Yaklaşık bir saatten fazla oturup Görkem'in oluşturduğu planı dinliyorduk. Tasarımların çalınması, onları nasıl geri alacaklarını konuşup duruyorlardı Sinan ile birlikle. Bir süre dinledikten sonra artık sıkmaya başladığı için dinlememeye başladım. Öğle yemeğini bile yememiştik bu tasarımlar yüzünden. Sıkıldıkça daha çok acıkıyordum sanki.
"Sana uyar mı Dilara?"
Sinan'ın sesiyle birden afalladım. Onları dinlemediğim için bana ne sorduğunu anlamamıştım.
"Dalmışım da, anlatır mısın tekrar?" deyip saatlerdir oturduğum koltukta kıpırdandım.
"Kanki, dinlemiyor musun? Şu Allah'ın cezası şirkete mankenlik başvurusu için gitmiş gibi yapmak sana uyar mı?" diye sordu. Önce kafamda belli bir süre düşündüm. Normal bir iş başvurusuna gidiyormuşum gibi olacaktı. Bunu yapabilirim.
"Uyar, neden uyumasın ki?" dediğimde yüzünün düştüğünü gördüm. Sanki sormak istediği tam olarak bu değildi.
"O zaman onların istediklerini giymeyi ve vucüt ölçülerini ölçmelerine izin veriyorsun?" diye sordu onaylamak ister gibi. Bunu sorduğunda jeton yeni düşmüş gibi oldum. Doğruldum ve kafamda düşünmeye başladım. Mankenlik demek her türlü kıyafeti giyebilmek demekti. Karşıma hangi kıyafetin çıkacağını bilmiyordum. Vucüdümü ölçtürmek demek ise bedenimde metrelerin, mezuraların vs. gezmesi demekti.
"Rahatsız olabilirim," diyerek kibarca reddettim. Bunun üzerine Sinan gözlerini kapattı.
"Tamam, istemiyor," diyen Görkem'in sesinde bir rahatlama sezmiştim. Sanki kabul etmemem onu rahatlamış gibiydi. Ya da duygularımın yanılgısıydı. Bilemiyorum.
Sinan, "Rahatsız olmayacaksın, ilk günden sana saçma sapan şeyler giydirmeyeceklerine eminim. Biz senin yanında olacağız. Yapman gereken tek şey güvenlik kameralarını imha etmen," diyerek ikna konuşması yapmıştı. Güvenlik kameralarını imha etmem gerektiğini yeni duyuyordum. Dinlemediğim sırada bayağı şey konuşulmuştu anlaşılan.
"İstemiyor Sinan, zorlamayalım."
Görkem sinirli sesiyle bunları söylemişti. Sinan ona yönelerek tekrar konuştu.
"İstenmeyecek bir şey yok ortada. Sen de biliyorsun ki bu konuştuklarımızı yapması çok kolay."
"Aslında ben sizi dinleyemedim, şu planı bir daha anlatır mısınız?" diyerek araya girdim. Yapmam gerken her şeyi anlayabilmem için dinlemem gerekiyordu. Çünkü hâlâ ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
"Son defa anlatıyorum Dilara, dinle," diye başlayıp yanıma oturdu Sinan. Planı anlatana kadar dinledim onu. Yapmam gerekenleri duydukça şaşırıyordum. Onlar benim bunları yapabileceğime çok inanıyorlardı ama ben kendimden beklemiyordum açıkçası.
"Basit plandan kastın bu muydu yani?" diye sordum anlattıklarını bitirdikten sonra. Çünkü benim için o kadar basit bir plan değildi.
"Sana güveniyorum, sen yapabilirsin bunları. Tek başına olmayacaksın. Kulağındaki kulaklık ve göğsündeki kamera ile mikrofon her şeyden haberimizin olmasını sağlayacak."
Bir süre düşündüm. Sinan bana bu kadar güveniyorsa benim de ona güvenmem gerekiyordu. Çok zor bir şey yapmayacaktım aslında, yalan söylemek dışında. Kabul eder gibi başımı salladım.
"Yapabilirim, galiba," deyip Sinan'a döndüm. Bunu söyledikten sonra Görkem birden araya girdi.
"'Galiba' diye bir şey yok! Yapacak mısın, yapmayacak mısın?"
Bu tepkisine karşı sinirlenmiştim. "Yapabilirim dedim!" Her zamanki donuk ifadesinin arkasında yatan sinirle bir süre bana baktı.
Sinan ayaklanarak, "Tamam, çok güzel. Çıkış vakti de yaklaşmış zaten. Yarın erken geliyoruz ve şu tasarımları alıyoruz." dedi. Görkem'e tekrar baktığımda pencerenin önünde elleri cebinde beklediğini gördüm. Bir şeylerden memnun olmadığını biliyordum. Bu plandaki rolümü iyi bir şekilde yapamayacağımı mı düşünüyordu? Hah, çok yanılıyordur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST
ChickLitBir erkek bir kadın. Huyları suları birbirine ters düşen iki kişi. Her şey olmadık bir kazayla başlar. Biri mutlu neşeli diğeri buz gibi soğuk. Komik bulduğu her şeye gülen bir kız, ve hiç gülümsemeyen zor bir adam. Herkesi etkileyen bu kız açık söz...