45. Bölüm

699 34 3
                                    


Sabahın ilk ışıklarının kendini göstermeye başladığı saatlerde Meri'de rutin bazı kontrollerini tamamlamış ve nihayet normal odaya alınmıştı. Bu süreçte Kerem Meri'yi, Cemal de Kerem'i asla yalnız bırakmıyordu. Hala yorgun görünen Meri'nin aksine Kerem'in enerjisi herkesin dikkatini çekiyordu. Günlerdir yaşadığı zor günlerin ardından sanki yeniden doğmuş gibiydi, yüzündeki mutlu ifade, gözlerindeki ışık nihayet genç adamın rahatladığını alenen belli ediyordu. Kontrollerin ardından görüştüğü doktor geçirdiği büyük operasyona rağmen iyi olduğunu detaylı bir şekilde Kerem'e anlattığında daha da rahat bir nefes almıştı genç adam.

Rahatı için her şeyin düşünüldüğü odaya yerleştiğinde de Kerem yine yanı başındaydı. Tam olarak konuşamadıklarından, yaşadıklarından söz etmediklerinden ikisinin de bakışlarındaki anlamlar çok farklıydı. Pişmanlık, rahatlama, mutluluk, utanç ve daha niceleri karma karışıktılar.  Konuşmaya başlamak için erkendi ama Meri üzerindeki mahcubiyet ile bir şeyler söylemek zorunda hissediyordu kendini.

Ve onca yaşanan olayın sonunda nihayet odada yalnız kalabildiklerinde söyleyebileceği ilk şey küçük bir mırıltı ile döküldü dudaklarından.

"Ben özür dilerim..."

Yanı başındaki koltukta günlerin yorgunluğuna rağmen beraber olmanın huzuru ile sessizce oturan Kerem'in dudakları hafifçe kıvrıldı ama cevap vermedi. 

"Benim yüzümden neler oldu..."

"Ah benim masum sevgilim!" diye iç geçirdi Kerem. Konuşmayacaktı, hakkıydı biraz kıvranması. Biraz konuşturmaktan ve korku dolu günlerinin hesabını tatlı bir ceza ile kesmekten de zarar gelmez diye düşünüyordu. Kıvrılan dudaklarını belli belirsiz hareketlerle yavaşça düzeltti, biraz ciddi görünse fena olmazdı, bu sefer hafifçe tek kaşını kaldırdı ama sessizliğini bozmadı.

"Bana kızgınsın biliyorum..."

Devam etti sabırsızca Meri, çaresizce vereceği cevabı bekliyordu. Karşısında tepkisiz kendisini izleyen Kerem'e bakmaktan bile çekiniyordu. Uyandığında duydukları bir hayal miydi emin değildi.

"Kızgın mısın?" Masum titrek bir sesle sorduğu bu soruya bile cevap vermemişti hala Kerem, biraz bekledi halsiz bedenine yorgun gözlerine rağmen gözünü kırpmadan izliyordu sevdiği adamı. İçine hafif bir korku yayılmaya başlamıştı bile. 

"Kızgınsın işte... Sana çok zarar verdim!"

Sesi o kadar titrek çıkıyordu ki masum bir çocuktan farksızdı. 

"Sana, ailene hatta herkese zarar verdim."

Küçük bir damla süzülürken gözlerinden, bir an yarasını unutup yana dönmeye çalıştı Meri ve dönüşüyle sızlayan yarası hemen belli etti kendini. Küçük bir inilti kaçarken dudaklarından Kerem acısını kendi hisseder gibi hemen doğruldu yerinden. 

"Ne yapıyorsun Meri! Dur yerinde! Kızgınım evet ama bunu daha sonra konuşacağız. Evimizde!"

Yarasının kesif acısına rağmen sevdiği adamın gözlerinde gördüğü şefkat ile en sonunda derin bir nefes aldı Meri. Kerem ona yine böyle güzel bakacaksa daha derin yaralara ya da büyük acılara katlanabilirdi. "Evimiz" demişti. Hala bir evleri ve umutlanmak için bir sebebi vardı. 

Cevap vermedi, veremedi ama küçükte olsa bir ışık vardı sonunda.

Tam da bu sıralarda kapının hafifçe vurulması bir oldu. Selda sevinç gözyaşları ile uzatmıştı kafasını. İkisi için gönülden dertlenen, kendi kalp çarpıntısının umutsuzluğunda onlar için hayal kuran genç kadın gerçekten mutlu görünüyordu. 

MeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin