Sabırsızlık... Bir saattir beni esir alan duygu. Sinan'ı beklerken epey sıkılmıştık. Her aradığımızda, "Yoldayım." diyordu. Arkadaşlarım sinirlenmeye başladılarsa da gülümseyerek ortamı yumuşatmaya çalışıyordum. Uzun bir sürenin sonunda kapı çaldığında Sinan'ın geldiğini umarak, kapıya üçümüz beraber koştuk. Heyecanla kapıyı açtığımızda, karşımızdaki adamın gözleri anlamsızca üçümüzün üzerinde dolanıyordu. Biz şaşkınlıkla abime baktıkça abim, bize değişik bir yaratıkmış gibi bakıyordu. Kapıdaki abim değil, Sinan olmalıydı. Hem neden bu saatte gelmişti ki? Şansızdım... Bahtsız bedeviyim. Ahh..
Gözlerimi abimin üstünden ayırmadan yavaşça kafamı Müge ve Sena'ya doğru çevirdim. Üçümüz birbirimizle hüzün dolu gözlerle bakışırken arkadan gelen tanıdık bir sesle irkildik.
"Kızlar, çok beklediğinizi biliyorum ama sonunda gelebildim. Hem nasıl bir adres burası! Aynı kapı numarasından yüz tane falan gördüğümü söyleyebilirim ama bunu ispatlamam zor gibi. "
Gelen Sinan'dı ve tam abimin arkasında bize doğru konuşuyordu. Abim sesi duyar duymaz kaşlarını çatarak arkasını döndü. Abimin bize arkasını dönmesini fırsat bilerek Sinan'a gitmesi için el hareketleri yaptık. Ama gittijçe bizi daha fazla sinirlendiren bir şey vardı ve bu hareketleri daha fark edilir yapmamızı sağlıyordu; Sinan gözlerimizin içine bakıyor ama bir türlü gitmiyordu!
"Ne işin var senin burada? Kimsin?"
Abimin Sinan'a yönelttiği soru üzerine işaret parmağımı burnumun üstüne koyarak susması için işaret ettim. Ve görünüşe göre Sinan hiçte anlıyor gibi değildi.
"Kızlar için geldim. Beni aramışlardı ve gelmemi istediler. Söylesene, asıl sen kimsin?"
Vücudumu sıcaklık basarken artık yakalandığımızı kabul ettim ve abime gerçeği söylemek üzere hazırlandım. Sena sinirden bir ileri bir geri yürürken Müge, penyesinin kolluklarından tutarak sessizce, "Allah seni bildiği gibi yapsın." demişti.
"Dilara'nın abisiyim ben. Birazdan seni buraya çağırmanın ne demek olduğunu görecek kendisi.." deyip bana döndü abim. Öfkesini gözlerinden daha fazla okumamak üzere bakışlarımı kaçırdım.
"Pardon da manyağın teki falan mısın? Dilara'nın kim olduğunu bildiğimi mi düşündün? Kimin abisi olduğun beni ilgilendirmez. Ben sadece bu mahallede küçük bir gecekonduda parti yapan bu kızların evine davetliyim. Sanırım adınız..." deyip işaret parmağını bize doğru uzattı ve tek tek isim söylemeye başladı. "...Dilaver, Semaver ve Muhittin idi. Kızlar, size bir şey soracağım. Partinin katılımcısı sadece üçünüz ve ben miyim? Bana evde kırk kız olduğunu söylediniz ve koşa koşa geldim. Geriye kalan Pakize, Ayşe ve diğer güzel kızlar nerede?"
Sinan'ın durumu toparlamaya çalışmasına şaşarak bakmıştık. Baş harflerimizle uydurduğu isimlere gülmemek için kendimi çok zor tutuyordum. Ben ve Sena küçük küçük kıkırdarken Müge ona takılan ismin derdindeydi ve epey sinirlenmişti.
Abim Sinan'ın omzundan ittirerek, "Yürü git şuradan! Yanlış adres burası! Evde parti falan yok!" diyerek içeri girdi.
"Boşuna mı geldim ben? İçeri gireceğim, kızlar için geldim senin için değil!"
Abim bize doğru döndü ve sinirle konuşmaya başladı. "Bu adamı tanıyor musunuz?"
Bunun üzerine üçümüz birden kafamızı sağa sola sallayarak olumsuz anlamda cevap verdik.
"Ah, gözlerime inanamıyorum! Kızlar, bu adam yüzünden beni sattınız mı hemen? Ah.." deyip ellerini göğsünde birleştirdi. "Ah... şurama bir ağrı girdi. Muhittin, boşuna mı geldim ben? Bir şey söylemeyecek misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST
ChickLitBir erkek bir kadın. Huyları suları birbirine ters düşen iki kişi. Her şey olmadık bir kazayla başlar. Biri mutlu neşeli diğeri buz gibi soğuk. Komik bulduğu her şeye gülen bir kız, ve hiç gülümsemeyen zor bir adam. Herkesi etkileyen bu kız açık söz...