıyordu. Sonra bir de Kerem'in ailesi burada yanında kaldığını tahmin edeceklerdi, kesin anlayacaklardı. Karşılaştıklarında nasıl bakacaktı onların yüzüne?

Bir soru Meri'nin kafasında onlarca sorunun hücum etmesine sebep olmuşken Kerem sessiz kalan kızın cevabının olumsuz olmasından çekinerek devam etti.

"Sevgilim dalma öyle derin kuyulara! Sadece beraber uyuyalım istiyorum, dün geceki gibi kollarımda, kokunla uyuyayım istiyorum. Senin de istemeyeceğin hiçbir şey olmaz sana söz veriyorum..."

"Kuyuya dalmadım ben! Yani bir şey düşünüyorum. Bir kaç şey!"

"Öyle mi! Ne düşünüyorsun bakayım?" Gülümseyerek Meri'nin güzel yüzünü buğulu mavi gözlerini kendine çevirdi Kerem.

Konuşmasıyla yine dalga geçtiğini anladığı sevgilisine sitemle bakarken devam etti Meri.

"Canım bende kalmanı istiyorum ama ailen yanlış anlamasın beni... Sonra utanmak istemiyorum."

"Utangaç sevgilim benim! Merak etme öyle bir şey olmaz, ben zaten arada diğer evde kalıyordum ya da bazen şey yani dışarıda filan..."

Meri de bir anda durumu anlamıştı, tabi yaa çapkınlık için gezen bir adamdı Kerem Zahide de hep demiyor muydu dikkat et diye.

"Tabi doğru, sen önceleri de sık sık dışarılarda kalıyordun, söylemişlerdi!" Hafiften sitemli konuşurken, birazda uzaklaşmaya başlamıştı. Suratının aldığı ifadeyi, içinin buz gibi olmasını engelleyemiyordu Meri. Kafasının içinde dolaşan düşüncelerle kendini iyice dolduruyordu bir yandan. Hayali kadınlar geldi gözünün önüne, tıpkı kendisini sevdiği gibi onlara da dokunmuş muydu acaba? Ya da daha fazlası onlarla beraber olmuş, başka başka tenlerde başka kokulara bulanmıştı. Bir yumru oturdu içine, Kerem yanı başında ona sorar gözlerle bakarken, saniyeler içinde kurmuştu kafasında onlarca kadını ve sevdiği adamı. İyice daldığı düşüncelerinden kahvesine uzanmak için çıktığında ufak bir mesafe bile koymuştu aralarına.

MeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin