Multimedia: Görkem'in bakışı :)
Kalbin, sabahın beşi kadar belirsiz. Ne karanlık belli, ne de aydınlık.
Uykusuz geçirdiğim bir güne daha başlamak üzereydim. Sabahın beşi ve ben düşünüyordum hâlâ. Ya da düşünemiyorum. İçimde bir duydu vardı ama tarif edemiyorum. Bütün gün yaptıklarımı düşündüm. Yaptıklarım doğru mu yanlış mı karar veremiyordum. Mantığım çok doğru yaptığımı söylüyordu. Çünkü kandırılmıştım ve bunu gidip söylemek en doğru hamleydi. Ama bir tarafım da aslına bakarsan çok haklı değilsin diyordu. Haklıyken haksız duruma düştün deyip duruyordu. Haksız olma düşüncesi kafamda yer etmiyordu çünkü haklı olarak oraya gitmiştim. Ama ne olduysa kendimi çamura basmış gibi hissediyordum. Ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyordum. Bundan sonra ne yapmalıyım? Unutup bir an önce çalışmaya mı başlamalıyım yoksa bu işin ardındaki düğümü mü çözmeliydim?
Gözlerimi sımsıkı kapattım. Bunu geceden beri yapıyordum ama bir kaç saniye sonra açmak zorunda kalıyordum. Çünkü gözlerimin önüne Görkem'e kızdığum anlar geliyordu. Onun şaşkın mavileri, kıpkırmızı suratı, sinir dolu ifadesi... Olmuyordu. Uyuyamıyordum.
Telefonuma gelen bildirim sesiyle irkildim. Ama bu normal bir irkilme değildi. Sanki şu an evde, yatağımda olduğumu yeni fark ediyordum. Telefonumu elime aldım. Bildirim Selçuktandı.
Biliyorum şu an uyuyorsun :) Ama haber vereyim dedim, saat 15.00 te bizimkilerle her zamanki kafede olucaz sen de geliyorsunnnnn.......
Bilmiyordu. Asla uyuyamıyordum. Yorgun olduğumu ve gelmeyecek olduğumu yazdım. Göndermeden önce yazdığım mesajı okudum. Ama aklıma gelen fikirle yazdıklarımı sildim.
Tamam :)
Kafamdaki belirsizlikleri arkadaşlarıma anlatırsam bana ne yapacağım hakkında bir fikir verebilirlerdi. Üçüncü kişilerin yorumunu ve tavsiyelerini dinlemek az da olsa kafamdaki belirsizlikleri çözebilirdi. İçimdeki umut keyfimi biraz olsun yerine getirebilmişti. Telefonumu bıraktım ve yorganına sarıldım. Kolayca uyuyabilmiştim artık. Çünkü bir umudum var.
✳️
Odanın dışından gelen kahkaha sesleriyle uyandım. Kafamı kaldırdığımda ablamın yatağında olmadığını gördüm. Saat 12:30'du. Yatağımdan çıktım ve odanın dışından gelen bu kahkahaların neden olduğunu anlamak için odadan çıktım. Abim ve ablam dış kapının önünde bir araya gelmiş birbirleriyle fısıldaşıyorlardı. Onları izlediğimi fark ettiklerinde ablam bana doğru geldi.
"Dilara, abim bu kızla evlenmek istiyormuş," deyip elindeki telefonu gösterdi. Ekranda kadın kılığına girmiş bir adam vardı. Genişçe gülümsedim.
"Abi ciddi misin?" diye sordum şakayla karışık bir şeklide.
"Manyak mısınız kızım siz? Ela konuyu saptırıyor. Benim demek istediğim başka bir şeydi."
Ablam, "Haklı olduğumu biliyorsun," deyip kahkaha attı. Aralarındaki sohbetin ne olduğunu tam anlamasam da aldırmadım. Oturma odasına doğru gittim. Yemek masasını içi boşalmış tabaklarla gördüğümde ablama seslendim.
"Kahvaltı yaptınız mı abla?"
"Seni beklerdik de biliyorsun abim işe erken gidiyor onun için yedik. Kendine hazırla bir şeyler. Biz çıkıyoruz," diye karşılık verdi.
"Tamam," deyip boş tabakları toplamaya başladım. Ev işi bana kalmıştı bugün. Bu evde geç uyanan bütün işi üstlenirdi. Ve bugün geç uyanan ben olmuştum. İşlerimi bir an önce bitirip dışarı çıkmak istiyordum. Arkadaşlarımı özlemiştim ve onlarla vakit geçirmek istiyordum. Yarım saate karnımı doyurduktan sonra temizliğe başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST
ChickLitBir erkek bir kadın. Huyları suları birbirine ters düşen iki kişi. Her şey olmadık bir kazayla başlar. Biri mutlu neşeli diğeri buz gibi soğuk. Komik bulduğu her şeye gülen bir kız, ve hiç gülümsemeyen zor bir adam. Herkesi etkileyen bu kız açık söz...