Gece nasıl devam etmişti, kızları nasıl yatırmıştı ve odasına nasıl geçmişti hatırlamıyordu Meri. Yaşadığı o çirkin dakikalardan sonra zaman kavramını kaybetmişti. Kızları yatırmak için izin isterken, Sevinç Hanım'ın kız kardeşi meşhur Selda ile de tanışmıştı, çok şık ve çok gösterişli, havalı bir kızdı ama Meri kendi gibi değildi o dakikalarda. Genç kadının tüm samimiyetine rağmen fazla duramadı ve üzerindeki bakışlardan habersiz, kızlarla ayrıldı yanlarından.
Akrabaların toplandığı, aile için güzel, Meri içinse çok can sıkıcı olan o geceden sonra birkaç gün sakin geçmişti evde. Kızlarla bol bol vakit geçirip, aile içinde keyifli zamanlar geçiriyorlardı. O akşamda Selda uğramıştı ablasına. Yemekten sonra da genelde yaptıkları gibi tüm aile harika manzarası olan terasa çıkmışlardı. Uzun iş konuşmaları, hatta tartışmaları sonrasında sıkılmış görünen Selda, minderlerde kızlarla oynayan Meri'nin yanına bunalmış bir şekilde geçti.
"Of Meri en güzeli senin işin, baksana hayat tozpembe bu fıstıklarla..." Genç kadın en samimi arkadaşı ile konuşacağı tonda, tüm içtenliğiyle konuşuyordu Meri ile. "Bazen her şeyi, herkesi bırakıp kaçasım var biliyor musun?"
"Teyzee, ama bizi de mi bırakacaksın!" Mina'nın sözleri ile Sena'da şaşırmış, iki masum kız ellerindeki oyunu bırakmış, korkuyla suratlarına bakıyorlardı. Kadınlar bu denli dikkatli dinlendiklerinin farkında değillerdi.
"Yok teyzecim şaka yapıyorum ben, sizi bırakır mıyım hiç! İş için konuşuyorum ben... " İşte bir çocuk masumiyeti ile böyle alıp götürüyordu tüm sıkıntıları, Selda'nın yüzünden belliydi bir anda yumuşadığı.
"Kaçmak kolay bir şey değil Selda Hanım!" Kızlar oyuna dönünce farkında olmadan, bir anda çıkmıştı sözler dilinden, belki de kalbinden. Söylediği anda da pişman olmuştu ama Selda'nın ilgisini çekmişti bile.
"Sen nereden biliyorsun? Kaçıyor musun yoksa?"
"Şey... Pek sayılmaz... Yani... Kaçmıyorum ben, uzakta olmak zor..." Toparlayamıyordu, yüzü kendini kesin ele veriyordu ama yine de bir cevap vermek zorunda kalmıştı.
"Meri, Selda de bana, sevmiyorum gereksiz hitapları... Anlatsana biraz kendini... Benim de kafam dağılır biraz... Sen iyi eğitimli, görmüş geçirmiş bir kızsın, bu her halinden belli. Niye buradasın?"
İşte şimdi sıkışmıştı. Başta çok detay vermeden girdiği bu işte, yeteneği, eğitimi, görgüsü kendini ele veriyordu. Burada olmak yerine daha iyi bir hayatı olabilirdi, çok açıktı ama buradaydı. Selda'nın yakınlığı cesaret verse de tabi ki olanları anlatmayacaktı. Geldiğinden beri uydurduğu hikayeyi biraz açtı.
"Selda Hanım.."
"Selda!" Yüzündeki tatlı gülümseme ile hemen düzeltti genç kadın.
"Tamam Selda. Ben tahmin ettiğin gibi iyi bir ailede yetiştim, Gürcistan için çok güzel maddi imkanlarla büyüdüm. Annem doktor, babamda tanınmış bir avukattı. Güzeldi hayatımız." Anlattıkça, çok özlediği hayatını hatırladıkça, hem bir gülümseme hemde keder yerleşmişti gözlerine.
"Senin mesleğin neydi? Ablam öğretmen olduğunu söyledi."
"Evet. Ben bale öğretmeniyim. Tüm çocukluğum piyano ve bale ile geçti, sonra bale piyanodan ağır bastı. Konservatuarı birincilikle bitirdim, iki sene de Londra'da Royal Academy Of Dance'te klasik bale eğitimi aldım. Gürcistan'dan kabul edilen az sayıdaki balerinlerden biriyim."
"Vayy, gerçekten büyük başarı! Tekrar sormam lazım, niye buradasın sen? Ablam ne ödüyor sana?" Kahkahalar atıyordu kendi kendine... Meri de kızın neşesi ve şaşkın haliyle kimsenin bilmediği acınası haline gülüyordu elinde olmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meri
Genel KurguBir kadının hayatta kalma hikayesi... Gerçek insanlardan ve hayatlardan ilham alınarak kurgulanmış, duygu yüklü, umut dolu, aşk kokan bir hikaye... Elif Meri ve Kerem'in hikayesi... ***Dünya'nın birçok yerinde bazı kadınlar ortak bir kaderi yaşıyor...