-Dilara-
Daha önce hiç duymadığım duyguların içindeydim şu sıralar. Hem gergin duygulardı hem de heyecanlandıran duygulardı. Daha bir kaç dakika önce gördüğüm rüya, beni tarif edilemez bir duygunun içine sürüklemişti. Nasıl tarif edeceğimi bilmiyordum bu duyguyu. Hangi dilde anlatacağımı bilmiyordum. Sanki mantığım sessiz moda girmişti ve her yerimde kalbim ve duyguları hüküm sürüyordu.
Şirketin giriş kapısının kilitli olması bir süre daha burada olacağımı gösteriyordu. Sena ve Sinan'ın, Görkem ve beni birlikte kilitlediği odada nasıl uyuyakaldığımı bile hatırlamazken, üstelik uyandığımda bir de Görkem'in omzundaydım. Görkem'in de zaten uyumuş olması beni biraz rahatlatırken, ilk kimin uyuduğunu hatırlamam gerekiyordu. Eğer, ilk önce Görkem uyuduysa bu çok kötü olurdu, kim bilir nasıl onun omzuna gelmiştim.
Masalardan birine yaslanıp başımı ovalarken, yanımda hissettiğim beden ile düşüncelerimden sıyrıldım. Kafamı hafifçe kaldırıp baktığımda Görkem'i gördüm. O da benim gibi masaya yaslanmıştı ve elleri cebindeydi. Yüzü bir süre karşıya baktıktan sonra bana döndü. Bir şey söyleyecek gibiydi ama ben burada gördüğüm rüya yüzünden yerin dibine girmek üzereyken bir şey söylemesi hiç iyi olmayabilirdi. Sanki gerçekten de gördüğüm her şeyi yaşamış gibiydik. İç sesim, aptal, insan gördüğü rüya yüzünden utanır mı? dese de ben utanıyordum.
"Tatilde ne yaptın?"
Sorusu üzerine gözlerimi onun üzerinden çekip ayak uçlarıma indirdim. Derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Kalbimin buna izin vermeyeceğini bilsem de cevap vermeme izin vereceğini umuyordum.
"Ödevime çalıştım... yani Interstellar parçasına." deyip yalan söyledim. Evde bunalıma girmekten başka hiçbir şey yapmamıştım. Parçamın notalarını bile doğru düzgün hatırlayamıyordum.
"Hem kendin için hem de bizim için iyi olanı yapmışsın. Çünkü iki gün sonra orkestra içine gireceksin. Ve biz çizimlere başlamadan önce orkestradan aldığımız kazançla şirket borçlarımızı ödeyeceğiz. "
Kafamdan bir anda kaynar sular dökülmüştü. Zaten ağrıyan başım daha çok ağrımıştı. Şaşkınlıkla yüzüne bakıyordum. Rahatça yüzüne bakabiliyordum çünkü kalbimin ritmini bastıran başka bir duygu vardı şu anda. Şok. Duyduklarım karşısında bedenimle ona döndüm. Ayaklarımla yerimde sayıklarken, "Ne? İki gün sonra mı? Bu kadar çabuk mu?" deyip kafamı ellerimin arasına aldım.
Telaşlandığımı anlamış olmalı ki elleriyle kollarımı tutup beni kendine yakınlaştırdı. "Sakin ol. Eğer hâlâ eksiklikler hissediyorsan kendinde, Erdal Hoca'yı çağırabilirsin. Biraz hızlanmamız gerekiyor. Çok geride kaldık."
Gözlerim yaşlanmıştı. Ama bunun tek sebebi kendime olan kızgınlığımdı. İşimi unutmuştum ve neredeyse hiç çalışmamıştım. Parçamın melodisini bile çok zor bir şekilde hatırlıyordum. Ve tüm bunları toparlamam için sadece iki günüm vardı. Çok az prova yapmıştım. Böyle düşününce kafamda bazı taşlar yerine oturmuştu. Daha en başından, benim şirkette çalışacak tek kişi olacağımı söylemişlerdi. Ama ben, işimi yapmak yerine merakımın esiri olmuştum ve işimi tamamen unutmuştum. Kendime çok kızgındım. Hem de çok...
Düşüncelerimin arasında hüzünle birkaç damla yaş aktı gözlerimden. Tatilimi bunalım ile geçirmiştim. Hepsinin suçlusu bendim ve ne yapacağımı bilmiyordum şu anda.
"İyi misin sen?"
Görkem'in sesiyle, gözlerimdeki ıslaklığı elimin tersiyle silip yüzüne baktım. Ona doğruları söylemeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST
Chick-LitBir erkek bir kadın. Huyları suları birbirine ters düşen iki kişi. Her şey olmadık bir kazayla başlar. Biri mutlu neşeli diğeri buz gibi soğuk. Komik bulduğu her şeye gülen bir kız, ve hiç gülümsemeyen zor bir adam. Herkesi etkileyen bu kız açık söz...