Hiç uykusuz değildim. Çünkü güne mutlu uyanmıştım. Bugün ilk iş günümdü. Hayli heyecanlıydım. Sadece küçük bir buruk vardı içimde. Yeni iş bulduğumu abime söylemiştim ve çok mutlu olmuştu. Avansımın hepsini ona verdiğimde gözlerine inanamadı ve hiç okumadan ömür boyu yeni işimde çalışmamı bile istemişti. Abimin sırtındaki yükü biraz olsun hafifletmek istiyordum ve sanırım yavaş yavaş abimin sırtına binan yük hafifliyordu.
Yatağımdan çıkıp kıyafetlerimi giyindim ve odamdan çıktım. Gözüme ahşap piyanom ilişince yanına gittim ve ellerimi üzerinde gezdirdim. Biraz uzak kalacaktık ama yeniden yakınlaşacaktım onunla. Evdeki herkes uyuyordu. İşe en erken giden artık bendim. Mutfağa geçtim ve birkaç poğaça yiyip artık evden çıktım. Durağa doğru hızla yürüdüm. Otobüse atlayıp yol aldım. Birkaç dakika sonra indim. Yavaş adımlarla şirkete doğru ilerledim. Ve başlıyoruz.
Güvenlik, güler yüzle beni karşılayıp selam vermişti. İçeri girdiğimde manzara değişmemişti. Yine harıl harıl çalışanlar vardı. Tek fark biraz dağınık olmasıydı. Yerler ayakkabı doluydu. Renkli renkli ayakkabıların arasından geçip merdivenlere yöneldim. Tabii ki de Görkem'in odasına gidiyordum çünkü nerede nasıl çalışacağımı henüz bilmiyordum. Görkem'in odasının kapısına vardığımda kapıyı tıklamadan önce düşündüm. Ya içeride Ceyda varsa..? Bu düşünceyle birkaç saniye bekledim. Ama ne yaptıklarını merak ediyordum. Kapıyı tıklamadan direkt içeriye girdim. Görkem partmontodan aldığı siyah ceketini giymek üzereydi ama beni görünce şaşkınlıkla birkaç saniye durdu.
Kollarını ceketten içeri geçirirken, "Kapıyı çalsaydınız keşke," deyip masadaki saatini aldı ve koluna taktı.
"Ben içeride biri var sanıyordum kusura bakmayın," dedim. Dedim? Bana daha büyük bir anlamsızlıkla baktı. Sanırım saçma bir şey söylemiştim. Tek elimin parmaklarıyla dudaklarımı örttüm.
"Yanımda birinin olması mı sana kapıyı çaldıracak?" deyip kravatını boynundan geçirdi ve bağlamaya başladı.
"Her geldiğimde farklı karşılanıyordum," dediğimde dudağının kenarında küçük bir mimik oynamıştı.
"Neyse, önemli değil." deyip masadaki telefonunu cebine koymuştu. Şükürler olsun ki daha fazla uzatmamıştı. Giyinmesi dikkatimi çekmişken kanepenin üzerindeki pikeyi gördüm.
"Odanızı görmek ister misiniz?" diye sorduğunda gözlerimi ona çevirdim. Demek bir odam olacaktı. Kafamı sallayarak 'evet' cevabını verdiğimde önden yürüyerek odadan çıktı. Peşinden onu takip ederek yüyürken onun yürüyüşünü süzdüm. Çok cool yürüyordu. Birden durdu ve bana döndü.
Önündeki kapıyı açtı ve içeri girmemi bekledi. Yavaş adımlarla içeri girdiğimde gördüklerim karşısında büyülenmiştim. Önümde kocaman bir piyano vardı! İlk iş piyanoya doğru yürüdüm ve uzunca inceledim. Tuşlarının kapağını kaldırıp siyah beyaz tuşlarında elimi gezdirdim. Kafamı kaldırıp odayı bütünüyle inceledim. Büyük bir oda değildi ama bana fazlasıyla yeterdi. Duvarda büyük bir cam vardı ve bu cam bir odaya bakıyordu. Dışarıya bakan modern bir pencere de vardı. Duvarda birkaç tablo, masa, laptop, birkaç sandalye...
Kafamı Görkem'e çevirdim ve kapının önüne beni izlediğini fark ettim. Ona baktığımı görünce yaslandığı kapıdan ayrıldı ve bana doğru geldi.
"Burada size verdiğimiz parçaları çalarak gereken yerde bize yardımcı olacaksın, eğer herhangi bir sorun yaşarsanız size yardımcı olması için bir piyanist çağırabiliriz." deyip durdu. Dikkatle onu dinledim.
"İkincisi; benim yokluğumda odanı kilitleyip, beni odamda bekleyeceksin. Benimle görüşmek isteyen herhangi biri olursa, önce beni arayıp haber vereceksin, sonra duruma göre ya nazikçe göndereceksin ya da ben gelene kadar bekleyeceksin. Şu camın ardındaki oda benim," dediğinde kafamı cama çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST
ChickLitBir erkek bir kadın. Huyları suları birbirine ters düşen iki kişi. Her şey olmadık bir kazayla başlar. Biri mutlu neşeli diğeri buz gibi soğuk. Komik bulduğu her şeye gülen bir kız, ve hiç gülümsemeyen zor bir adam. Herkesi etkileyen bu kız açık söz...